Cumartesi 2006 Moda Ödülleri

2006 Moda Ödülleri

01.01.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Milliyet Cumartesi "I. Geleneksel" Moda Ödülleri'ni dağıtıyor. İşte kazananlar...

2006 Moda Ödülleri

malphan@milliyet.com.tr Hayat Boyu Başarı Ödülü: Bülent Ersoy 2006'da "Popstar Alaturka"nın jüri üyesi olması vesilesiyle Bülent Ersoy'la ve tabii kıyafetleri, makyajı ve takılarıyla her hafta karşılaşır olduk. Bir hafta minisiyle, öbür hafta transparan bluzuyla, diğer bir hafta "glam rock" makyajıyla koltuktaki yerini aldı. Verdiği bir röportajda kıyafetlerine ayda 65 bin YTL harcadığını, bir giydiğini bir daha giymediğini söylemişti. Ona da böylesi yakışırdı. Durum öyle bir hal aldı ki artık "Popstar Alaturka"yı seyretmeyenler bile "Bu kadın bu sefer ne giymiş acaba?" diye programa takılıyor. "Bu ne şatafat! Bu ne makyaj! Biraz fazla olmuyor mu!" demeyin arkadaşlar. Tadını çıkarın. Böylesi başka yerde yok, hakikaten. "Fevkaladenin fevkinde" bir star o. Ne Elton John ne Boy George ne de Ru Paul... Bizde bir Bülent Ersoy var ki, başka kimsede yok. Sesinin gücünden falan söz etmiyorum. Kastettiğim giyim tarzı. İki-üç yıl önce Bülent Ersoy'u TV'de çok sık görmüyorduk. Çok arada, bir olay patlak verdiğinde görünürdü. O sıralarda onu çok seyrek görmenin verdiği yabancılaşmışlıkla görüntüsü bizi şoke ederdi. O makyaj, o takılar, o kürkler, peluşlar... 2006'ya skandallarının yanında kıyafetleriyle de damgasını vurdu Erol Köse. Hani filmlerde olur ya... Adam hapishaneden kaçar, bir kasabaya gelir. Gizlice birinin çamaşır ipinden kıyafetlerini çalar. Mahkum üniformasıyla görmeye alıştığımız kahramanımız birden renklenir, üzerinde eğreti duran giysilere bürünür. İşte Erol Köse'yi her gördüğümde bir yerlerden kaçıp yine tuhaf bir yerlerden bulduğu kıyafetleri üzerine geçirmiş bir adama bakıyorum gibi geliyor. Bir de bu adam prodüktör olacak. Albümü onun şirketinden çıkan sanatçılar Köse'nin giyim konusundaki tavsiyelerini kaale almasalar iyi olur.En Rüküş Yardımcı Erkek Ödülü'ne ise asortik kravat ve mendilleriyle İbrahim Tatlıses hak kazandı. O mendiller öyle büyük ki, masa örtüsü olarak da kullanılabilir. En Rüküş Erkek Ödülü: Erol Köse 50'sinin üzerinde olup da dekolte kıyafet giyen kadınlar size de tuhaf gelmiyor mu? Zorlama dekolte zaten hiçbir yaşta hoş durmuyor. En fenası da o ittirmeli göğüs dekoltesi. Ne doğal duruyor ne de gerçek. Ender Mermerci kızlarıyla bu konuda yarışmasa olur. Kızı Derin zaten onun izinde yürüyor ve herkese yetecek kadar dekolte giyiniyor. Yaşla beraber insanın kırıştığı bir gerçek. Sadece yüzler değil, göğüs bölgesi ve sırt da kırışıyor. Heves Ekinci gibi kadınlar sürekli top gibi göğüsler yaptırsa da bunun önüne geçemiyorlar. Geçen günlerde hararetle "Kadınlar 30'undan sonra mini etek giysin mi, giymesin mi?" diye tartışılıyordu. 30'undan sonra mini nasıl genç işi kalıyorsa, dekolte de öyle. Baksanıza Gül Gölge ne demiş: "Programda dekolte giyiyorum çünkü bu benim işim. Yaşını başını almış insanlar dekolte giyiyor; ben mi giymeyeceğim yani!" Bakın hanımlar, gençlere kötü örnek oluyorsunuz! Dekolte Ödülü: Heves Ekinci, Ender Mermerci Bir ara kime "Ne iş yapıyorsun?" diye sorsanız "Serbest meslek" cevabını alıyordunuz. 2006'da bu soruya herkes "Modacıyım" cevabını verdi. Kiminin kocası, kiminin ablası sponsor oluyor; Nişantaşı'nda bir atölye açılıyor. Oraya bir kalıpçı, iki dikişçi yerleştiriliyor. Bu "taze"ler ellerindeki moda dergilerini tarayıp beğendikleri modelleri diktiriyorlar. Sonra eşlerini-dostlarını çağırdıkları bir defile düzenliyor ve kendilerini modacı ilan ediyorlar. Kimi Yıldırım Mayruk gibi duayenler tarafından ayakta alkışlanıyor, kimi kıyafetlerini Bülent Ersoy gibi ünlülere giydiriyor. Sonradan bitme çok modacı sosyetik var ama bu yıl ordunun üç silahşoru Siren Ertan, Emel Acar ve Helin Avşar'dı. Gerçek modacıların büyük çoğunluğu tepkili. Vural Gökçaylı "Ben aklıma estiğinde doktor muayenehanesi açabiliyor muyum? Bu kadınların da modaevi açmasını son derece yakışıksız buluyorum" derken, Cemil İpekçi "Bu kadınların kendi tasarladıkları hiçbir şey yok. Yaptıkları Avrupa'dakilerin ve başkalarının kopyaları" gibi açıklamalar yapıyor.Efendim, Siren Ertan "modacı" sıfatından hoşlanmadığı için kartvizitinde "Siren Ertan İstanbul" yazıyormuş. