Cumartesi Ankaralıların İstanbul çıkarması

Ankaralıların İstanbul çıkarması

06.01.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbullu yeme-içme, eğlence ve gece hayatı konusunda kendini Ankaralıların eline bırakmış durumda. Farkında değilseniz fark edin, İstanbul'daki Ankaralılık fenomenini yedi başarılı işletmeciden dinleyin...

Ankaralıların İstanbul çıkarması

Neden mi? Bir düşünün... Son 15-20 yılın en popüler, en trendi mekanlarının sahipleri arasında mutlaka hep Ankaralılar var. 25 yıldır gece hayatımıza yön veren Ali Sayar'dan "gece hayatının yaramaz çocuğu" Emre Ergani'ye, Buz'un ortaklarından Ender Sanal'dan G by Karaf ve Niş'in yaratıcıları Gül Etker Demirer ve Kaya Demirer'e birçok önde gelen işletmeci, son yılların gözde konuşma biçimiyle "made in Ankara". Corridor ve Müzeyyen'in yaratıcısı Keller Group'un genç ortaklarından Osman Yalın ve Anıl Yazgan, Mangerie'nin sahibi Elif Yalın, Lucca'nın kurucusu Cem Mirap, Sushico'nun ortaklarından Selim Yalın, Bebek'teki La Favorita'nın sahiplerinden Gözde Dalokay ve daha niceleri yine Ankaralı... Yakında New York Times, Herald Tribune, Wallpaper, Newsweek gibi önde gelen yabancı yayınlar, "cool İstanbul" başlıklı dosyalarında mutlaka "cool Ankaralılar"a da yer ayırmalı. Biz onlardan önce davrandık ve İstanbul'un yeme-içme, eğlence ve gece hayatını belirleyen yedi "cool Ankaralı"yı ilk kez bir araya getirdik. Şu esrarengiz "Ankaralılık fenomeni"nin ne olduğunu merak ediyorsanız "şu çılgın Ankaralılar"a kulak verin... Yakında gazetelerde "Wanted! Ankaralı işletmeci aranıyor!" başlıklı ilanlara rastlarsanız şaşırmayın. Çünkü İstanbul gece ve eğlence hayatını yönlendiren en önemli isimler hep Ankara'dan çıkıyor. İstanbullu işletmecilere haksızlık etmeyelim ama geleceğin başarılı işletmecilerine yatırım yapmak isteyenler rotayı önce Ankara'ya çevirmeyi bir gelenek haline getirebilirler. Cem Mirap: İstanbullular gece çıkıp yaşar, Ankaralılar ise gözlemcidir. Yemek, müzik, atmosfere çok dikkat ederler. Değişik yerlere gitmeyi, yeni yerler denemeyi severler. Bu da bir birikim oluşturuyor ve bu birikimin bir şekilde akıtılması gerekiyor. Sanırım İstanbul'da bu yüzden başarılıyız. Emre Ergani: Kapalı bir çevrede yaşadığımız için Ankaralılar bir klik olarak yaşar. Bu kliğin içinde de doğal olarak gözlem şansın çok artıyor. Ankara'da buradaki kadar kozmopolit bir hayat yok. Ankara'da gece hayatında çıkan 500 kişi vardır. O 500 kişi de birbirini bilir. Herkes birbirinin annesini babasını, teyzesini amcasını tanır. Ankaralılar İstanbul gece hayatını yönlendirmede neden bu kadar başarılı? İstanbul'daki bir eksiği mi gördünüz? Ankaralı olmanın bir özelliği mi var? Havası suyundan mı? Bürokrat şehri diye daha çok disiplin mi var sizde? Nedir bu işin püf noktası? Osman Yalın: Kesinlikle. Bu durum çok zorlaştırır Ankara'da işi.Gül Etker Demirer: Tabii o zorluğu yenmek için de yaratıcı olmak gerekiyor.Emre E.: Biz hayatı öyle bir yerde öğrendik ki zaten toplam müşteri adedi 500. 