Kaz Dağları’nda yaşamanın kendisine kattığı deneyimin okulda öğrendikleriyle kıyaslanamayacağını söyleyen Pekiner, bu deneyimi ise şöyle aktarıyor:
"Burada öğrendiğim deneyimlediğim şeyler zorunlu okul hayatım boyunca edindiğim bilgilerden çok daha değerli. Doğanın ritminde bir yaşam her an bir şey öğretiyor aslında dikkat edene, dinleyene. Güneş’in ve ayın hareketleri, rüzgar hepsi burada günlük işleri yaparken belirleyici faktörler. Yediklerimizi, tükettiklerimizi sorgulayınca bize dayatılan bir yeme kültürü var. Domates, patlıcan, biber olmazsa olmaz gibi. Oysa yaşadığımız coğrafya yenilebilir ot tarafından çok zengin. Ama köylüler bile bu kadim bilgiyi unutmakta.
Ekin de özgür bir şekilde büyüyor, keşfediyor, tırmanıyor, tadıyor, paylaşıyor. Toprakta deneyimleyerek öğrendiği her şey çok heyecanlandırıyor onu. Yaşadığımız yerde yakınımızda çocuk yok ama köyde ve yakın yerlerde olan arkadaşları var ve sık sık bir araya geliyor onlarla da. Burada ise kimi zaman komşumuzun köpekleri, kimi zaman kaplumbağa, kimi zaman koyunlarla koşturuyor. Bazen çekirge yakalamaya çalışıyor elinde gezdiriyor. Bazen yediği meyvelerin çekirdeğini eşeleyip toprağa gömüyor. Yaşamı, yaşamayı, yaşatmayı öğrenmesinden daha güzel ne olabilir ki?"