Cumartesi Adem ile Havva'nın aşkı yalan mı?

Adem ile Havva'nın aşkı yalan mı?

29.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hazreti Adem kendi bünyesinden yaratılan ve ona tabi olan Havva'ya rağmen, sadece ve daima ilk karısı feminist Lilith'i sevmeye devam etmiş olabilir mi?

Adem ile Havvanın aşkı yalan mı

tubakyol@yahoo.com Pazartesi Kitaplığı'nın, "aşk"ı konu alan ilk kitabında yer alan "Muhafazakarlar, feminizm ve aşk" adlı yazıda, Handan Koç aktarıyor Peyami Safa'nın cümlelerini:"Aynı çamurdan gelmiş olmanın verdiği cesaretle bu kadın, kocasıyla musavat (eşitlik) iddia ettiği için geçinememiş ve Hazreti Adem, kendisine daha kıvrak ve uysal bir kadın vermesini Allah'tan dilemiş. İşte bundan sonradır ki feminist, isyankar ve geçimsiz Lilith köpük gibi havada sönerek ebediyete karışır." Hazreti Adem'in Havva'dan evvel bir karısı olduğunu biliyor muydunuz? İsrail ananesine inanmak lazım gelirse, Hazreti Adem'in birinci karısının adı Lilith'tir. Ve kocası gibi kıpkırmızı balçıktan yaratılmıştır" diye yazmış Peyami Safa. Hazreti Adem'in ilk karısı Lilith'e bilahare döneceğiz; peki, Pazartesi dergisini biliyor musunuz? Feministlerin çıkardığı "kadınlara mahsus gazete"... İdi. 1995 Mart'nda çıkmaya başlamıştı, 2002'ye kadar çıktı. Sonra ara verdi, 2003 Kasım'ında tekrar çıkmaya başladı. Şimdi yayın hayatına internette devam edecek: www.pazartesi.org adresinde.Bu esnada "Pazartesi kolektifi", Pazartesi Kitaplığı adı altında feminizmin temel meselelerini tartışan bir dizi derleme kitap yayımlamaya karar verdi. İki ayda bir yayımlanacak olan dizinin ilk kitabı çıktı. Dosya konusu "Aşk", başlığı da: "Aşkın Kanununu Yazsak Yeniden"."Aşk kadınların uğrunda hiçleştiği, nesneleştiği, ezildiği bir mecra olmasın" diyor, kitabı yayına hazırlayan Handan Koç ve Beyhan Demir önsözde: "Tamam, aşka kurban olalım. Şart değil, mutlak değil ama istiyorsak olalım, ne var... Ama aşık olduğumuz erkeğe, erkeklerin kadınları hiçleştiren aşkına kurban olmayalım." "Pazartesi", yeniden... İyi de; Havva bu yüzden, Adem'in aşkına kurban olsun diye Adem'in kaburgasından yaratılmadı mı? Aşkın kanunu böyle yazılmış, biz ne yapabiliriz ki? Lilith belki bu kanunu değiştirebilirdi ama o da köpük gibi sönmüş, ebediyete karışmışmış...Peyami Safa devam ediyor: "Kainatta hiçbir zerre kaybolmaz, Lilith'in zerreleri de. Nihayet bugün bir sürü feminist ve komünist kadının aralarındaki sistem farkına rağmen müşterek zeka bünyelerinin eczasına karışmaya muvaffak olmuş. (...) Erkekle erkek olmak isteyen kalın sesli, elleri ve ayakları şişkin, kıllı çenesi gergin, çaçaron ve kavgacı Lilith'in kızlarını Havva'nın yumuşak ve kıvrak, tatlı ve kolay intibakların cevheriyle dolu, sokulgan ve güleryüzlü kızlarından ayırmak için bu sorgu yetişir: Lilith misin, Havva mı?" Feministlerin "erkekle erkek olmak isteyen kalın sesli, elleri ve ayakları şişkin, kıllı çenesi gergin, çaçaron ve kavgacı" olduklarını zannediyorsanız... Saçmalamayın rica ederim. Lilith misin, Havva mı? "Aşk eski bir yalan / Adem'le Havva'dan kalan" der ya şarkı; aşk değil ama Adem ile Havva'nın aşkı yalan olabilir.Çünkü Lilith'in "Madem eşit yaratıldık, niye hep ben altta yatıyorum?" diye bir "pozisyon kavgası" çıkarıp da Adem'i terk etmesinin ardından Adem'in Lilith'i çok özlediğine, bunun üzerine Tanrı'nın Havva'yı tıpkı Lilith'e benzer yaratıp da "Al sana Lilith" diye Adem'i kandırdığına dair yorumlar da var.Adem, Havva'yı Lilith sanıyor, döndü diye çok seviniyor. Bilse ki o kadın Lilith değil. Eğer Adem ile Havva arasındaki ilişki böyle bir "aşk yalanı" ile başlamışsa...Bugün bile birçok Adem'in aşkı pek de kendilerini vererek yaşamamalarının, bedene sahip olduklarında aşkı unutmalarının, gözlerinin hep dışarıda olmasının sebebi Lilith'e duydukları o büyük aşkı hep kalplerinin bir köşesinde saklamaları olmasın sakın? Elde ettikleri her Havva'da, Lilith'i daha da çok özlüyorlardır belki.