Cadde “Zeytinyağlı yemek pişirir gibi öykü yazmaya başladım”

“Zeytinyağlı yemek pişirir gibi öykü yazmaya başladım”

09.05.2012 - 19:04 | Son Güncellenme:

‘Gelin Başı’ ve ‘Hanımların Dikkatine’ adlı öykü kitaplarıyla büyük övgü alan yazar Seray Şahiner, son olarak dalının en prestijli ödülü Yunus Nadi Öykü Ödülü’nün de sahibi oldu...

“Zeytinyağlı yemek pişirir gibi öykü yazmaya başladım”

Şahiner’e hem ödüle giden yazarlık yolculuğunu, hem de kitaplarında sıkça yer verdiği Samatya semtinin sırrını sorduk. Şahiner, “Samatya, benim yazı masamı kurduğum cumba gibidir” diyor

Haberin Devamı

* Önce biraz kendi öykünüzü anlatabilir misiniz?
İlkokuldan itibaren önce günlükler, kısa hikayeler yazmaya başladım. Akabinde öyküleri yayımlamak için dergiler ve fanzinler çıkardım. Üniversitede Hayvan Dergisi’ne girdim. ‘Gelin Başı’ kitabımın dosyası, 19 yaşımdayken hazırdı. ‘Hanımların Dikkatine’ kitabımdaki bazı öykülerin ilk hallerini de lisedeyken yazmıştım. “Daha çocuğum, benimle dalga geçerler” diye çekinip saklamıştım. İyi ki de korkmuşum. Böyle korka korka, zeytinyağlı yemek pişirir gibi öykü yazmaya başladım. Demlenince yağını salıyor, daha lezzetli oluyor.



* Bir kitap yayımlama fikrinin aklınıza düştüğü anı hatırlıyor musunuz?
Çocuktum. Çok korktum. Sevdiğim bütün yazarlar ya hayatta değildi ya da ustalık dönemlerini sürüyordu. Kendimi onların yanına yakıştıramadım. Dosyalar elimde bekledi. Bir yayınevine göndermeye cesaret edemediğimden, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne gönderdim. En azından birebir ret cevabı vermiyorlardı. Orada dosya ‘dikkate değer’ bulundu.

* Yolunuz gazetecilikten de geçmiş bir dönem...
Uzunca bir dönem... Sekiz yıl kültür-sanat muhabirliği yaptım. Yazı dışında yaptığım bütün işler içinde en çok gazetecilikten beslendim. Kaset çözmek, doğal diyalog yazımında bana büyük katkı sağladı. Bir de, olaylara farklı bakma yönünü geliştiriyor. Ama öykü için tehlike barındıran bir yanı da var. Gazeteciyken bir metni nasıl parlatabileceğini, satar hale getireceğini öğreniyorsun. Bunun öykülerime sinmesinden çekindim. Durum öyküsü yazıyorum, onları cilalamak istemedim.

Haberin Devamı

“Cesaret konusundaki cehaletimle yüzleştim”

* İki kitabınız da birçok önemli yazar ve eleştirmen tarafından övgülerle karşılandı. Bugün, başka bir Seray Şahiner olarak geçen yıllara baktığınızda, neyi başarmış olarak görüyorsunuz kendinizi?
Gerçekten yazmaya, “Bunları okursa annem babam ne düşünür?” demeyi bıraktığım an başladım. İki kitaptan sonra da bir daha kimse yüzüme bakmaz sanıyordum. Öyle olmadı. Cesaret konusundaki cehaletimle yüzleştim. 22 yaşında yayınevine bir kitap teslim ederken kimse beni umursamaz, okumaz gibi geliyordu. Oturmuş bir anlatım geleneğimiz var. “Bana ne gerek var?” diye düşünüyordum. Kitaplara aldığım geri dönüşlerden anladım ki, her göz başka görüyor. Artık masaya daha cesaretli oturmamda, olumlu eleştirilerin de payı var.

* Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanmak ne hissettiriyor?
Ödülün jürisi, okuru olduğum isimlerden oluşuyor. Çok mutlu oldum. ‘Gelin Başı’nda belli ölçüde kabul görmüş, belli bir anlatımım vardı. ‘Hanımların Dikkatine’de onun dışında, başka bir şey denedim. İlk kitapta yapılan övgülerin geri alınabileceğini düşünmüştüm. Yunus Nadi, anlatımımdan çok, masaya otururkenki cesaretimi mükafatlandıran bir ödül oldu benim için. Çok kıymetli.

