Cadde YENi KÖSTEBEK

YENi KÖSTEBEK

25.07.2011 - 23:17 | Son Güncellenme:

John Le Carre’nin ‘Thinker, Tailor, Soldier, Spy’ romanından uyarlanan filmde ‘Köstebek’i Gary Oldman canlandırıyor. Sinemanın en ikonik karakterleri vücudunda hayat bulan Oldman anlatıyor

YENi KÖSTEBEK

İngiliz oyuncu Gary Oldman, casusluk romanı ustası John Le Carre’nin bir dönem TRT’de ‘Köstebek’ adıyla dizi versiyonu da yayınlanan romanı ‘Thinker, Tailor, Soldier, Spy’la 16 Eylül’de sinemada boy gösterecek. Hayattan bezmiş, alkolik casus George Smiley’ı canlandıran Oldman, filmle ilgili İngiliz Daily Mail gazetesine verdiği röportajda “Casusluk hakkında romantik bir görüşümüz vardı. John Le Carre gerçeği gösteren ilk kişiydi” diyor.
Gary Oldman, Smiley’i oynayacağını öğrendiğinde, Soğuk Savaş’ın neye benzediği konusundaki en iyi araştırmanın gerçek bir casusa sormak olduğunu biliyordu. Danıştığı kişiyse 1958-1964 arasında altı yılını telefon dinleyerek, enformasyon çalarak, MI5 ve MI6’ten casusları idare ederek geçirmiş biriydi. O, David Cornwell, daha iyi bilinen adıyla John Le Carre’ydi.
Le Carre ona bir casusa Rusya ya da Çekoslavakya’da bir görev verilebileceğini, casusun sahte bir kimlikle, yapayalnız şekilde, sefil bir odada, kulağı merdivenlerde saatlerce beklemek zorunda kalabileceğini anlattı.

Haberin Devamı

Takıntılı aktör
Bir zamanlar, canlandırdığı Smiley gibi ağır bir alkolik ve evlilik yaşamı çalkantılı bir kişi olan Oldman’ın rolüne getirdiği yoğunluk, 70’lerdeki TV uyarlamasında Alec Guinness’le hayat bulan ‘cool’ casus tiplemesiyle çelişebilir.
Daily Mail yazarı Martyn Palmer, Oldman’la röportajı için iki kez buluştu. Kuzey Londra’daki sette gerçekleşen ilk görüşmelerinde rolü gereği bir gece yarısı misafirini bekleyen Oldman’ın üzerinde eski moda çizgili bir pijama vardı. Oldman’ın ilk yaptığı Smiley’nin gözlüklerini göstermek oldu. Oyuncu o gözlüğü denediği 100 tanesi içinden seçmiş. Oldman bu konuda, “Smiley’nin gözlükleri benim için James Bond’un Aston Martin’i kadar ikondur. Doğrusunu bulmak zorundaydım” diyor.
Kitaba göre Smiley, gözlük camlarını kravatıyla temizliyor. Oldman, rolünü yaparken Le Carre’nin sesini taklit ediyor.
Mail yazarıyla Oldman arasındaki ikinci buluşma birkaç ay sonra Soho Oteli’nde gerçekleşti. İkili filmin kaba bir kopyasını birlikte izledi. Le Carre gibi çok az röportaj veren Oldman, Mail yazarı Palmer’ı şaşırtmış: “Açık sözlü ve düşünceli bir insandı. Takip, güven ve ihanet konularını kafaya takmıştı.”


