Cumartesi "Albümü köşe yazarlığından kazandığım parayla yaptım"

"Albümü köşe yazarlığından kazandığım parayla yaptım"

15.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Kendi Halinde" adlı ilk solo albümünü çıkaran Tuna Kiremitçi: "Babam edebiyatçı olmak isteyip olamadığı için bu konuda çok teşvik etti bizi. Fakat onunla en büyük kavgamızı 'Müzisyen olmak istiyorum' dediğim zaman yaşadık. Müziğin yeri o yüzden bende ayrı, tırnaklarımla kazıyarak ona ulaştım"

Albümü köşe yazarlığından kazandığım parayla yaptım

axcum011.jpg O yıllarda lise öğrencisi olanlar iyi bilirler, kendi şarkılarını çalıp söyleyen bir grup Galatasaray Liseli gençten oluşuyordu. Özellikle Ataol Behramoğlu'ndan besteledikleri "Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim", o dönemin "gururlu genç aşıklarının" marşıydı. Sonra bir de albüm yaptılar, "Denize Doğru" diye, kıymeti nedense 2000'lerde, grup çoktan dağılmışken bilindi. Derken Tuna Kiremitçi diye bir çocuk çıkıp çok satan romanlar yazdı. Pek az kişi biliyordu onun Kumdan Kaleler'in kurucusu ve solisti olduğunu. Müzikse hep ukdeydi içinde.Yazarlıktan magazin figürlüğüne başdöndürücü bir sıçrayış yapan, oradan da çıktığı hızla inen Tuna Kiremitçi, şu an özlediği sularda. İlk solo albümü "Kendi Halinde" Ada Müzik'ten çıktı. Albümde Metin Özülkü ve Genco Arı'nın düzenlemeleriyle hayat bulan 10 şarkısı var Tuna Kiremitçi'nin. Bir hayli "otobiyografik" ve Kumdan Kaleler'i özleyenlerin seveceği bir albüm... Bir Kumdan Kaleler vardı, 90'larda. Kumdan Kaleler'deki havayı yakalamaya çalıştık. O kendiliğinden, naif bir şekilde yakalanmış bir şey olduğu için zamanında, onu günümüzün stüdyo ortamında bilinçli olarak yakalamak bir yılımızı aldı. Albümün İstanbullu bir havası var. Demek ki o dönemde mücadele edecek kadar cesaretim ve gücüm yokmuş. Müziği bırakmış olmanın eksikliğini her zaman hissettim. Müzik müthiş bir ruhsal arınma getiriyor bana. Evde şarkılarımı yazmaya devam ediyordum ama bu şarkıları insanlara sunmayınca yeni bir şey üretemez hale gelmiştim artık. O yüzden yarın ölsem gam yemem bu bakımdan. Kumdan Kaleler dağıldı, siz de müziği bıraktınız... Hâlâ öyleyim. Müzikten para kazanmadığım gibi albümü köşe yazarlığından kazandığım parayla yaptım. "Kazanan" bir müzisyen olmak gibi bir iddiam da yok zaten, her zaman "kaybeden" bir müzisyen olmaya da razıyım. Yeter ki müzik yapabileyim. Yazar olarak tanınmaya başladığınız dönemlerde "Kaybeden bir müzisyenim" diyordunuz... "Bir yolun yarısı hediyesi" 12 yaşında Albert Camus'nün "Yabancı"sını okumuşsanız, zaten hayatın genelinde bir kaybeden psikolojisine giriyorsunuz. Yaşadığınız hiçbir şey onu telafi etmiyor kolay kolay. Bu tür varoluşsal sıkıntılarım var hâlâ. Her zaman da devam edecek çünkü onlardan da besleniyorum biraz. Bu sadece müziğe karşı tavrınız mı, yoksa hayata da mı böyle bakıyorsunuz? Onların artık anlayışına sığınıyorum, hoş görsünler. Bu daha çok Kumdan Kaleler'i bir şekilde keşfetmiş ve o şarkıları anılarında saklamış olan insanlara verilmiş bir armağan. Ve kendime verdiğim bir yolun yarısı hediyesi, 35 yaşta. Daha fazlasında gözüm yok. İnsanlar size "albüm yapan yazar" gibi bakıyor şu an... Evet. Müzikte yapmaya çalıştığım da şehir ozanlığı bir yerde. Eline gitar alıp hayatla ilgili düşüncelerini ve duygularını insanlara aktarmaya çalışan bir tür şehir folku neferiyim sonuçta. Bir tercih yapmanız gerekirse "Şairim" diyorsunuz... E tabii, hiç ismi bilinmeyen biri olsaydım, daha fazla heyecan uyandırırdı. Çünkü bir