Kültür Sanat Çağdaş Müzik Aşkına!

Çağdaş Müzik Aşkına!

18.04.2013 - 16:16 | Son Güncellenme:

“Türkiye’de Reich’ın eserlerini çalacak enstrüman bulmak zor”

Çağdaş Müzik Aşkına

The Beatles kadar tanınmıyor olabilir, ama The New York Times tarafından “Yaşayan en büyük besteci” olarak anılan, yapıtları dünyanın en prestijli orkestraları tarafından seslendirilen, Grammy ve Pulitzer’in aralarında bulunduğu yüzlerce ödül sahibi Steve Reich, müzik tarihine yön veren az sayıdaki besteci ve müzik düşünüründen biri. Her biri Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda da çalan 3 müzisyenden oluşan çağdaş perküsyon topluluğu sa.ne.na bu akşam Borusan Müzik Evi’nde Reich’ın dört eserini – ki bunların ikisinin Türkiye prömiyerleri bu konserde yapılacak- seslendirecek. Steve Reich’ı ve Türkiye’de çağdaş müziğin durumunu topluluktan Amy Salsgiver ve Kerem Öktem ile konuştuk.

Haberin Devamı

sa.ne.na ne demek, nereden geliyor bu isim?

A.S: O zamanlar ben İstanbul’da yaşıyordum ve Ankaralı müzisyenler Kerem Öktem ve Özgü Bulut ile birlikte kurmuştuk sa.ne.na’yı. Bilkent Senfoni’nin bir konserinde çalmak için Ankara’ya gittiğimde orkestra provasının ardından perküsyonların olduğu bodrumdaki odada çalışıyorduk. Kendi yazdığımız eserlerle başlayıp repertuarımızı gün geçtikçe geliştirdik. Bu arada Ankara ve İstanbul’da konserler vermeye başladık – ki bunların arasında “Mutlu 70’inci Yaşlara Steve Reich” adlı bir konser de vardı. Sonunda Kerem İstanbul’a taşındı ve Özgü ile prova yapmak gitgide zorlaşınca gruptan ayrılmak durumunda kaldı. Sonra aramıza Seçil Kuran katıldı. sa.ne.na ismine dönecek olursak, üçümüz benim evin balkonunda oturmuş grup için bir isim düşünüyorduk. İsim bulmak gerçekten çok zor bir iş. Sonra sesli düşünmeye başladım “Bir çağdaş perküsyon topluluğu olmak nasıl bir şey?” diye. Tabi henüz iki yıldır Türkiye’de yaşıyordum ve İngilizce pek iyi sayılmazdı.”Sane na?” dedim, aslında “Sizin için nasıl bir şey bu, yani ‘sana ne?’” demeye çalışıyordum. Bu dil sürçmesi hepimize çok komik geldi. “Neden sa.ne.na olmasın ki grubun ismi?” dedik. Yani sürç-i lisandan kaynaklı bir isim aslında. Herkese göre başka bir anlamı var. Bu aslında yeni müzik için de geçerli bir tanım. Kimse size ne düşünmeniz gerektiğini söyleyemez, kendi deneyiminizi yaşamanız ve kendi fikrinizi oluşturmanız gerek.

Haberin Devamı

Ocak ayında Borusan Müzik Evi’nde Korhan Erel ile verdiğiniz konserde Rzewski’nin ”Coming Together”ına çok farklı bir yorum getirmiştiniz. Şimdi de sadece Reich’ın eserlerinin çalınacağı bir programla çıkıyorsunuz. Kulağa çok iddialı geliyor.

A.S: sa.ne.na’yı kurma nedenimiz bu zaten. Yoksa başka perküsyon topluluklarını tekrarlamaktan öteye geçemeyiz. Konserlerimizde genellikle yakın zamanda yazılmış yapıtları seslendirmeye çalışıyoruz, ama Türkiye’de henüz hiç çalınmamış o kadar çok önemli beste var ki onlara da eğiliyoruz. Bu konser her ikisini yapmak için önemli bir fırsat.

Haberin Devamı

Sizce Reich Türkiye’de yeterince tanınıyor ve çalınıyor mu?

