Cumartesi Ajda bile bazen faka basabiliyor

Ajda bile bazen faka basabiliyor

12.08.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Ajda bile bazen faka basabiliyor

malphan@milliyet.com.tr O dönemlerde Ajda Pekkan bir nevi bizim Batı'daki gözümüzdü. Muasır medeniyette kadınların nasıl göründüğünü ona bakıp öğreniyorduk. Kadınlar onun gibi görünme sevdasıyla onun giydiklerini giyiyor, onun gibi takıp takıştırıyor, saçlarını onunkine benzetmeye çalışıyordu. Tabii Ajda'nın rüküş halleri de vardı. Mesela, gelmiş geçmiş en çirkin objelerden biri olan kelebek tokaları da (hakkını yemeyelim, Avrupa'da çok modaydı) ilk Ajda takmıştı. Sonra zaten takmayan kalmadı.Yıldırım Mayruk bir röportajında şöyle demiş: "Ben Süperstar'ı Olympia'da giydirme gururunu taşırdım. Bazen kumaşı beğenir, modeli seçip kestirirdi. Sonra 'Vazgeçtim' diye telefon açardı. Kumaş ziyan olmuş, umursamazdı. Ama güzel elbise taşırdı." Evet, esas nokta bu. Taşıma meselesi. Kötü bile olsa, taşıyabiliyorsan kurtarıyorsun. Hatta beğendiriyorsun. Bu arada Türk kadınları onu nasıl taklit ediyorsa, Ajda da Batılı güzelleri taklit etmekten geri kalmıyordu. Bir keresinde Cindy Crawford ekolünden gelen ünlü model Nadia Auermann'ın bir dergi için yaptığı moda çekiminde giydiği beyaz kıyafetin "tıpkısının aynısıyla" Rumeli Hisarı konserlerinde sahneye çıkmıştı. Yine de her zaman Avrupai tipinin avantajını kullandı ve avangard, hafif de rüküş giysileriyle hiç alaturkaya kaymadı. Bugün art arda giydiği sahne kostümleri birbirinden feci olsa da (özellikle sağdaki. Kırmızı zaten bağıran bir renk. Bu kıyafet bağırmayı bırakın, çığlık çığlığa), diğerleri gibi alaturka olmadığı için ve en kapalı günlerde bile kadınlara esin kaynağı olduğu için ona teşekkür borçluyuz. Benim yaşım elvermiyor ama annemin jenerasyonundan duyduklarım ve eski fotoğraflar Ajda'nın eskiden daha güzel giyindiği sonucuna varmama sebep oluyor. Bugün Gönül Yazar'ın üzerinden eksik etmediği leopar desen ilk Ajda'nın üzerinde görüldü mesela. Geçtiğimiz günlerde "Eşcinseller doktora gidip tedavi olsunlar, düzelebilirler" gibi büyük tepki alan sözler sarf eden Tarkan'ın bu aralar kafası karışık olmalı. Bu kafa karışıklığı giysilerine de yansıyor. Tarkan yıllar içinde giyim kuşam, saç, stil konusunda örnek gösterilen bir adam halini alsa da ben onu "Kıl Oldum Abi" dönemindeki hallerinden bağımsız düşünemiyorum. O gün bugün ne olursa olsun Tarkan dendiğinde kafamda beliren resim ekose pantolonlu Tarkan.Sonra elinden tuttular, onu milyonların hayran olduğu bir şekle soktular. Ancak elinden tutanlar bu aralar bıraktılar galiba. Tarkan'ın Açıkhava'daki konserinde giydiği kıyafeti bunu açıkça ortaya koyuyor. Kıyafet önden bakıldığında da pek bir şeye benzemiyor: Yüksek belli bir jean, bolero olmak istemiş ama olamamış bel hizasında allı pullu bir ceket, gül desenli kravat; ama esas facia arkasını döndüğünde yaşanıyor. Ceketin arkasında koca bir gül. Öyle