Biri herkesi gözetliyor
Oldman şunları anlatıyor: “Aslında Londra’ya bu gezide fark ettim. Otomobildeydim. Boş boş çevreme bakıyordum. Ve sonra ‘Aman Tanrım’ dedim. Bizi takip eden binlerce kamera var. Nasıl böyle bir şey olabilir. Gözetlenme konusunu tartıştığımızı hatırlamıyorum. Haberimiz olsaydı, belki bundan sakınabilirdik.”
Aktör, teknolojininin casusluğu radikal şekilde değiştirdiğini söylüyor: “Şimdi ajanlarımız umutsuzca terörist gruplara sızmaya çalışıyor, hükümet sırları online postalanıyor, hacker’lar bilgisayar sistemlerine sızıyor... Şimdi WikiLeaks’imiz var. Bir sonraki adım şirketler dünyasının kirli çamaşırları olacak... Her zaman casuslarımız olmuştur ve olmak zorunda. Onlarsız Usame Bin Ladin’i ele geçiremezdik. Yıllar sürdü ama gerçekleşti.”
Oldman, 90’lardan bu yana Londra’nın güneyindeki kökeninden uzakta, Los Angeles’da yaşıyor. Bir kaynakçı olan babası, annesi Kathleen’i o daha yedi yaşındayken terk etmişti. 1997’de Oldman’ın yazıp yönettiği ‘Nil By Mouth’, çocukluğuyla ilgili yarı-otobiyografik bir filmdi. Ray Winstone, kötü, alkolik babayı canlandırmıştı. Oldman bu konuda, “‘Nil By Mouth’ biraz otobiyografikti. Ama o dönemde söylediğim gibi, o adam babam değildi. Her neyse, o şekilde yaşayan insanlar vardı ve hâlâ öyle yaşıyorlar. Bugünkü mutfağım kadar bir evde yaşıyorduk.”

Sid Vicious’ı oynadı
1986’da ona ‘Sid And Nancy’de, Sex Pistols’ın yeteneğiyle değil, duruşuyla efsane olan basçısı Sid Vicious’ı oynaması teklif edildi ve öneriyi neredeyse geri çeviriyordu: “Punk hareketiyle asla ilgilenmemiştim. Ben bir blues adamıydım. Motown, James Brown filan severdim. Senaryoyu okuduğumda çöp olduğunu düşündüm. Ancak menajerim, ‘35 bin sterlin teklif ediyorlar’ dedi. O zaman Royal Court’tan haftada 80 sterlin kazanıyordum. ‘Sonunda bir daire alabilirim’ diye düşündüm. Bütün hayatımı bir gecede değiştirdi.”
Daha sonra ‘Kulaklarını Dik-Prick Up Your Ears’de Joe Orton’u canlandırdı. Ardından ABD’ye gitti. Tarantino’nun ‘True Romance’inden, Coppola’nın ‘Dracula’sına bir dizi yakıcı performansa imza attı. Geçenlerde gösterime giren sonuncusu da dahil dört Harry Potter filminde Sirius Black’i canlandırdı.

Radcliffe’in rol modeli
Harry Potter’ı oynayan Daniel Radcliffe, Oldman’ı bir rol model görüyor. Oldman şunları anlatıyor: “Evet. Onun gitar öğrenmesine yardımcı oldum. Aralarda harika bir bas dizisi olan Beatles’ın ‘Come Together’ını öğrettim. Daniel harika bir delikanlı. ‘Azkaban Tutsağı’nı yaptığımızda gelip, ‘Hafta sonu için uzağa gidiyorum. Bir kızın evine gidiyorum ve ondan gerçekten hoşlanıyorum’ demişti. Onun ilk gerçek kız arkadaşı olmalıydı. Kızın ailesi de evdeyken onda kalacaktı. Daniel, ‘Çok heyecanlıyım. Tavsiyen var mı?’ diye sordu. Daha 13 yaşındaydı. Hâlâ buna gülüyoruz. Onu bir yıl önce gördüm. Birlikte çay içtik. Çevresinde çok iyi insanlar var.”
Aynı şey Los Angeles’a taşındığında Oldman için geçerli değildi. Bir süre sonra alkol sorunu kontrolden çıktı: “Uyuşturucu kullanmıyordum. İşim olmazdı. Ancak alkol berbattı. Şimdi geçmişe baktığımda, bir başka insan görüyorum.”
O, 15 yıldır ayık bir insan.
Dört kez evlendi. İkinci eşi Uma Thurman’dı. Dördüncü eşi İngiliz caz şarkıcısı Alexandra Edenborough’daysa aradığı kadını bulmuş görünüyor.