Cumartesi Annelerin ‘iyi damat’ adayıyım

Annelerin ‘iyi damat’ adayıyım

25.08.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cüneyt Özdemir: "Anneler beni iyi damat adayı olarak görüyor. Annem ise beni evlendirememekten şikayetçi"

Annelerin ‘iyi damat’ adayıyım

Cüneyt Özdemir: "Bende ekran hastalığı yok. Ekranın önünde olacağım diye maymun olmam."
Annelerin ‘iyi damat’ adayıyım

Cüneyt Özdemir: "Anneler beni iyi damat adayı olarak görüyor. Annem ise beni evlendirememekten şikayetçi"

Annelerin ‘iyi damat’ adayıyım
TUBA AKYOL

CNN Türk’ten neden ayrılmıştınız? Krizin haberini veren ilk isimlerden biri benim. Canlı yayındaydık. Büyük bir kriz olacağının, ipin ucunun kaçtığının farkındaydık. Ama hiçbir zaman bu krizin beni etkileyeceğini düşünmemiştim. CNN Türk de kriz nedeniyle önlem almaya başladı. Ekonomik nedenlerle artık bir haber program değil de, stüdyo ağırlıklı bir talk show yapmam teklif edildi. 5N 1K’yı hazırlayan ekipteki pek çok arkadaşım da işten çıkarılacaktı. Gerek yayın saati, gerek talk show yapmak istememem ve en önemlisi aynı yolda yürüdüğüm arkadaşlarımın işten çıkarılacak olması nedeniyle istifa ettim. Arkadaşların büyük bölümü de istifa etti.
Fakat siz yine CNN Türk’e döndünüz...
Evet. Medyada ayrılıklar çok sancılı oluyor. Bir gün önce beraber çalıştığınız arkadaşlarınız bir gün sonra düşmanınız gibi oluyor ya da dışarıya öyle yansıyor. Ayrılma nedenlerimi olduğu gibi açıkladım, hiçbir zaman kişiselleştirmedim. CNN Türk yönetimi de buna dikkat etti gördüğüm kadarıyla. Medeni şekilde ayrıldık. Sonra yeni yayın dönemi için profesyonel bir teklifle geldiler, ben de tamamen profesyonel sebeplerle kabul ettim.

Bu "profesyonel teklif"in içeriği ne?
5N 1K haber merkezinin dışında bir haber programıydı. Haber merkezinin dışında olup haber yapmaya çalıştığınızda belli bir ekip, belli bir altyapı gerekiyor. Şimdi haber merkezinin içinde, yeni bir programla dönüyorum. Gece kuşağında, prime time’da yayınlanacak, 40 dakikalık bir program. Haberci kimliğimi muhafaza edebileceğim bir ortam olacak.

Sizinle beraber istifa eden arkadaşlarınız da döndü mü?
Dönenler var tabii. Ama bizim istifamız "Biz bir ekibiz. Bizi ayıramazsınız" diye değildi. Ferdi istifalardı. Bu, kuruma karşı bir tavır değil; kendimizle, kendi hayata bakışımızla ilgili bir tavırdı. Sonra da herkes kendi yoluna gitti nitekim. Bir kısmıyla çizgimiz aynıydı, beraber devam ettik. Kimiyle duygusal olarak, arkadaşlık çerçevesinde beraber olduk. O ekipten kimileri CNN Türk’e döndü.

"Televizyon çocuğu olmak istemiyorum"
Kızlar sizi izlerken ekran camına yapışıyor. Niye beğeniyorlar sizi bu kadar?
Sahiden beğeniyorlar mı? Eğer yalnızca beni yakışıklı buldukları içinse çok acıklı. Ama ben biliyorum ki, beni aslında belli bir yaş üstü seyrediyor. Onlar da kızlarına iyi damat adayı olarak görüyorlar beni.

Bu doğru. Anneler sizin iyi damat adayı tanımına uyduğunuzu düşünüyorlar.
Evet ya! Niye böyle oldu bilmiyorum. Bir yandan da annem yakınıyor "Oğlum, seni bir türlü evlendiremedik" diye...

"Damat adayı" olmak iyi bir şey mi?
Çok iyi bir şey değil. Kötü bir şey de değil. Ben açıkçası özel bir çaba sarf etmedim bunun için. Ekranda kendim gibi olmaya çalışıyorum. Ama iyi damat adayı olmak bir avantaj değil. Elbette yaptığım haberle anılmak daha hoşuma gider.

