Cumartesi Artık yarışmacıyı gözünden tanıyor

Artık yarışmacıyı gözünden tanıyor

26.01.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yiğit Alıcı’nın sunduğu “Şans Kapıda”da yarışmacılar, yoldan çevirilen kişilere sorulan soruyla belirleniyor. Alıcı, artık yarışmacıyı uzaktan görüp tanıyor

Artık yarışmacıyı gözünden tanıyor

Yiğit Alıcı’yı yıllardır televizyonda sunduğu programlarla tanıdık. Huysuz Virjin ile sunduğu yarışmayla hafızalara kazındı. Ama Alıcı’nın bilmediğimiz bir yönü daha var; o aynı zamanda eğitimli bir aşçı. İleride ezberbozan bir yemek programı yapmak istiyor. Şu sıralar ise yine en iyi yaptığı işi yapıyor, Kanal D’de “Şans Kapıda” isimli programı sunuyor. Yolda yürürken karşınıza çıkıyor, size oldukça kolay bir soru yöneltiyor ve bilirseniz oracıkta 500 lirayı sayıyor elinize. Yarışmanın devamında evdeki eskimiş ya da değiştirmeyi düşündüğünüz eşyalarınızı istediğiniz yeni bir modelle takas edebiliyorsunuz. Ancak soruyu bilemezseniz ustalar kapıya dayanıp riske ettiğiniz eşyayı götürüyor. Bu eşyalar da program ekibi tarafından elden geçirilip ihtiyacı olan birine veriliyor. Böyle güzel bir yanı da var yani programın. Ayrıntıları Alıcı’dan dinledik.

İlk soruyu soracağınız yarışmacıları nasıl belirliyorsunuz?

Erkenden sokaklara çıkıp seçtiğimiz semtte yürümeye başlıyoruz. Bazı insanlar kamerayı görünce korkup kaçıyorlar. Ekip olarak tabiri caizse aslanların avlandığı gibi dağılmamız lazım. Sesçi elinde koca bir boom ile geziyor, iki-üç tane kameraman, kamera asistanları var. Birine yaklaştığımız zaman “buna sorabiliriz” diye anlıyoruz, artık öyle bir hissiyat oluştu. Sanki işi gücü yokmuş da rahat rahat geziyormuş edasıyla yürüyen insanlar oluyor, onu yürüyüşünden, etrafa bakışından anlıyorsunuz. İşi olan insanı durdurmak zor.

Haberin Devamı

Eve gitmeye ikna etmede zorlanıyorsunuz sanırım biraz...

Tabii. Garip karşılıyor biraz insanlar. Program yayınlandıkça aşina oldular formata. İlk zamanlarda çok zordu bizin için. İlk soruyu bilen birine 500 lira verdikten sonra “Beni evinize misafir ederseniz size bir soru daha soracağım ve daha çok kazanma şansınız olacak” diyorum. Suratıma bakıyorlar: “Nasıl yani şimdi mi, benim evime mi?” Yarışma programı ya stüdyoda ya da kendi platformunda çekilir. Biz bunun için insanların evini kullanıyoruz. Başta zorlandık ama şimdi sokakta yanımıza gelip “Bana sorun, bana sorun” diyenler bile var.

Takas bölümünde kaybederlerse sahiden alıp götürüyor musunuz riske ettikleri eşyayı?

Tabii, anında alıyoruz. Kazanırlarsa da anında yenisini getiriyoruz, o güzel. Kapı çalıp da ustalar eşyalar ile belirince şaşırıyor. Bunu yapan bir yarışma yok aslında. İnsanların evine gidiyorsunuz ve evinden bir eşyasını alıyorsunuz. Bu küçücük bir eşya bile olsa insanı etkiliyor tabii.

Haberin Devamı

“Şakayla karışık, eşini takas etmek isteyenler oluyor”

Zorluk çıkaran oldu mu?

Hayır, hiç olmadı. Bu soruyu da çok soruyorlar. “Benim evimden alsanız problem yaratırım” diyenler oluyor. Ama aslında bu yarışmaya katılarak baştan kabul etmiş oluyorsunuz bu riski. 500-1000 lirayı kazanınca sorun yok, kaybedince mi problem var. Sınavdan iyi not alınca “Çok iyi not aldım” dersin, kötü not alınca “Hoca bana kötü not verdi” dersin. Bu da aynı hesap...

En uçuk teklif ne oldu?

Bir yarışmacı iki arabasını birden riske etmek istedi. Küçük düşünüp bir yere varamayacağını düşündü. “İki arabamı riske edeceğim, sizde var mı iki araba?” dedi.
“Hiç sorun değil, biz veririz” dedim. Evde kayınpederi vardı, “Oğlum kaybedersen ne olacak? İki araba birden gider” dedi. Adamcağızın tansiyonu yükseldi, onlar da vazgeçti. Çocuk odası gibi bir şey takas ettiler ve soruya da doğru cevap verdiler. Aslında onlar iki araba kazanamamış oldular.
Bir başka yarışmacıyla sohbet ederken gelinliğinden sohbet açıldı, “Gelinliğim çok değerli benim için” deyince ben gelinliğe
3 bin lira vermeyi teklif ettim. Kabul etmedi. 10, 20, 30 derken 50 bin lira verdim.
Yine de ikna edemedik, oturdukları evin kredi borcunu ödeyebilirlerdi o para ile. Eşi de çok şaşırdı. Bir de eşini takas etmek isteyenler oluyor şakayla karışık. “Eşimi alın gidin mümkünse” diyorlar (gülüyor).

Haberin Devamı

“Yemek yapmak benim için tatlı bir tutkuya dönüştü”

Sizi sunucu olarak tanıdık. Başka neler yapıyorsunuz?

Benim can dostum Öykü Onur Tanyel ile sohbet ederken arkadaşlarımız çok eğlenir; “Sizin kimyanız çok güzel, şu işi sahnede yapın” derdi. Biz de gösteriler yapmaya başladık. Üniversitelere gittik, turne yaptık. Bine yakın insan bizi ayakta alkışladı, çok güzeldi. Televizyon bizim işimiz
ama insan kendi içindekileri anlatmak istediği, tabiri caizse günah çıkarmak istediği bir yere ihtiyaç duyuyor. O yer de bizim için sahne olmuştu. Son iki senede fark ettim ki asıl istediklerime zaman kalmayacak galiba. Yemek yemeyi ve yapmayı çok seviyorum. Bu benim için tatlı bir tutkuya dönüştü. Dedim ki tamam, her şeye ara verip bu işle profesyonel olarak ilgileneceğim. MSA’da aşçılık eğitimi aldım.

Haberin Devamı

Sonra ne yaptınız?

Bu benim için yeterli olmayacaktı, İtalya’ya gittim geçen sene ve ileri seviye İtalyan mutfağı eğitimi aldım. Orada Michelin yıldızlı şeflerle çalıştım. Çok keyifliydi benim için, zaten daha
çok işin keyif kısmındayım. Buraya dönünce arkadaşlarıma destek olmak amaçlı bazı mutfaklarda çalıştım. Deneysel yemekler yapabileceğim bir mutfak atölyesi açmak istiyorum. Türkiye’de yemek programları çok tekdüze,
yeni gelişmeye başladı bu sektör. Zamanla daha iyi algılayacaklar ve televizyonda sadece
yemek yapabilen ama ağzı laf yapmayan ya da konuşabilen ama yemekten hiç anlamayan adamlar yerine bu işin okulundan mezun, yemek yapmayı çok iyi bilen, yıllardır televizyon tecrübesi olan bir insan aradıklarında kaç kişi bulacaklar?