501'inci olmayınca onlara iyi bakmayı öğreniyorsun. Bu işi zorlaştırmıyor mu? "İstanbullu laf atar, Ankaralı ise birbirine destek olur" Emre E. : Ankaralılar birbirine çok destek olur. Esasında Ankaralı işletmecilerin İstanbul'da başarılı olmasının sebebi diğer Ankaralıların çok başarılı olması. Medyada, finansta, modada, birçok alanda başarılı üst düzey kişiler Ankaralılar. İstanbul'da köşe başlarını tutmuş ciddi bir Ankaralı ekip var. Doğal olarak bir bağ oluyor aralarında ve birbirlerine bir çıkış veriyorlar. Zaten bu iş suya taş atmak gibi bir şeydir. Atarsın, sudaki halka büyümeye başlar. O yüzden orada bir avantajımız var. Ankaralının Ankaralıyı tutması diye bir durum var mı peki? "Samimiyet sağlayan mekanlara rağbet var" Emre E.: Hayır. O trendlerin değişimiyle ilgili bir şey. Trendler o yöne doğru kayıyor. Bizim Havana'da yarattığımız çılgın eğlenceler filan dünyada da bitmeye başladı. Gece kulübü anlayışı da değişmeye başladı. Artık öyle masalara çıkıp göbek atmalar filan yok. Cem M.: Evet. Emre'nin dediği gibi artık dünyada da durum bu. İnsanlar daha samimi olabilecekleri, daha kendilerini evde hissedebilecekleri, ağırlığın konsept ve dizaynda olduğu mekanlar arıyorlar. Yaptığınız işlerde belirgin farklarınız var. Ama artık daha çok restoran-bar-lounge konseptli mekanlara kaydığınız görülüyor. Tampa öyleydi. Corridor da kapısız, bacasız bir mahalle barı, herkesin ev gibi sosyalleştiği bir alan. Bu samimiyet ve insanları kaynaştırma isteği Ankaralılara özgü bir şey mi? Emre E.: Aynen. O tutar denilen konseptlere göre çalışırsan çok hızlı batarsın. Ben mesela iki kere battım. Biri suşiciydi, biri Rus lokantasıydı. O sırada insanlar suşi mi, suşu mu onu bile bilmiyordu. İnsanların çok elegan şeylere ihtiyacı olduğunu düşünüp şampanya ve votka ağırlıklı bir Rus lokantası yapmıştım. Metrekaresine 2 bin 500 dolar harcayıp yedinci ayında gözyaşları içinde kapamıştım. Osman Y.: Bunun belli bir formülü olduğunu söyleyemeyiz yani. Kafalarda inanılan, tutar denilen konseptler vardır. Siz bu kalıpların dışına çıktığınız için mi başarılı oldunuz? "İstanbul'da her şey trend üzerine kurulu" Osman Y.: Kim var ki?Ali S.: İstanbul Doors Grubu var, Çapalar var, Fadıllıoğlu var. Gül E.D.: İstanbullular biraz daha kurumsal galiba. Ali S.: Ankaralılar bir de birbirine sallamaz. Birbirini kötülemez. Bir mekana bakarım, değerlendiririm, kötü bir şey de görsem onu içimde tutarım. Arkadaşımsa kendisine söylerim ama üçüncü şahıslarla paylaşmam. Cem M.: Evet. İstanbullularda şöyle bir şey var. Bir mekan başarılıysa hemen niye başarılı olduğu sorgulanıyor. Sanki bir mekanın başarılı olması kötü bir şeymiş gibi. İstanbullu işletmecilerle kendinizi karşılaştırdığınızda belirli farklar görüyor musunuz? Hep bir ağızdan: Kesinlikle! Kaya Demirer: Biz bir de çok daha zor şartlarda başladık. Tırnaklarımızla kazıyarak yaptık her şeyi. Biz memur şehrinden geldik. Tüketimin daha az olduğu, trendi olmanın tek başına faktör olmadığı bir ortamdan geldik. İlişkiler önemliydi bizde. Arkamızda bir şey olmayınca da her şeyi öğrenerek, mutfağından gelmek zorunda kaldık. İstanbul'da her şey trend üzerine kurulu. Ankara'da tek başına trendi olmak yetmiyor. Ama İstanbul'da "to see and to