Gündem Çok yönlü jöne veda

Çok yönlü jöne veda

12.07.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türk sinemasının unutulmaz jönlerinden olmasının yanı sıra yazarlık, şairlik, yönetmenliğin de aralarında olduğu sanatın farklı dallarında eserler veren Fikret Hakan, dün 83 yaşında hayatını kaybetti

Çok yönlü jöne veda

Türk sinemasının üretken, filmlere olduğu kadar tiyatroya da emek vermiş jönü Fikret Hakan, akciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 83 yaşında hayatını kaybetti.

Haberin Devamı

Oyunculuğun yanı sıra senaristlik, yönetmenlik ve yazarlık da yapan Hakan, kariyerinde birçok ödül kazandı ve 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanına layık görüldü. Fikret Hakan, Bumin Gaffar Çıtanak ismiyle 23 Nisan 1934’te Balıkesir’de dünyaya geldi. Hemşire bir annenin ve edebiyat öğretmeni bir babanın çocuğu olan Hakan, çocukluğunu Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde geçirdikten sonra babasının Galatasaray Lisesi’ne atanmasının ardından ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı ve sırasıyla Kasımpaşa Güzelce Ortaokulu ve Taksim Atatürk Erkek Lisesi’nde okudu. Lisedeyken oyunculuk dışında yazarlıkta da ilk adımlarını attı. Abdi İpekçi ve Halit Kıvanç’ın kadrosunda yer aldığı İstanbul Ekspres Gazetesi’nde söyleşilerine ve öykülerine yer verildi. 1954 yılında ilk öykü kitabı ‘Tellak Ali’ yayımlandı. Hakan, 1983 yılında da ilk şiir kitabı ‘İnce Müzikli Otobüsler’ okuyucuyla buluştu.

Haberin Devamı

Ustaların gözdesi

Sahne tozu yuttuğunda da lise çağındaydı. 1950 yılında Münir Ali Egeli döneminde Ses Tiyatrosu’nda ‘Üç Güvercin’ operetiyle sahneye adım attı. Bu geçici bir heves değil, sanat etrafında şekillenecek bir hayatın ilk işaretiydi. Hakan, genç yaşta edindiği bu yerin şans eseri olmadığını ifade edecekti: “Hiçbir şeyim tesadüfi değil, planlı programlı. Ortaokuldayken oyuncu olmayı kafama koymuştum. Hayri Egeli’nin Ses Tiyatrosu’nda açtığı sınavı kazanarak oyunculuğa başladım.” Nitekim aynı sezonda ‘Leblebici Horhor’ ve ‘Afrodit’ oyunlarında rol aldı. Türk sinemasının altın yılları başlarken, tiyatro sahnelerinden kamera önüne geçmesi gecikmedi ve 1952’de ilk filmi ‘Köprüaltı Çocukları’yla rol aldı. Diğer yandan tiyatro oyunlarında yer almayı sürdürdü. Hakan, çok genç yaşta başladığı bu üç uğraşı, ‘üç sıçrayış’ olarak nitelendirecekti: Bâb-ı Âli, Pera ve sinema.

O dönem rol aldığı önemli bir film, Lütfi Ö. Akad’ın imzasını taşıyan 1955 tarihli ‘Beyaz Mendil’di. Üç yıl sonra rol aldığı Metin Erksan filmi ‘Dokuz Dağın Efsanesi’yle de dikkat çekmeyi sürdürdü. En hatırlanacak rollerinden biri ‘Üç Arkadaş’taki; yoksulluk ile yoksunluğu etkileyici bir şekilde izleyiciye geçirdiği Murat karakteriydi.

Haberin Devamı

Diğer yandan tiyatroya da ara vermedi ve kendi sahnesi Sahne 8’i kurdu. 1960’lara gelindiğinde, askerden döndü ve kendi ifadesiyle “uyuyacak zaman bulmakta zorlandığı” bir dönem başladı. O dönemde, toplumsal yönüyle dikkat çeken Metin Erksan’ın yönettiği ‘Yılanların Öcü’ (1961) ile Atıf Yılmaz’ın imzasını taşıyan ‘Keşanlı Ali Destanı’ndaki (1964) performanslarıyla dikkat çekti. ‘Keşanlı Ali Destanı’ ona İzmir Film Festivali’nden En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. Hakan o dönemi “Sansüre rağmen başkaldırı sineması yapıyorduk” diye anlatıyor ve rol aldığı işçi haklarını konu alan Ertem Göreç filmi ‘Karanlıkta Uyananlar’ı örnek vererek ve bu filmi “Sosyal başkaldırı adına o kalitede bir film yapılmadı daha” diye tanımlıyor.

1968 yılında ise En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü ‘Keşanlı Ali Destan’ından sonra bir kez daha Atıf Yılmaz’la çalıştığı ve ünlü bir kaçakçının kardeşi Şahan’ı canlandırdığı ‘Ölüm Tarlası’yla (1966) Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden kazandı. Dönemin Ayhan Işık ve
Ediz Hun’un da aralarında olduğu diğer jönleriyle rekabetten ve sürtüşmeden uzak ilişkiler kurduğunu ifade eden Hakan, “Türk Sineması’nda star durumundaki her insanın, seyirci kalbinde kendine ait bir yeri vardı. Hepimizin yeri localara ayrılmış gibi belliydi” diyecekti.

Haberin Devamı

Hollywood’a giden yol

Kariyerindeki ilginç bir sayfa, onu az kalsın Hollywood’a taşıyacaktı. 1970’de Türkiye’de
çekilen ‘Paralı Askerler’de Tony Curtis ve Charles Bronson’la birlikte rol aldı. Ancak dönemin sansür kurulunun film ekibinin işini zorlaştırması ve filmin Türkiye’de yasaklanması Hakan’ın Hollywood yapımcılarıyla mesafesini arttırdı.
Bir süre dil eğitimi için Londra’ya giden
Hakan, ar Türkiye’ye döndü.

Antalya Film Festivali’nden aldığı ikinci En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 1971’de ‘Hasret’le geldi. Aynı yıl ‘Sürgünden Geliyorum’ filmiyle ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu. Bu koltuğun yabancısı değildi, ilk yıllarında Metin Erksan’ın asistanlığını üstlenmiş, Türk sinemasının büyük ustalarıyla setlerde hayatını geçirmişti. ‘Cennetin Kapısı’ (1973), En Büyük Patron’ (1975) ve ‘Hammal’ (1976) ve ‘Sürgün’ (1976) filmleriyle yönetmenliği sürdürdü.

Haberin Devamı

Türkiye’de seks filmleri furyası başladığında Bodrum’a yerleşen, döndükten sonra ise tiyatro, sinema ve dizi oyunculuğunu sürdüren Hakan, 2009 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı aldı. Hakan, Semiramis Pekkan ve Hümeyra’la gerçekleştirdiklerinin de olduğu beş evlilik yaptı.

Yıldırım’dan taziye mesajı

Başbakan Binali Yıldırım, Fikret Hakan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin mesaj yayımladı. “Türk sinemasının değerli ustalarından, gerçek adıyla Bumin Gaffar Çıtanak, sanat dünyasındaki adıyla Fikret Hakan’ın vefatı bizi derinden üzmüştür” diyen Yıldırım, mesajında, “Tecrübesi ve ustalığıyla Türk sinemasına uzun yıllar emek vermiş, yaptığı iş ve oyunculukla
genç sinemacılara örnek olmuştur. Sanatseverlerin gönlünde müstesna bir yeri olan Fikret Hakan’a Allahtan rahmet; ailesine
ve bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum” ifadelerini kullandı. ANKARA Milliyet