* * *Bir düşünün bakalım; Havva mı olmak istersiniz, yoksa Lilith mi? Pozisyon kavgası... "Aşkın Kanununu Yazsak Yeniden" üç bölümden oluşuyor: "Feministlerden aşk yazıları", Pazartesi dergisinde yayımlanmış yazılar ve "Feminist ustalardan" çeviriler...Perihan Mağden'in Pazartesi'ye yazdığı "Yaredir sinede eski sevgili ya da kim lan bu öküz" , Gülnur Savran'dan -yine Pazartesi'de yayımlanmış olan- "Neden erkekler aşkı bu kadar farklı yaşıyor?", Ayşe Düzkan'dan "Valentin olayı"nın yanı sıra Bilge Seçkin, Gamze Göker, Hülya, Mavi, Ülkü, Şebnem, Nur, Hande ve diğerleri ... Aşkı yazmışlar. "Adalet, aşk ve mutluluk için... Aşkın kanunu yeniden yazılamaz mı?" Türkiye'de kadın hakları "Hangi kadınların hakları?" sorusuna kilitleniyor. Bir tarafta zorla evlendirilen, boşanmak ister ya da evlilik dışı bir ilişki yaşarsa öldürülen kadınlar; diğer tarafta Müslümanlık "gereği" ikinci sınıf kabul edilen, sosyal hayata ancak "gizlenerek" katılabilen türbanlı kadınlar; bir de tabii ekonomik gücü, belli çerçevede özgürlüğü olan ama işte yine de kadın olmaktan dolayı eşitsizliğe maruz kalan kadınlar...Töre tehdidi altındaki kadına "Bu beden senin" denir mi?Ya da türbanın kadını "gizlemeyi" amaçladığı, bu yüzden bir ayrımcılık simgesi ve eşitliğe aykırı olduğunu tartışmanın zamanı mıdır şimdi? Türbanlı kadın türban yasakları yüzünden ayrımcılığa uğradığını düşünürken -ki o da haklı!Ve geçenlerde Nur Çintay A. , Radikal'deki köşesinde Fenerli kocası Emre Aköz'ün uğurlu kültablasının kırıldığını zannetmesi üzerine verdiği tepkiyi esprili bir dille yazdı: "Değerli E. A. beni omuzlarımdan sallayarak, kadın derneklerine de sesleniyorum buradan, resmen hırpalamaya başladı." Bu cümle Emre Aköz için soruşturma açılmasına yeter, diyeceğim; abartmış mı olacağım?Hükümet de abarttığımı düşünüyor olmalı ki aile içi şiddeti yeniden "şikâyete bağlı suç" kapsamına alıyor. Gerekçe ise "Bir tokat atılması halinde dahi soruşturma açılması." Kocası karısına bir tokat attı diye soruşturma mı açılırmış! Emre Aköz, Nur Çintay'ı azıcık hırpaladı diye de soruşturma açılmaz o zaman. Zaten Çintay'ın da kadın derneklerine falan ihtiyacı yoktur. Dalgasını geçtiği şu mevzuda, bir nebze olsun gerçek şiddet algılamış olsa, gereğini kendisi yapar herhalde.Fakat her şey birbirine bağlı. Aile içi şiddetin aile içinde çözülmesi anlayışının devamı da şöyle geliyor: "Töre kurbanı Neşe'yi kalçasından bıçaklayan kardeşi serbest kaldı. 'Sinirlendim, sadece bıçakladım, ben öldürmedim' dedi, hapisten kurtuldu" (Sabah, 26 Nisan) .Kardeşidir, ne var canım, bıçaklayıverir!Neşe'yi tabanca ile vurup öldürmek suçundan aranan kim? Babası! Bir tokattan ne çıkar! Tesettürlü yazarların dindar erkeklere evlilikteki vazifelerini hatırlatmak için yazdıkları eserler Müslüman çevrelerde son yılların en popüler kitaplarıymış. Yeni Şafak derlemiş: Sema Maraşlı'dan "Eşimin Eşi Yok" ve "Evliliği Pekmez Sandım", Ayten Durmuş'tan "Eşiniz Sizden Ne İster" ve "Geçimsizliğin Çözümü Var", Nuriye Çeleğen'den "Peygamberimiz Kadınlara Nasıl Davranırdı" ve "Kadın Nasıl Mutlu Olur", Emine Şenlikoğlu'ndan da "İslam'da Erkek"...Feminizm kokan şık hareketler bunlar sanki, değil mi? Tesettürlü yazarlardan dindar erkeklere evlilik dersleri