Çayınızı nasıl alırsınız ?

Zaman akıp gidiyor. Biz de o akıntıda sürükleniyoruz! Olur da tutunabilirsek, etrafa bakınıyoruz ve bir şeyler nasiplenip tekrar akıntıya bırakıyoruz kendimizi. Hayat döngüsü böyle işliyor işte!

Her şey o kadar hızlı ki! Bir zamanlar “çuf çuf tren”lerimiz vardı mesela. Şimdi “hızlı”sı çıktı. Bizi bir an önce gideceğimiz yere yetiştirsin, kavuştursun diye. Çünkü vakit nakit kadar değerli günümüzde.

Artık mağaza mağaza dolaşıp defalarca kıyafet giyip çıkarmadan -evimizde çayımızı yudumlarken- tabletimizden alışveriş yapabiliyoruz. Sadece iki tıkla siparişimiz tamam ve “Hızlı Kargo” ile hemencecik kapımızda!

Haberin Devamı

Yiyeceklerimiz, yemek yeme tarzımız da artık “hızlı.” Mükellef sofralar, ocak başında saatlerce yemek pişirmeler de iple çektiğimiz aile toplantılarında yani anne evinde oluyor ancak. Öyle ki geleneksel çay demleme keyfimiz bile kendini “sallama” modele bıraktı. Dakikalarca çöktü mü, rengini verdi mi diye beklemeye gerek yok! Sıcak suyun içine poşeti sallayıverin, hoop, iki üç dakikada çayınız yudumlanmaya hazır!

Peki, bu poşet çay nereden çıktı ve hayatımıza nasıl girdi? Ticari anlamda poşet çay ilk kez 1904 yılında New York’lu tüccar Thomas Sullivan tarafından dünyaya tanıtıldı. Poşetler o zamanlar tek tek elle dikiliyordu. Ne olduğunu anlayamayan insanlar önce poşetlerin içindeki çayı çıkarmaya çalıştıysa da sıcak suya olduğu gibi atılacağını öğrenince çok beğendiler.

Biz ise poşet çay ile 1989 yılında tanıştık. Kısa süre sonra da demlik poşet formuyla iyiden iyiye hayatımıza giren poşet çaylar artık her markette karşımıza çıkıyor. Hâlâ geleneksel demleme modelini sallama modeline değişmeyenlerimiz olsa da -2014 yılında 900 milyon poşet çay tüketildiğini düşünecek olursak- bu modeli bayağı benimsediğimiz apaçık ortada.

Ancak, poşet çayların sağlığa zararlı olup olmadığı tartışma konusudur. Özellikle de poşet malzemesinin sentetik elyaf veya polimer lifli olması ve metal zımba ile kapatılmış olması sağlık açısından risk teşkil etmektedir. Sentetik malzemeler ve polimerler sıcak suyla temas ettiklerinde kanserojen dioksin maddesi üretmektedirler ve bu madde ömür boyunca yağ dokuda birikmekte ve vücuttan atılamamaktadır! Metal zımba da suyun sıcaklığı ve asiditesi nedeniyle kimyasal çözünüme uğramaktadır. Mesela limonlu çayda kesinlikle kullanılmamalıdır. Vücutta oluşan metal birikimi başta kanser olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Kaliteli poşetlerde zımba yerine dikiş atılmaktadır. Ayrıca, poşetin suya girdiğinde erimesini engellemek için epiklorohidrin denen bir maddenin kullanıldığı da bilinmektedir. Bu madde aynı zamanda böcek ilacı olarak da kullanılmaktadır! Bunca olumsuzluğa rağmen doğal malzeme kullanan üreticiler de olması içimizi rahatlatıyor. Bildik markaların poşetleri abaka ağacı liflerinden üretiliyor. Bu ağaç Filipinler’de yetişen bir muz ağacı. Yapraklarında bulunan liflerin sağlamlığı ve nem çekme özelliğinin az olması nedeniyle tekstil ürünlerinde, halat yapımında ve kağıt ürünlerinde de kullanılmaktadır. Bu hammaddeyi kullanan çay üreticilerinin poşetlerinin dayanıklılığı abaka ağacının özelliğinden geliyor.

Haberin Devamı

Poşet çay kullanıp kullanmamak tercih meseledir. Unutulmamalıdır ki sıcak su hele ki asiditesi yüksek sıcak su (limonlu gibi) deformasyonu ve çözünmeyi hızlandırır. O nedenle, kullanacağımız çay poşetlerinin ısı yoluyla ya da dikişle kapatılmış, zımbasız olmasına ve doğal ağaç liflerinden üretilmiş olmasına dikkat etmeliyiz. Piyasadaki bazı çay kutularının üzerinde “Poşetlerimiz doğal ağaç liflerinden üretilmiş” notunu görmekteyiz. Restoran, kafe gibi yerlerde de bitki ve meyve çayı siparişi verdiğimizde poşetin fincanın yanında gelmesini istemeli ve kontrol ettikten sonra fincana daldırmalıyız.

Haberin Devamı

Sevgiyle ve doğal kalın.

Elçin Oltulu Şahin

Blog: http://dogalivarken.wordpress.com

Facebook: http://facebook.com/dogalivarken

Instagram: @dogalivarken