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi'nde tasarım eğitimi alan Ertan altı yılda diploma alamamış. Önceki yıl eşi Gökhan Çarmıklı'nın desteğiyle 20 bin dolara Nişantaşı'nda bir atölye kurdu; "Küçük Deniz Kızı" adlı ilk koleksiyonunu şubatta Swissotel'de tanıttı.Eski manken Emel Acar ise ilk olarak Beykoz Acarkent'te bir butik açtı. "Ay Çarpması" adındaki ilk defilesini geçtiğimiz aylarda Çırağan Sarayı'nda gerçekleştirdi. Helin Avşar ise ablası Hülya Avşar'ın desteğiyle iki yıl önce Nişantaşı'nda "White Company by H" adlı bir mağaza açtı. Sonra kapattı. Şimdi Teşvikiye'de "Hell-in" adlı bir butiğin sahibi. Bütün yıl boyunca Hülya Avşar sloganlı tişörtleri ve dekolte kıyafetleriyle kız kardeşinin reklamını yaptı. Ancak Hülya Avşar birçok kişi tarafından rüküş ilan edildi ve Helin'e yarardan çok zararı dokundu. 2007'de bu sonradan bitme modacıların ne durumda olacağını göreceğiz. Bakalım iyiler kazanacak mı, kötüler ölmeyecek mi? Sonradan Bitme Modacı Ödülü: Siren Ertan, Emel Acar, Helin Avşar Güzellik ödülünü botoks adına şarkıcı Fatih Ürek alıyor. İlk kez gençlik yıllarında katıldığı bir tiyatro oyunu için kaşlarını aldırdı, sonra bu böyle sürüp gitti. Çocukluğunda da "süslü püslü" giyinir, ablalarının kullanmadığı kıyafetleri kendisine uyarlarmış. Şimdilerde, metroseksüellik kavramı ortaya atıldığından beri etrafta kendisinden daha feminen erkeklerin dolaştığını, hedef gösterilmekten hoşlanmadığını dile getiriyor: "Kaş almak, makyaj yapmak o kadar normal bir hale geldi ki. Ben ya sahnedeyken ya da özel bir davete giderken makyaj yapıyorum. Dışarıda makyajla dolaşmıyorum!"Eh ne de olsa kırışıklıklarını gizlemek için makyaja gereksinimi yok Fatih Ürek'in. Düzenli yaptırdığı botoks imdadına yetişiyor. O ne dudaklar!Bu ödülle ilgisi yok ama Fatih Ürek'in transparan gömleklerine de hastayım. O da başka bir yıla... Güzellik Ödülü: Botoks Moda gönüllüsü olmak kolay iş değil. Cemiyetin yeni moda elçisi Eda Taşpınar gibi yemeyip içmeyip hayatınızı giyinmeye adamanız gerekiyor. Giysilerinin bir bölümünü kendi yaptığı, bir bölümüne ise 10 binlerce dolar harcadığı söyleniyor ama konu sadece para değil. Bildiğimiz kadarıyla işi gücü yok. Daha doğrusu işi gücü, haftada katıldığı bilmem kaç davete ne giyeceğini hesaplamak. Bir giydiğini bir daha giymiyor. Ev kadınları akşama ne yemek yapacağını, çalışan kadınlar patronlarını nasıl memnun edeceklerini düşünürken Taşpınar o elbiseyle nasıl çanta takacağına hayli kafa yoruyor.Herkes iyi giyindiğini söylüyor. Kendi de "Yalnızca kendim için, içimden geldiği gibi giyiniyorum. İnsanların ne düşündükleri beni ilgilendirmiyor. Kendime yakışan ama aynı zamanda sıra dışı, çılgın, kimsenin giymeye cesaret edemeyeceği şeyleri giymeye bayılıyorum" diyor. Kendini tanımlayanlar itici oluyor. Bırakın da başkaları sizi değerlendirsin. "Hey, çok çılgınım" diyerek çılgın olunamıyor ne yazık ki. Eda Taşpınar yeni sezon alışverişlerini yurtdışından yapıyor; markaların defile koleksiyonlarından seçtiği kıyafetleri telefonla ayırtıyor. Favori markaları Christian Dior, Paco Rabanne, Balenciaga ve Alexander McQueen. Kıyafetleri evinin bir odasını dolduruyor. 10 davetten dokuzuna mini giyiyor. "Niye giymeyeyim? Bacaklarım güzel. 15 yıl sonra belki güzel olmayacak ve giyemeyeceğim" diyerek de mini giymesini eleştirenlere lafı yapıştırıyor.Evet, giyim meselesine fazla takmış bir kişilik kendisi. Erkekler 52 saniyede bir (günde 1661 kere) seksi, Eda Taşpınar ise giysileri düşünüyor. İkisi de sağlıklı değil galiba... Moda Gönüllüsü Ödülü: Eda Taşpınar