Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu kadar yeni ve genç oyuncunun milli takım ruhunu yakalaması kolay değil. Çok çalışmaya, zamana ve sabırlı olmaya gereksinim var. Görünen o ki, bu turnuvada sonuç istediğimiz gibi olmasa bile, ay- yıldızlı ekibin temelleri sağlam ve dirayetli adımlarla atılıyor. En azından bizim algımız bu.
Fatih Terim’i seversiniz sevmezsiniz, size itici de gelebilir, sempatik de. Ancak yaşanan süreçte aldığı kararlar, uyguladığı yaptırımlar, milli takımın gelecek on yılı için çok önemli. Belki ileride Terim de olmayacak, lakin bu oyuncuların en az yarısı o formayı giyecek.
Gelelim Hırvatistan maçına. Kimse kimseyi kandırmasın. Şans bizimle olmasa, bugün çok farklı şeyler konuşuyorduk.
Direkten dönen toplar, kaleci Volkan Babacan’ın kurtardıkları, kaptan Mehmet Topal’ın olağanüstü müdahaleleri, gençlerin ezilmesini, heveslerinin kırılmasını önledi.
Fatih hoca, gruplar öncesi yaptığı stratejik değerlendirmede Hırvatistan maçının karşısına bir çizik atıp “Rakip favori, yitireceğimiz çok şey yok. Gençleri oynatıp diğerlerine mesaj veririm” diye düşünmedi ise, Zagrep’te alınan bir puan en iyi ikinciler arasına girmemizde çok büyük avantaj olacaktır.
Yani Terim iki şekilde kazandı. Hem puanı aldı, hem de tek ayak üzerinde cezalandırdığı futbolculara gözdağı verdi.
Sistem gerek!
Hırvatistan maçının ilk yarısıydı. Rakip üstünlük kurmuş, sağlı sollu kalemize saldırıyordu. Çok sevdiğimiz tecrübeli spiker arkadaşımız, Mandzukic’in direkten dönen topu ve pozisyonu takip eden Pjaca’nın az farkla dışarı çıkan vuruşu sonrası o anki duygularla şöyle diyordu: “Verilmiş sadakamız varmış.”
Futbolda şans faktörüne inanmayan yoktur. Ancak, yeniden yapılanan, alacağı her sonucun doğal karşılanması gereken bir milli takıma, şans ve sadakadan ziyade, huzur, bilimsel çalışma, hırs, sistem ve özgüven gerek.
Mozaiğin tüm parçalarının yerine oturması vakit ister. Zaten Fatih Terim de net biçimde söyledi. “Zorlu bir gruptayız ve bu yolculukta zaman zaman işler yolunda gitmeyebilir. Ancak sonunda tüm engelleri aşarak Dünya Kupası vizesini alacağımıza inanıyorum.”
İnanmak güzel. Belki de hedef için birinci öncelik. Rusya maçından itibaren Terim’in oyuncu tercihleri, kimin niçin takıma çağrılmadığı, hocanın sonunda pişman olacağı, dışarıda kalanların eninde sonunda geri döneceği konuşuluyor. Neredeyse herkes, bu spekülasyonlar üzerinden gündem yaratmaya çalışıyor.
Hâl böyle olunca ay-yıldızlı ekipten keyif almayan, mutsuz bir futbol kamuoyu çıkıyor ortaya. Düşünün, Fransa’daki Avrupa şampiyonasında yaşanan prim krizi Terim’i mi, yoksa sadece milli takımın başarısını isteyen insanları mı daha çok üzüp, vicdanlarını yaralamıştır?..
Şu çok net. Terim son iki maçın kadrosuna almadığı oyuncuların bir bölümünü yeniden milli takıma çağırırsa, onlara niçin ceza verdiğini ve neden geri döndüklerini açık biçimde anlatmalıdır. Anlatmalıdır ki, özür mercii olarak işaret ettiği Türk halkı, kendi değerlendirmesini yapsın ve haklı olanın hakkını verebilsin.
Terim adımı attı
Şahsi fikrimizdir. Kimse vazgeçilmez değildir. Doyuma ulaşan, kişisel çıkarlarını milli formanın önüne koyan, kariyerlerini ulusun beklentilerinden değerli görenlerle vedalaşma vakti gelmiştir. Unutmadan, biz “7 yıldızı” birden aynı kefeye koymuyoruz.
Hatalarını anlayıp Türk milletinden özür dilemeleri, geçmişlerine ve bugüne kadar verdiklere emeğe saygı olarak kabul edilebilir. O kadar.
Fransa’da yaşanan ya da yaşandığı iddia edilen ne varsa, yol açtığı tahribat, tıpkı 2000’li yılların başında olduğu gibi cesur, kararlı hamleler gerektiriyordu.
Fatih Terim, tüm tepkileri ve riskleri göğüsleyerek ilk adımını attı. Unutmayalım, devrimler sancılı başlar ve fedakârlık ister. Zor günlerde elini taşın altına koymayanlarla, bu süreçte ayakta kalıp mücadele edenleri ayıramazsanız, yarın derdinizi Marko Paşa’ya dahi anlatamazsınız.
Elektrik kesilince darbe yapılıyor diye meydanlara çıkan bir millet olduk, aman dikkat!..

Haberin Devamı

Et tırnaktan ayrılmaz

Haberin Devamı

Merkez Hakem Kurulu, Süper Lig kadrosundaki 22 hakeme profesyonel sözleşme imzalattı. Umarız bu proje, hakemlerimizin yaptıkları işe dört elle sarılmalarına neden olur. Aldıkları ücretlerin polemik konusu yapılmasını istemiyorlarsa, karşılığını sahada vermek zorundalar.
Ya Süper Lig yardımcı hakem kadrosu? MHK en azından bu sezon onlar için sözleşme düşünmüyor. Düşünmüyor da, özellikle çizgi hakemliği kaldırıldıktan sonra, video hakemliği ve gol teknolojisi de olmadığına göre, sorumlulukları iki kat artan yardımcı hakemleri nasıl motive edecek, hangisini hazır tutacaksınız?
Camiada ciddi rahatsızlık yaratan bu konuya çözüm üretilmesi gerekiyor. Eğer hakemlik ekip işi ise, ücretler arasında bu kadar fark olmamalı. Et tırnaktan ayrılırmaz diyorsanız, her yerde adaletli davranmalısınız.
MHK başkanı ve dostlarımız alınmasın. Bir eleştirimiz de aylık yapılan seminerle ilgili. UEFA eğitimcisi Roberto Rosetti hafta içinde Riva tesislerinde idi. Ancak Süper Lig hakemlerinin yer aldığı seminerde yardımcılar yoktu. Ya ilk iki haftanın değerlendirildiği maçlarda yardımcı hakemlerin hiç hatası bulunmadı, ya da masraftan kaçınıldı!
İşte size iki örnek. İyi şeyler yaparken basit detayları kaçırmak, birbirlerini çok seven (!) hakem camiasında kırgınlıklara, gereksiz polemiklere yol açabilir. Hakem yöneticileri biraz daha özenli olmalı...