* Roman yazmayı düşünüyor musunuz?
Kafamda bir konu var. Henüz araştırma safhasındayım.

* Başka bir proje var mı?
Bir sinema filmi senaryosu ve Orhan Kemal’in sinemayla ilişkisi üzerine bir ince-leme kitabı yazıyorum. Bir de ne zaman biteceğini bilmediğim öyküler var elimde.

Haberin Devamı

“Samatya’yı yerlisine yar etmek istemiyorlar”

Haberin Devamı

* Öykülerinizde Samatya, başkahramanlardan zaman zaman rol çalacak kadar başrol oynuyor. Burada mı doğup büyüdünüz?
Aksaray’da büyüdüm, 15 yıldır Samatya’da yaşıyorum. Samatya’nın mahalle sakinleri o kadar da sakin değildir. Gereksiz kibarlıkları olmayan bir semttir. Buralılar Samatyalı olmakla övünür, kolay kolay bırakıp gidemezler. ‘Hanımların Dikkatine’de burayı kullanmamın sebebi, kendi mahallemi yazma dürtüsü değildi. Aynı semtin sesinin farklı insanlar üzerindeki değişik yansımalarını göstermek istedim.

* Samatya sizin için ne ifade ediyor? Uzaklaştığınızda nesini özler, ararsınız en çok?
Samatya, benim yazı masamı kurduğum cumba gibi. Sereserpe sessizlikler boğucu geliyor. Bütün o kargaşanın içinde, kendime bir sakinlik yaratmayı seviyorum. Bir mahalle sakini olarak pazara çıkıp, camdan sepet uzatıp, örgünü alıp, deniz kenarına inip... Yaşayıp gidiyorsun. Burası ‘mahalle’ kavramının karşılığını veren bir semt. Ama ‘mahalle baskısı’ndan muaf. Kahveler, meyhaneler, deniz, cumbalar... Bir de tarihini ve çok kültürlü oluşunu seviyorum. Pink Floyd’un çaldığı baterideki zilin, yıllar önce bizim aşağı mahalleden Zilciyan Ailesi tarafından yapıldığını bilmek güzel.

*Samatya için yeni projeler geliştiriliyor, ‘değişim’ kelimesi havada uçuşuyor. Bu tip projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kentsel dönüşüm projelerine karşıyım. Yapıldığı yerde binalarla beraber halkı da dönüştürüyor. Tarlabaşı örneğini görüyoruz. Halkı sürüldü resmen. “Orijinal yapı bozulmuyor” diyorlar ama, kültürel yapıyı korumakla birkaç folklorik öğeyi numunelik bırakmak arasında çok fark var. O binaların yerine ne yapılacağı hâlâ muallak. En iyisinden bile korkarım, çünkü halkı değişecek. Tren yolundaki kârgir binaların yerine, betonarme yapılar gelecek. İstanbul’un bu anlamda yeni yüze ihtiyacı yok. Zaten yapılanların, semt halkının iyiliği düşünülerek yapıldığına da inanmıyorum. Deniz gören, tarihi özellikleri olan, merkezi bir muhit Samatya. Yerlisine yar etmek istemiyorlar. Daha çok parası olanlar gelecek. Benjamin’in sözüyle bağlıyım, “Caddeler toplumun konutudur.” Biz asıl evi- miz olan bu caddelerde yaşlanmak istiyoruz.

Haberin Devamı

FAVORiLERi

İstanbul’da en sevdiği kafe: Telis Kafe (Samatya)
Yemeklerini en çok sevdiği restoran: Bursa İskender Kebapçısı (İstiklal Caddesi), Akın Balık (Karaköy)
En sevdiği müze: Arkeoloji Müzesi
Başucu kitabı: Gurbet Kuşları, Orhan Kemal; Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Vedat Türkali
Favori yazarları: Vedat Türkali, Orhan Kemal, Murathan Mungan, Sait Faik, Aziz Nesin, Metin Üstündağ, Chuck Palahniuk, Richard Brautigan
Favori müzisyenleri: Erkin Koray, Cem Karaca, Moğollar, Ali Ekber Çiçek, Kardeş Türküler
Favori TV dizileri: İnternetten tekrar seyrettiğim Şaşıfelek Çıkmazı, Ally McBeal, Gossip Girl