kere insanlar "Müziğe mi merak sarmış bu yaştan sonra!" diye dinliyor. Yazarlığımdan gelen iyi ve kötü önyargılar, kanaatler devreye giriyor. "Bu albümün tek handikapı benim" demişsiniz bir konuşmanızda... Evet, kitaplarımla durmak istediğim yere bu albümle geldim aslında, bu da hayatın bana yaptığı tatlı bir şaka oldu. Biraz medya beni anladı herhalde, ben de biraz ne yapılması gerektiğini anladım. Geçen gün köşenizde "Roman yazdığım zaman bana pop yıldızı muamelesi yapan medya albüm çıkardığım zaman edebiyatçı gibi davranıyor" diye yazmışsınız... "İsmini Teoman koydu" Evet. "Söz Müzik: Tuna Kiremitçi"ydi albümün adı, sonra Teoman koydu o ismi ve ona daha çok yakıştı. Ben son anda albüm hakkında birine bir şey anlatırken "Kendi halinde insanlar için kendi halinde bir müzik" dedim. O anda kafamda bir ampul yandı ve albümün adının ne olması gerektiğini anladım. Çift anlamlı da bir isim, aynı zamanda solo albüm olduğunu da anlatıyor. "Kendi Halinde" adını herhalde siz buldunuz... Benim şarkılarımın fazla Batılıdır yapıları, onları biraz İstanbullu hale getirecek dokunuşlara ihtiyaç vardı. Metin de özellikle Türk sazlarına çok hakim; ciddi katkıları oldu şarkıların havalarının daha yerel hale getirilmesinde. Metin Özülkü'nün etkisi nasıl oldu albümdeki şarkılarınıza? Tolga okuldan, çok eski arkadaşım. O günden beri de tartışıyoruz onunla zaten. "Senin şarkıların aslında gizli gizli iddia taşıyan şarkılar, o yüzden de çok üst düzey vokal gerektiriyorlar" diyor. Haklı olduğunu da düşünüyorum bir taraftan. Acaba dedim Carlos Santana gibi sadece gitar çalsaydım da şarkıları başkaları mı söyleseydi... Yine de sonuçta şikayetçi olmayanlar da var vokalimden. Hürriyet yazarı Tolga Akyıldız şarkılarınızı başkalarının söylemesini istiyor, öyle yazmış... Seviyorum. Şarkıcı sesine sahip olmadığımı da çok iyi biliyorum. Bu kadar söylemeyi öğrenmem bile çok uzun yıllarımı aldı. Hiçbir konuda çok büyük yeteneklere sahip olduğuma inanmıyorum ama azimli, çalışkan ve disiplinliyim. Müzik aşkı ve çalışkanlıkla durumu idare ediyorum yani. Siz şarkı söylemeyi de seviyorsunuz herhalde... Yazı için de aynı geçerli. Büyük bir yetenek örneği olduğumu düşünmüyorum ama seviyorum ve ciddiye alıyorum. Aynı zamanda da sebatkarım. Bu sayede en azından kendim okumaktan hoşlanacağım şeyler yazabiliyorum. Yazı için de mi aynı şeyi düşünüyorsunuz? "Bizim evde ıslık çalmak bile bilinmiyordu" Kişiseldir. "İşte Hayatınız" programı vardı ya biz küçükken, bu albüm benim için öyle. 97 yılından beri yaşanmış olan her şeyden parçalar var. Sevdalar, ayrılıklar, ölümler, doğumlar... Hepsi bana bir şey hatırlatıyor. Şarkı sözleriniz bir hayli kişisel... Evet, özellikle biz erkek çocuklar babamızı tanımadığımızı genelde onu kaybettikten sonra anlıyoruz. Benim için de öyle oldu. Gerçekten de onun hayallerinin ne olduğunu hiçbir zaman sormamışım. Hayatta hayalleri neydi ve bunun ne kadarına ulaşabildi? "Mucize"yi de annem yoğun bakımdayken hastanede yazmıştım. Bu bakımdan seviyorum albümü, samimi geliyor bana şarkılar. Müzikal olarak zaten hadlerini biliyorlar... Babanız için yazdığınız, "Hayallerin Neydi Baba?" diye bir şarkınız var. Babam edebiyatçı olmak isteyip olamadığı için bu konuda çok teşvik etti bizi. Fakat onunla en büyük kavgamızı "Müzisyen olmak istiyorum" dediğim zaman yaşadık. Müziğin yeri o yüzden bende ayrı, tırnaklarımla kazıyarak onaulaştım. Genetik bir mirasım yok, bizim evde ıslık çalmayı bilen bile yoktu. Ailede teşvik görür müydü ortaya koyduklarınız?