"Yıldızlaştıysam; bu benim hatam"
Sanatımla anılmak istiyorum diyorsunuz...
Keşke öyle bir sanatımız olsa, öyle derdik. Şunu söylemek istiyorum: Ben ekranın televizyon çocuğu olmak istemiyorum. Ben insanların karşısına bir gazeteci olarak çıkıyorsam -iyi ya da kötü, hiç fark etmez- yaptığım haberle değerlendirilmek isterim.

Bazen haberin önüne geçtiğinizi fark etmiyor musunuz? Siz haberi geride bırakacak kadar yıldızlaşmış olabilirsiniz...
Ben buna karşıyım. Eğer öyle bir şey olduysa, bu benim hatam. Ve bunu düzeltmeliyim. Mesela iki belgesel çektim. Belgesellerin hiçbir karesinde ben gözükmüyorum. İlgilenen TV kanalları oldu. Dediler ki "Sen şunun önüne bir anons patlat, biz hemen alalım". Ben çıkıp "Bu benim belgeselim" demek istemiyorum. Eğer ben starlaştıysam, bu stüdyoda kaldığım için. Ben çıkıp muhabirlik yapmak istiyorum. Bence bu mesleğin generalliği muhabirlik.

Medyada belli bir yere gelmiş herkes muhabirliğin kıymetinden söz eder. Ama hiç o koltukları, parayı bırakıp sokaklara dönene rastlanmadı.
Özel televizyonculuk henüz 11 yaşında. Gönül isterdi ki ben haftada bir program yapayım, diğer günler haberin içine gireyim. Ama şu anda maddi olarak bu çok zor. Daha önemlisi içerideki işler için yetişmiş eleman yok. Muhabirlik şu anda çok genç arkadaşların elinde ne yazık ki. Bu yüzden belli bir yaş grubunu, bizi muhabirlikten stüdyoya çekmek zorunda kaldılar.

Stüdyoda olmak sizin tercihiniz değil miydi?
Bu benim de tercihimdi. Türkiye’deki medya, ekranın önünde istediklerinizi yapmanıza izin veriyor. Ekranın arkasında bambaşka bir denge var. O dengelere ne ben gireyim, ne siz sorun, birbirimizi üzmeyelim. TV yalnızca ekranın önündeki bir kişi değil. Çarkıfelek’te bile bir yığın adam var ekranın arkasında bir şeyler yapan. Ben "32. Günöde senelerce Mehmet Ali Birand’ın kulağında durdum, ikimiz aynı anda söyleşi yaptık insanlarla. Kimse bunun farkında değildi. Bugün de benim kulağımda birileri duruyor. Karar vermek gerekiyor: Ekranın önünde olacağım ya da arkasında olacağım. Ama ekranın önünde olacağım diye de maymun olacağım değil yani.

"Gelecek, 30 yaşında bitti"
Ekran hastalığı diye bir şey varmış. Sizde de var mı bu hastalık?
Bende ekran hastalığı kesinlikle yok. Böyle aramızda çok insan var sürekli kameranın kırmızı ışığı yanıyormuş gibi dolaşan. Yalnızca ekranın önünde değil dışarıda da oynuyorlar. Zor bir hayat bu. Aşk, kadınlar, hele böyle şeyleri ortalığa açıp deşifre olduğunuzda çok daha zor bir hayat.

Sizin Meltem Cumbul’la bir ilişkiniz oldu, değil mi?
Evet! Ama bugüne kadar bu konuda hiç konuşmadım. Konuşmak da istemiyorum. Bu benim özel hayatım. Kime ne benim aşk hayatımdan?

Bilmem... Belki anneler merak ediyordur. Şimdi hedefiniz ne? Gelecek için ne düşünüyorsunuz?
Benim için gelecek 30 yaşında bitti. Şimdi 31 yaşındayım.

"Rol modellerim beni hayal kırıklığına uğrattı"
Gazeteci adayları sizi rol model olarak görüyor...
Görüyorlar mı gerçekten?

Görüyorlar...
İyi mi, kötü mü bilmiyorum.

Neden?
Beni rol model olarak almasınlar. Bu mesleği gerçekten canı pahasına yapanlar var. Ben bu mesleğin en zavallı rol modeliyim herhalde. Bugüne kadar rol model olarak aldığım herkes beni hayal kırıklığına uğrattı...

Kimdi onlar?
Elbette size isim vermeyeceğim. Her neyse... Ben bugüne kadar iletişim fakültesinde okuyan ve çalışmak isteyen herkese yardımcı olmaya çalıştım. Çalışmak istiyorsa, ortak bir noktada buluşuruz mutlaka. Çünkü ben de bu mesleğe böyle başladım. Rol modelliğe gelince... Bence herkes kendi gibi olmalı.

