Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünyanın her ülkesinde topluma mal olmuş sayıda bilim insanı, araştırmacı, siyasetçi, sanatçı var. Spor ve futbolda da öyle. Sadece başarıları değil, özel yaşamları ve sosyal aktiviteleri ile örnek alınan insanlar bunlar.
Ne mutlu ki, amatör branşlarda elit, hayranlık duyulası, peşinden koşulası pek çok sporcuya sahibiz. Gurur duyuyoruz onlarla.
Ya futbol?...
Paranın bozduğu, şöhretin kabadayılaştırdığı, yenilginin hazımsızlaştırdığı, güç zehirlenmesi yaşayan bir oyuncu grubunu izliyoruz üzülerek. Üstelik göz önünde hepsi. Takip ediliyor, kimi zaman taklit ediliyorlar. Yarattıkları negatif hava, tribünlere bile sirayet ediyor.

Kim mi bunlar?..
Uçakta babası yaşındaki gazeteciye saldıran, milli takım kampında meslektaşımızı evinden aldırmakta tehdit eden... Rize’de savunmasız basın mensubunu darp eden, antrenmanda takım arkadaşına tekme tokat giren... Sahada hakeme söven, hastaneye belinde silahla giden, gece kulübünde kavga çıkaran, alkollü kullandığı arabayı deviren... Kararını beğenmediği hakeme kramponunu fırlatan, rakibin boğazına sarılan, ırkçı söylemleriyle tepki çeken, hakemin kokartını söken...
Taraftara edep yerini gösteren, spor yazarına keserim seni işareti yapan, basın mensubuna “seni sabaha kadar döverim” diyen, penaltı noktasını eşeleyen, onlarca örnek ve isim sayabilirim.
Her yıl milyonlarca euro kazandıkları mesleklerine ve paydaşlarına ihanet eden bu oyuncular, neyse ki son demlerini yaşıyor. Yarın, saygı, sevgi ve takdirle anılmayacakları kesin.

Gidin, bitin artık!
Lafı uzatmayayım. Fenerbahçe - Trabzonspor maçından sonra vukuat dosyası kabarık olan Volkan Demirel’in, özür dilemezse tartıştığı rakip takım çalışanını kafile otobüsünden alacağını söylemesinin üzerinden bir hafta geçmedi. Ne oldu? Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu sırf Volkan gelsin diye otobüsü bekletmişti.
Gidebildi mi otobüsün yanına? Üstelik kendi stadında. Gidemedi!
Sonuç? Volkan’a centilmenlik ve sportmenlik sınırlarını aşan eylemleri nedeniyle toplam 3 maç ceza geldi. Ne demişler, keskin sirke küpüne zarar. Şimdilerde Volkan’ın kendisini rapor eden maçın temsilcileri ve cezasını kesen Disiplin Kurulu üyelerini de evlerinden veya iş yerlerinden aldırmasını bekliyorum. En azından söylem boyutunda!
Işıklar içinde uyu yüce önder Mustafa Kemal Atatürk. Biz de senin gibi her daim “Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını” seviyoruz!

Haberin Devamı

Yanal’dan U dönüşü!
Trabzonspor maçından sonra basın toplantısında soru almayacağını söyleyen ve meslektaşlarımız tarafından protesto edilen Ersun Yanal’ın, hafta içinde gazetecilerle sohbet toplantısı ironik geldi bana.
Belli ki sıkıntılı günlerin gerginliği, hocayı fazlasıyla etkilemiş. Ama kim akıl etti ise iyi yapmış. İşler yolunda giderken medyadaki sınırlı sayıdaki dostlarıyla güzel şeyler (!) paylaşan Yanal’ın kötü gün destekçileri görmesi açısından doğru bir hamle.
Ligin son dört haftasına girilirken Fenerbahçe takımının lige nasıl tutunacağının konuşulması, camia açısından trajik bir durum. Yanal’ın bu tablodan kendini soyutlaması mümkün değil. O da sorumlu yaşananlardan. Gazetecilere içini dökmesi, geleceğe yönelik planlardan söz etmesi, yeni sezonla ilgili mesajlar vermesi sanırım bazı sözler aldığının rahatlığını yansıtıyor. Ne diyelim, iki tarafa da hayırlı olsun!..

Trabzonspor’un geleceğine dokunmayın
Evet, Trabzonspor bu sezon olgunlaşan, deneyim kazanan, üzerine koyarak yükselen genç yıldızları ile uçuyor. Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Uğurcan, Abdülkadir Parmak, Hüseyin bu isimlerin başında geliyor.
Elbette tüm gözler genç yeteneklerin üzerinde. Yönetim ağır borç yükü altında ve geleceğe yönelik planları var. En önemli kozu değerini bulan yıldızları Avrupa’ya göndermek. Zaten çoğu mercek altında. Talip olan her kulüp için geçerli; hazır, gelecek vaat eden oyuncuları bulup, gözü karartmak elbette maliyetli olacak.
Ancak, özellikle Yusuf ve Ömür’ün ilk etapta satılmasına karşıyım. Sezon sonunda UEFA Avrupa Ligi bileti almasına kesin gözüyle bakılan takımın çıtayı daha yükseğe koyabilmesi, nokta transferler kadar mevcut kadronun korunmasına da bağlı. Hiçbiri kolay yetişmiyor. Onlara gözünüz gibi bakmak, bir çiçek kadar özenli davranmak zorundasınız. Diyorlar ki altyapıda nice cevherler var. Doğrudur, var. Ama bu çocukları oynatıp verim almaya başlamak en az iki sene ister. Kimse hayal görmesin.

İstikrar şart
Ahmet Ağaoğlu ve yönetimi geldiği günden bu yana kulüp çıkarlarını gözeterek çalışıyor. Başkanın söz verdiği gibi 3-4 yıllık bir zaman diliminde Trabzonspor’un eski günlerine dönmesi düşleniyorsa, kadronun iskeletini bozmak büyük hatadır.
Başarının temel şartı istikrar. Yönetimde, teknik direktörde, kadroda istikrar. “Aman şu çocukları uygun paraya satalım, maddi anlamda rahatlayalım” derseniz, nereden eseceği belli olmayan rüzgar yön değiştirir, şemsiye tersine döner. Bunca emek, özveri ve çabanın karşılığı alınacaksa, istikrarı korumak zorundasınız.
Camia son yıllarda inanılmaz bir duruş sergiliyor. Fedakârlık yapıp cebindeki son kuruşa maça giden binlerce Trabzonspor sevdalısı var. Beklentilerin karşılık bulması ve coşkunun artması ise amacınız; daha güçlü, inançlı, liderlik vasfına sahip bir takım oluşturmak zorundasınız. Evet; dışarıdan ahkam kesmek ve fikir beyan etmek kolay iş. Ağaoğlu’nun iki arada bir derede olduğunu tahmin edebiliyorum. Forma bekleyen yetenekleri tıpkı diğerleri gibi takıma kazandırmak ve önlerini açmak, ciddi özveri gerektirecek. Bunun için de zaman lazım. Biraz daha sabır sevgili başkan, azıcık daha dayan!..