K.Ö: Steve Reich günümüz müziğini bilen, takip eden insanlar arasında elbette tanınmasına rağmen, yapıtları Türkiye’de hemen hiç seslendirilmedi. Elbette bunun pek çok nedeni var. Mesela gerekli enstrümanları bir araya toplamak, geleneksel icracıların eserlerin gerektirdiği tekniklere uzak olması ve genel olarak konser programlarında çok az sayıda çağdaş yapıta yer verilmesini bunlar arasında sayabiliriz. Reich’ın daha küçük eserleri hevesli müzisyenler tarafından seslendirildi ama, onun müzik tarihine yön veren başyapıtları Türk dinleyicisi için seslendirilmeyi bekliyor.

A.S: “Çalınmıyor” değil “çalınamıyor” demek daha doğru aslında. 20 yıl önce yazılmış olmasına rağmen Sextet’in Türkiye’de henüz seslendirilmemiş olmasının en önemli nedenlerden biri, yapıtı seslendirmek için gereken enstrümanların temini. Türkiye’de perküsyon toplulukları çok yeni oluşumlar. Bu nedenle yeteri kadar enstüman yok. Reich’ın söz konusu yapıtlarını seslendirebilmek için piyano ve synthesizerlara ek olarak büyük ve pahalı olan enstrümanlar lazım. Mesela bu konser için 3 marimba, 2 vibrafon, 2 bas davul, antik cymbal ve tam tam gerekiyor. İstanbul’da bu enstrümanlardan birkaç tane, bir tanesini bile bulmak çok zordu son yıllara kadar. Avrupa ve ABD’de bu durum tabi çok farklı. Mesela New York’ta sözünü ettiğim vurmalı çalgılardan çok sayıda bulmak mümkün. Tek bir müzik okulunun bile 6 marimba, 4 vibrafonu olabilir. Bu durumda prova yapmak da çok kolaylaşıyor.

Haberin Devamı

Siz nereden buldunuz peki bu kadar enstrümanı?

A.S: Hemen her konser öncesi “bu enstrümanları bulabilir miyiz?” diye sormak durumunda kalıyoruz repertuarı oluştururken. Çoğu zaman “hayır” oluyor yanıt. Hem enstrümanları bulmakla da bitmiyor iş. Bunları bir mekana sığdırıp prova yapmanız lazım. Kendimizi evimizde hissettiğimiz Borusan Müzik Evi ve MİAM en büyük destekçimiz bu konuda da. Tüm bu güçlüklere rağmen bu eşsiz müziği dinleyicilerle paylaşacağımız için çok heyecanlıyız.

Haberin Devamı

Reich’ı çağdaşlarından ayıran en önemli özelliği nedir sizce?

K.Ö: Reich, kendinden önceki kuşağın beste anlayışındaki ‘modernlik’ eğilimini reddeden, Batı konser müziğine yeniden tonal odak ve ritmik enerjiyi getiren, zor bir müzisyen.

Reich’ın müziği serilikten kaynaklanan müthiş bir yapısal anlayışa sahip, ama en büyük ilham kaynakları Afrika, Endonezya ve caz. Onun müziğinin türler üstü bir yerde durduğunu söylemek yerinde olur. Ayrıca çağdaş klasik müziğe olduğu kadar rock ve elektronik müziğe de katkısı olan bir müzik adamı.

Çağdaş müzik hep sınırları zorlamak, uç olmak zorunda mı?

K.Ö: Çağdaş müzik her zaman uçlarda olmak zorunda değil elbette. Kültürel bir altyapısı olmayan dinleyiciye hitap etmeyen pek çok eser var. Ama Reich’ın müziği, inanılmaz sofistike, devrimci ve aynı zamanda hemen her seviyeden dinleyicinin keyif alabileceği eşsiz bir hazine.

2016 Reich’ın doğumunun 80’inci yılı olacak. sa.ne.na olarak daha büyük bir orkestra ile işbirliği yapmak gibi özel bir şeyler planlıyor musunuz?

A.S: Reich çalmak için özel bir nedene gerek yok. Ama tabi çalmak istediğim bazı büyük eserleri var Reich’ın. Neden 80’inci yaş günü bunun için bir bahane olmasın! Mesela “Music for 18 Musicians” gibi bir sürü piyano ve marimbanın gerektiği bir eser çalmak çok eğlenceli olabilir. Orkestra ile Tehillim’i çalmak veya Reich’ın video işlerinden “The Cave” veya “Three Tales” de çok keyifli olabilir. Umalım da bu konser bir örnek olsun ve Türkiye’de bir dahaki Reich’ı çalmak için 2016’yı beklememize gerek kalmasın.