be seen" (görmek görülmek) olayı varsa insanlar oraya gider. Ankara'da ise çok müthiş bir yer yap, ağzınla kuş tutsan kolay kolay bu etkiyi yaratamazsın. Yani İstanbullular kendilerine ve başkalarına laf eder, Ankaralılar kendi işine bakar, hazımlıdır... Onlarınki şehir, okul ve ruh birliği: "Pislik ruhlarız biz!" Gece hayatından sıkılmış Ankara Kolejliyim. Bilkent Bilgisayar'ı bitirdim. Sonra biraz tıp sektörüne girdim. Kaya'yla evlenince Bodrum'a taşındım. Küçük bir köyde yaşamam gerektiğini düşünerek Gümüşlük'te bir balık lokantası açtım. Yarattığımız ilk Karaf buydu. Gümüşlük'ten sonra Ankara'da bir Karaf açtık. Sonra Havana ve Reina'da bir Karaf açtık. Ardından İstanbul'da Niş ve G by Karaf... Ama şu anda işletmecilik yapmıyorum. Gece hayatından sıkıldım. Bazı yerlere danışmanlık veriyorum. Emre'nin açtığı Blackk'in mönüsüne destek verdim. Bir de evde yemek yapıyorum. Ankara Kolejliyim. 86 mezunuyuz biz. Sonra iki yıl Hacettepe Turizm'de okudum. Ardından İngiltere'de otel ve yiyecek içecek işletmeciliği eğitimi aldım. Gerisi, Gül'ün anlattığı gibi... En son Niş var. Yeni projeler de var ama söylemem. Turizmci işletmeci 67'liyim. 83'te Ankara Koleji'nden ayrılmak durumunda kaldım. Liseyi İstanbul'da bitirdim. İstanbul Ü. İngilizce İşletme'den sonra London Business School'da mastır yaptım. Barcılığa Bodrum Gümüşlük'te "Emre'nin Yeri"yle başladım. İki dükkan yanımda Gül ve Kaya'nın balıkçısı vardı. Zaten ikisi de kolejden en yakın arkadaşım. 17-18 yıldır bu işi yapıyorum. Artık kaç yer açıp kapadığımı hatırlamıyorum bile. Biber, Tampa, Havana, Blackk bunlardan birkaçı. Kaç mekan açtığını unuttu Yükseliş Kolejliyim. Sonra Spor Akademisi'nde okudum. Beden eğitimi hocasıyım ama 25 senedir işletmecilik yapıyorum. Ankara'daki tenis kulübünün restoranını işleterek başladım. Artı, Hilton'da Jackies ve Zor Bar'ı da yaptım. Yazın da tshirt vardı. Bodrum'da Dodo Beach, Polo 13, People ve Han 13'ü yaptık. İstanbul'a geleli dokuz yıl oldu. İlk Adres 13 var. Sonra canlı müziğe döndüm ve Polo 13'leri yaptım. İzzet Çapa'yla People'ı yaptık. Bu yaz Cahide Sayfiye'yi yaptık. Şimdi de Kuruçeşme'de Jass Lounge var. Beden eğitimi öğretmeni Yükseliş Koleji mezunuyum. Ankara'daki mekanlarda müzik yaparak başladım bu işe. Sonra Amerika'da görsel sanatlar okudum. Cem Mirap'la da yıllarca aynı apartmanda komşuyduk. İkimizin de ortak noktası görsel sanatlardı. Ve aynı işi yapmaya başladık. Ankara'da Sherwood oldu. Partiler, organizasyonlar yapmaya başladım. Amerika'da da barlarda çalıştım. Daha sonra da burada Corridor ve Müzeyyen'i açtık. Sanatçı ruhlu işletmeci Ankara doğumluyum. Ankara Koleji mezunuyum. Bilkent İşletme'nin ardından da Amerika'ya gittim. Orada 7,5 yıl yaşadım. Önce reklamcılık okudum. Sonra çalışmaya başladım. Ama reklam sektöründe istediğimi bulamayacağıma inandım. Bunun üzerine üç yıl önce Lucca'yı açtım. Eski reklamcı Ben de Ankara Koleji'nde ve Mülkiye'de okudum. Osmanlar arkadaşımdı. Onlara yardım etmeye başladım. Sonra Corridor ve Müzeyyen'i yaratan Keller Group'a ortak oldum. Yoksa bürokrat filan olmam bekleniyordu. Mülkiye'den barlara