Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Medyaya yansıyan haber, Abdullah Kiğılı gibi sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna yıllarca hizmet etmiş bir spor adamı için fazlasıyla ağırdı.

İddiaya göre Kiğılı, Fenerium Mağazaları Genel Müdürü’nün, Aziz Yıldırım tarafından görevden alınmasına tepki göstermiş, başkan da kendisine, “Seni de kovdum Abdullah...” demişti.

Kiğılı’yı Futbol Federasyonu yönetim kurullarında yer almaya başladığı 90’lı yılların başından beri tanırım. Sözünün eri, dürüst, doğru bildiğininden şaşmayan, yeni fikirlere açık, onca işinin arasında futbola hizmet etmekten keyif alan bir insandır. Camiada bu meziyetleri sayesinde saygınlık kazanmış, TFF’deki görevleri sırasında Fenerbahçeli olmasına karşın, tarafsızlığını koruyabilmiş bir yöneticidir.

Haberin Devamı

O haberi okuyunca şaşırdım. Aziz Yıldırım bu kadar ileri gidebilir, dava arkadaşını medya önünde küçük düşürecek tarzda açıklama yapabilir mi diye düşündüm.

Öyle ya, bu ifadeler ne bir kulüp başkanına, ne de yıllarca birlikte çalıştığı yöneticisine yakıştırılacak cinstendi.

Lakin gazetelerde, internet sitelerinde, televizyonlarda kulüp aleyhine çıkan her haberi “Zorunlu açıklama”, “Bilgilendirme”, “Kamuoyuna duyuru” adıyla yalanlayan Fenerbahçe Kulübü’nden herhangi bir açıklama gelmemesi, kafaları karıştırdı. Tıpkı eski teknik direktör Ersun Yanal ilgili haberlerde olduğu gibi!

Mevcut tatsız durumu izah etmek, ya da insanların yanlış anlamalarının önüne geçmek ise Abdullah Kiğılı’ya kaldı.

İstifada haklı

Kulüpteki sessizliğe daha fazla dayanamayan Kiğılı, “Benim hakkımda ‘başkan kovdu’ tarzında haber yapanlar, geçmişte her yerden kovulmuş insanlardır. Ben koskoca Fenerbahçe’nin başkan vekiliydim. Seçilmiş bir adamın kovulması mümkün olabilir mi? Benim profesyonel bir yöneticim işinden alındı. Ben de tepki gösterdim ve istifa ettim” açıklamasını yapmak zorunda kaldı.

Ve ekledi, “Ne başkan Aziz Yıldırım’dan bana, ne de benden başkana en küçük bir saygısızlık olmadı. Çok medeni bir şekilde bitirdik...”

İnsanlar bu sözlerin benzerini Aziz Yıldırım’dan da duymak isterdi. Medya stratejilerini iyi bilen ve dün iki gazetede yayınlanan iki tam sayfa röportajında konuyla ilgili tek satır okuyamadığımız Yıldırım’a bu soru sorulmadı ise garip! Yok soruldu da, meslektaşlarımıza “Geçin bunları” dendi ise ayıp.

Haberin Devamı

Her iki durumda da Fenerbahçe Kulübü başkanının iddiaları doğrular tarzdaki yaklaşımı, sürekli kurumsallıktan söz eden büyük kulüp için düşündürücü bir durum.

Fenerium markasını bir numara yapan, kulübe ekonomik katma değer sağlayan, şike sürecinde kulübün çıkarlarını savunan ve teşekkürü hak eden Kiğılı’nın, kurumsallığı hiçe sayan tavır karşısında istifa etmesi medeni bir tepkidir.

Onu istifaya sürükleyen gerekçeler ise Fenerbahçe Kulübü’nün gelenekleri ile örtüşmeyen, yeniden yargılama hakkının elde edilmesiyle gözlenen, ilginç değişimin habercisidir!..

Bu “Fabrika” üretim rekoru kırar!

Türk voleybolu, eski başkan Erol Ünal Karabıyık’ın başlattığı müthiş projelerin, bugün Özcan Mutlugil tarafından aynı titizlikle sürdürülmesinin karşılığını alıyor.

Haberin Devamı

Gerek kulüpler, gerek milli takımlar düzeyinde alt yapıya verilen önem, filenin ufkunu aydınlatıyor. Voleybol Federasyonu’nun bu sezon başlattığı harika bir uygulama var; “Fabrika Voleybol.”

Amaç, ilk etapta Ankara, İzmir ve Bursa’da 10 yaş grubundan başlamak üzere yetenekli çocuklar ile gençleri belirleyip, voleybola yönlendirmek. Sırada Mersin ve diğer iller var.

“Fabrika Voleybol” projesi yoğun ilgi görüyor. Ankara’da 5 gün içinde 400’ün üzerinde öğrenciye ulaşan proje, okul dönemlerinde de voleybol sevgisi sıcak tutup geleceğin yıldızlarını belirlemek. Milli takım teknik kadrosunun oluşturduğu ekip, büyük bir özen ve ciddiyetle Voleybol Fabrikası’nın üretime geçmesi için çalışıyor.

Futbolu bir yana bırakıyoruz. Orada da doğru ve isabetli yatırımlar başlatıldı. Ancak özellikle amatör branşlarda voleybolu örnek alması gereken o kadar çok federasyon var ki!.. Artık sıradanlaşan ve çözüm üretemeyen Spor Şura’larında sadece bu konu işlense, Türk sporunun gelecek 20 yılı garanti altına alınabilir.

Trabzon’a ihanet mi?

Sezonun en flaş transferlerini tarihi bir bütçe ile gerçekleştiren Trabzonspor’un “uyum sürecini” kısaltması için, lige verilen ara fırsat olarak görülüyordu.

Fakat yerli yabancı, milli takımlara giden oyuncuların çokluğu ve sakatlıklar, teknik direktör Vahid Halilhodzic’in yüzünü bir kat daha asmış görünüyor. Üstelik Trabzonspor camiasının bir maçtan fazla gördüğü Fenerbahçe sınavı öncesi yaşanıyor bu olumsuzluklar.

İşin teknik yanı, istediği her futbolcuyu aldıran Vahid hocanın görevi. Elinde hâlâ kullanabileceği mazeretleri var!

Biz, geçen sene yaşanan ve en büyük zararı Trabzonspor’un gördüğü olaylara dikkat çekmek istiyoruz. Aklı başında hiç bir futbolseverin onaylamadığı o gece, asla tekrarlanmamalı. Fenerbahçeli oyuncular maç öncesi yaratılan olumsuz atmosferden yararlanmayı iyi biliyor. Sağ olsunlar (!) yerel yöneticilerin katkısı ile geçen sezon yaşananlar unutulmadı. Tahrikse, tahrik olmayacaksın. Destek ise, takımını destekleyecek, tribündeki görevi yapacaksın. Fazlasına yeltenmek sadece futbola değil, büyük hedefler koyan Trabzonspor’a ihanet olur.