Birini rol model olarak görmenin nesi kötü?
Kötü değil de... Ben o konuda biraz yaralı olduğum için... Bu konuyu kapatsak, ne dersiniz? Hızlı geçsek buraları.

"İşsizlik iyi bir ruh terbiyesi..."
"İşsizlik hayatınızı, tercihlerinizi, dostluklarınızı gözden geçirmek için iyi bir fırsat. Pek çok arkadaşınızın sadece iş arkadaşı olduğunu görüyorsunuz. Telefon çalmıyor..."
İşsizken neler yaptınız?
İşsizlik iyi bir ruh terbiyesi. Kendi hayatınızı, tercihlerinizi, dostluklarınızı gözden geçirmek için iyi bir fırsat. Pek çok arkadaşınızın, sadece iş arkadaşınız olduğunu görüyorsunuz. Telefonlar kesiliyor. Kimse aramıyor. Bu boşluk duygusu depresyona düşürebiliyor insanı. Ben para biriktirmiştim. Maddi olarak nispeten rahat olduğum için daha özgür hissettim kendimi. Kendi olanaklarımla belgeseller çektim. İki yıl kadar önce deepnot.com diye bir sitemiz vardı. İşsiz kalınca orada yazdım, çizdim. Öküz’e zaten 6-7 yıldır yazıyorum. Adı işsizlik ama ben çok işsiz kalmadım açıkçası.

Öküz’deki bazı yazılarınız çok enteresan. Yalnızlık, aşk falan üzerine, hisli yazılar. Neden öyle?
Televizyon büyük bir medya ama içeriğine baktığınızda çok sınırlı. Belli kalıpların dışına çıkamıyorsunuz. Öküz o anlamda bir alternatif. İnsanın daha kendisi olabileceği; düşüncelerini, içindekini ortaya koyabileceği bir yer.

Hangi gazeteleri, hangi köşe yazarlarını okuyorsunuz?
Hürriyet okuyorum. Ayrıca Sabah, Milliyet, Radikal ve Yeni Şafak’ı da okuyorum. Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Taha Akyol, Serdar Turgut...

Eski Serdar Turgut mu, yoksa Serdar Turgut’un son dönem yazıları mı?
Politikadan bahsettiği yazıları pek sevmiyorum. Penis yazıları değil tabii ama eski tarzı daha iyiydi.

Başka?
Hakkı Devrim, Tuncay Özkan... Perihan Mağden’e bakıyorum mesela. Okumuyorum yani. (Gülüyor.) Çok kızar şimdi o bana. Aslında her gün 5 gazetenin tamamını okumak mümkün değil. Çoğu köşeye bakıyorum, ilgimi çekiyorsa sonuna kadar okuyorum. Leman’da Nihat Genç’i düzenli okurum ama. Bunu yazın. Çünkü medya hep aynı üç-beş isim etrafında dönüp duruyor.

İşsiz kaldığınız dönemde, medyaya dışarıdan bakma fırsatınız oldu mu?
Son 5 aydır hemen hemen hiç televizyon seyretmedim. Gazeteleri okudum, internetten haberleri takip ettim. Dışında kalmaya çalıştım. Ama şunu söyleyebilirim. Bir tek medyaya değil, Türkiye’de politikaya, ekonomiye dışarıdan baktığınız zaman vasatın iktidarını görüyorsunuz. Vasat iktidarda. Haberi belirleyen o, belirlediği kişilerle çalışan o, klişeyi çizen de o. Herkes aynı havuzda yüzüyor. Medyada vasatın iktidarı var.

"Zümrüt-ü Anka değilim"
Siz vasatın dışında bir program mı yapacaksınız şimdi?
Biz "süppeer" geleceğiz! Öyle derler ya. Olmayacak tabii. Ben de Zümrüt-ü Anka kuşu değilim. Sizin yapacağınız işi, içinde bulunduğunuz kurumun sınırları belirliyor. İstediğiniz kadar dışına çıkmaya çalışın; o kadar kolay değil. Farklı diye bir şey yok. Farklı hemen eziliyor, itiliyor, dışarı atılıyor. Ancak kimi yöneticilerin özverisi, kendine güveni ile farklı şeyler yapılabiliyor. Son dönemde birkaç kişiyle iş görüşmesi yaptım. Birkaç çok cesur yönetici ile karşılaştım.

Peki niye oralara gitmediniz de, CNN Türk’e döndünüz yine?
Orada da böyle cesur yöneticiler olduğuna inanıyorum. Yağ çekmiyorum, hakikaten öyle olduğunu düşünüyorum.




CUMARTESİ