Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Galatasaray Kulübü eski milli futbolcu Hakan Şükür’ün ihracı için düğmeye basmış. Geçmişin “hizmet hareketi”, bugünün FETÖ ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle, Şükür’ün sarı-kırmızılı kulüple ilişiği kesilecekmiş.

Aslına bakarsanız, günün koşullarına ve siyasi konjonktüre uygun hareket etmiş Galatasaray Kulübü!

Öyle ya, 15 Temmuz başarısız darbe kalkışması olmasa, Pensilvanya planının parçası olmaya devam edecekti eski milli futbolcu!

Şükür’ün söz konusu terör örgütü lideriyle ilişkisini bilmeyen yoktu. Zaten hiç saklamadı. O sayede yıllarca yayıncı kuruluş ve devlet televizyonunda, üstelik milletvekili unvanı ile yorumculuk yaparken de biliniyordu Hakan Şükür’ün tercihleri. Hem sırf bu yüzden vekil seçilmiş, yorumculuk yolu da bu sayede açılmamış mıydı?.. Konuyu TBMM çatısına taşıyanlar ise tu-kaka ilan edilmişti hakeza!

Haberin Devamı

Hakan Şükür futboldaki ne ilk ne son örnek. Dolayısıyla, FETÖ ülkenin kılcal damarlarına nüfuz etmişken, spor ve futbol camiasının eski milli futbolcunun ihracı ile “bağırsaklarını” temizlediğini düşünmek, saflıktan başka bir şey olamaz!

Spor Bakanlığı daha ilk haftada eliyle koymuş gibi bulduğu 2 binin üzerindeki çalışanı hakkında soruşturma başlattı. Devletin tüm birimleri alarmda...

Geleceği düşünün!

Futbolda da benzer bir operasyonun zamanı geldi de geçiyor. Bizim bildiğimiz, Türkiye Futbol Federasyonu ilk etapta temsilci ve gözlemci kadrosunu “güvenlik soruşturmasından” geçiriyor. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın önünde milyonlarca isim ve dosya dururken, sıranın hakem kadrosu ve diğer kurullara da geleceği duyumunu alıyoruz!

Bunlar TFF’nin kendi bünyesinde geliştirdiği önlemler. Ya yüzlerce kulüp başkanı ve yöneticisi? Bir o kadar da futbolcu ve teknik adamlar arasına sızan, 15 Temmuz sonrası renk ve kıble değiştirenler ne olacak? Bunların parasal ve hizmet ilişkileri nasıl sorgulanacak? Yanıtı, ülkeye hükümet edenlerin sorumluluğunda!..

Gerçek şu ki; FETÖ, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek ve yok etmeye yönelik tarihin en tehlikeli girişimidir. Bu ihanet şebekesine bilerek ve isteyerek katılanların yanı sıra, kişisel çıkarları ve gelecek beklentileri ile biat edenler var.

Haberin Devamı

Onları bugün deşifre edemezseniz, yıllar sonra bir başka kalkışmanın aktörleri olarak karşımıza çıkmaları kaçınılmazdır!..

Özlemimiz; çocuklara mirasımız!

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önceki gün yapılan oturumunda, başarısız darbe girişiminin Türkiye’ye faturasının 100 milyar lira olduğu açıklanmış.

Malum, işler zaten yolunda gitmiyordu. Önce Rus uçağının düşürülmesi kabus gibi çöktü ülke turizminin üzerine. Ardından İstanbul Atatürk Havalimanı saldırısı, son olarak da 15 Temmuz darbe kalkışması, tuzu biberi oldu peşi sıra gelen felaketlerin.

Ortam sıkıntılı da olsa, çok önceden planladığımız gibi soluğu yine cennet mekan Ekincik koyunda aldık.

Lakin 12 senedir koşarak geldiğimiz Ekincik, diğer sahillerden farksız; bomboş...

Koya demir atan onlarca tekneden (özellikle yabancılardan) eser yok. Yüzlerce metrelik kumsal, gündüzleri az sayıda yerli turist ile martılara, geceleri yumurtlama döneminin sonuna gelen Caretta’lara kalmış. Otelin konuk sayısı, neredeyse personel kadar!

Haberin Devamı

Ev sahibimiz sevgili Emrah, dertli ama susuyor... Sabrediyor ve taviz vermeden dayanma gücünü test ediyor.

Ekincik ülkeden minicik bir kesit. Turizm sektörünün ekonomiye katkısı yadsınamayacak kadar büyük. Buradaki sarsıntı, domino etkisi yaparken, ekmeği peşinde koşan milyonlarca insanı endişeye sürüklüyor. Denizin ortasına atılan taşın yarattığı halkalar, kıyıları döven yıkıcı dalgalara dönüşüyor.

Açık söyleyelim, bu kadar tahribata rağmen yine de şanslıyız. Hesaplar şaşmasa, planlar deşifre olmasa, halk sokağa inmese, 16 Temmuz sabahı bambaşka bir iklim ve rejime uyanabilirdi Türkiye!

Ne demişti ulu önder Atatürk?..

“Yurtta sulh, cihanda sulh.” İçeride birlik olmuş, sınırlarına barışı hakim kılmış bir Türkiye’dir, hepimizin özlemi.

Kandırılanlar, aldatılanlar, kendini ahmak yerine koyanlar, cinlerin peşinde koşanlar, bir darbe ile ülkenin bölüneceğini sananlar; Cumhuriyet dışında, bu topraklara başka hiçbir yönetim şeklinin yakışmayacağını anladıklarında, -ki sanırız anlamaya başladılar-, o büyük özlemimiz, yarınlarda çocuklarımıza bırakacağımız en büyük mirasımız olacaktır.

Yeter, suyunu çıkarmayın!

Salih Dursun’un Galatasaray- Trabzonspor maçında hakem Deniz Ateş Bitnel’e gösterdiği kırmızı kart, adrenalini yükselen Trabzon kentini ayağa kaldırmış, hak arayışları ve abartılı övgüler, genç futbolcunun adının Yomra’da bir sokağa verilmesiyle doruk noktasına çıkmıştı.

Salih artık bir “halk kahramanı” idi. O sokaktan geçen herkes, hakem Bitnel’e gösterilen kartı anımsayacak, hikayesi dededen toruna anlatılacak bir efsaneye dönüşecekti!

Bir yıl bile dolmadı. Trabzonspor kiralık oynayan Salih’i gönderdi. Akıllara durgunluk veren gelişmeyi ise “haber61.net” sitesi duyurdu.

Magazin basınının “Top 10” listesini zorlayan Trabzon Yomra Belediyesi, “Salih Dursun 24” olarak anılan caddenin isminin değiştirilmesine karar verdi.

Üstelik bu caddenin adı, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Ankara’da Ak Parti İl başkanlığı önünde çeteciler tarafından vurularak şehit edilen, Yomra’lı Sedat Kaplan olarak değiştirilecekti.

Ayıptır, yazıktır...

Yomra’da onlarca cadde, sayısız sokak varken, birkaç ay önce törenle kurdela keserek açtığınız ve bugün yok saydığınız bir futbolcunun adını oradan kaldırıp, bir şehide adamanız, en hafif tabiriyle saygısızlıktır!

Konu eylül ayında belediye meclisinin gündemine gelecekmiş. Akıl ve mantık sahibi insanlar, şehidinin ismini sonsuza dek yaşatmak istiyorsa, bu traji-komik girişime dur demeli!