soyut, gül olduğu belli belirsiz bir desen falan değil, dallı dikenli basbayağı bir gül. Nevresim takımını andıran ceket daha çok bir gazino sahnesine yaraşır nitelikte. Aynen böyle, siyah üzerine kırmızı güllü bir gömleği bu hafta "Oryantal Star" programında "Kuşum Aydın" giyiyordu. Anlaşılan bu ara piyasada bir "gül" konsepti hakim. Gülü seven dikenine katlanacak Almanya pek çok tarzla meşhur bir ülke olsa da -Porsche, Bauhaus, Adidas ve Marlene Dietrich- Alman modası diye bir şey pek yok aslında. Almanların giyimi dendiğinde ilk akla gelen şunlar: Sandaletlerinin içine çorap giyen orta yaşlı adamlar, bel çantaları, bir heavy metal grubuna olan bağlılığın göstergesi tişörtler ve tabii deri. Deri pantolonlar, ceketler, botlar ve pantolon askısıyla giyilen kısa pantolonlar (bunlar Bavyera'da Oktoberfest'te giyilir ama nedense Almanların ulusal kostümü olduğu düşünülür) ve üst kısmı dar, etek kısmı geniş elbiseler.Almanların bir moda haftası yok, moda fuarları var. Ve ilkbaharda ilk güneş ışıklarını gördüklerinde vatandaşlar giysilere olan ilgisizliklerini adeta ortaya koyar ve nehir kıyılarında çıplak kalır. Bu yüzden kendini sonradan toparlayan Angela Merkel'e hayatının büyük bölümünde giyinmeyi beceremediği için kızmamak gerek. Almanya Başbakanı Merkel'in görünümündeki değişim azımsanamayacak kadar belirgin. Belki diğer liderlerle kıyaslandığında daha çok gülümsediği için halkın sevgisini kazanan ama bir süre rüküşlüğü nedeniyle "yüksek Almanlar" ile medyanın alay konusu olan Merkel şu sıralar herkesi susturmayı başarmış durumda. Bir dönem parfümleri bizim diyarlarda da fazlasıyla popüler olan ünlü Alman tasarımcı Wolfgang Joop, Merkel'i esin perisi ilan etti. "Merkel'in gözlerindeki şeffaflık ve güç bana esin kaynağı oldu" diyen Joop kış koleksiyonunda Merkel'e adanmış giysilere yer verdi ve Merkel'in "güçlü ve korkusuz" tarzının moda dünyasında şu an hakim olan ruhtaki değişimi temsil ettiğini söyledi. Acaba Merkel yeni moda ikonu rolünden memnun mu? Makyajı ve modayı aşağılayan bir politikacının saçları fönlü bir couture uzmanına dönüşümü Memnun olması gerekir çünkü yeni imajı kendi çabalarının bir ürünü. Çok önceleri Merkel'in sloganı şuydu: "Söyleyecek bir şeyi olanların makyaja ihtiyacı yoktur." Vaktiyle bu sloganı dilinden eksik etmezdi. Asla makyaj yapmaz, torba gibi giysiler giyer, saçlarını doğru dürüst taramazdı.Merkel'in makyajı, kuaföre gitmeyi ve modayı aşağılayan bir politikacıdan saçları fönlü bir couture uzmanına dönüşümü başbakanlık makamına çıkmadan çok önce başladı aslında. Hükümetin başına geçmeden önce evde saçlarını kurutmaktan vazgeçti, rimel sürmeye başladı ve başta Jil Sander olmak üzere moda tasarımcılarına başvurdu. Bu, zirveye tırmanmak isteyen kadın politikacıların ödemesi gereken bir bedel. Rahşan hanımın da aklında bulunsun. Olur da gerçekten zirveye oynamak isterse, Merkel'i kendine örnek alabilir. Rahşan hanım da örnek alabilir