Cumartesi "Avrupalılar kitap okur, Türkler ise uyur"

"Avrupalılar kitap okur, Türkler ise uyur"

25.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

40 yıldır Milliyet'in havaalanı muhabiri olarak çalışan Sinan Toros: "Burası bir şehir gibi. 50 bin kişi var. Kuşlarım vardır her yerde. Mesela en son, Sibel Can'ın burada olduğunu tuvaletçi çocuk söyledi"

Avrupalılar kitap okur, Türkler ise uyur

axcum021.jpg Sinan Toros, 40 yıldır Milliyet gazetesinin havaalanı muhabirliğini yapıyor. Prens Charles'tan Papa II. Jean Paul'e; Sophia Loren'den Demi Moore'a, Madonna'ya yerli-yabancı yüzlerce ünlüyle röportaj yaptı, fotoğraflarını çekti. Şimdi 64 yaşında. "Bu işi bırakmayı hiç düşünmüyorum. 40 yıl aynı müessesede, aynı yerde kalmaktan da gurur duyuyorum" diyor. Buraya geldiğimde 33 tane hostes vardı, hep birlikte yemeğe çıkardık. 3 bin kişi oldular. Ben 200'ünü, 300'ünü tanırım. Vardiyalı olarak 50 binden fazla insan çalışıyor. Burası bir şehir gibi. Pilotların ise çoğunun babası burada pilottu, onları tanıyordum. Şimdi çocukları burada ve emekli olacaklar. Burada arkadaşın olmasa haber gelmez. Telefon açıyorlar, "Haber var" diyorlar. Çok büyük bir alanda çalışıyorsunuz. Herkesi tanıyor musunuz? "Atladığımız haber olursa 'kuşlar'a fırça çekerim" Tabii hepsi. Buradaki herkese güler yüzlü, iyi davranıyorum. En son, Sibel Can'ın havalimanında olduğunu tuvaletçi çocuk söyledi, "Abi Sibel Can yukarıda" dedi. Bir THY uçağına AKP adını vermişler, içeriden bir şoför haber verdi. Bir şey olsa "kuşlar" gak diyor, söylüyorlar bana. Burada olay bitmez. Sadece ünlülerin gelip gitmesi, uçak kaçırmalar, kazalar değil. Cenaze gelir, her yeri su basar, gümrük kaçakçılığı olur. Atladığımız haberler de oluyor. O zaman da "kuşlar"a hemen bir fırça çekerim. Kafelerde çalışanlar, temizlik görevlileri... VIP'yi takip edeceksiniz, devlet büyüklerinden kimler geliyor, gidiyor. Uçaklar önemli. Kazası, kaçırılışı... Bir arıza yaptı mı, havadayken gaz kesti mi, kabin basıncı düştü mü? Ayrıca burası öyle bir yer ki, yurtdışında deprem olsa, yine bizi ilgilendiriyor çünkü AKUT oraya gidiyor. Gece yataktan kalkıp buraya geldiğim çok oluyor. Burada dikkat edilmesi gereken püf noktaları neler? "17 uçak kaçırmaya, 11 uçak kazasına tanık oldum" 17 uçak kaçırma... 11 de uçak kazası. Kaç uçak kaçırma olayı yaşadınız? Önce yolcu listesi istenir. Bu durumlarda ilk istenenler neler oluyor? Verilmez tabii. Bir şekilde onu biz buluyoruz. Ardından resim isterler. Benim dolabım hostes fotoğrafı dolu. Bütün uçakları tanırım. Kuyruk ve burun adlarını bilirim. O uçağın geçmişini de bilirim, ona göre başlık atabiliriz. Pistleri de bilmek lazım. Mesela "Sabıkalı pistin 10'uncu kazası" deriz. Yolcu listesi aslında... Çok. En çok bilet istiyorlar. Bazı hatlarda yer zor bulunuyor. Mesela Trabzon. Asker gidişlerinde Hakkari, Batman... "Bulamam" diyorum genellikle. Ama bulduğum da çok oldu. Arkadaşlarınız, yakınlarınız sizden sürekli ricalarda bulunuyorlar mı? Bilet isteyenler... En çok bavulla yolculuğa çıkanlar Türklerdir. Sanki ev taşırlar. Amerikalıları sürekli dizüstü bilgisayarlarıyla görürsünüz. Son dönemlerde bu laptop merakı Türklerde de başladı. Almanlar, genel olarak Avrupalılar beklerken kitap okur. Ruslar yemeğe çok meraklıdır. Her şeyi yerler, bol bahşiş bırakırlar. Çıkın bakın, uyuyanların hepsi Türktür. Dutyfree'den en çok alışveriş yapanlar Ruslardır. En patırtılı gürültücü olanlar Arap ülkelerindendir. Özellikle Libyalılar ve Cezayirliler. En çok içenler de Ruslardır. Japonlar çok düzenlidir. Önde bayrak tutan bir adam olur, hepsi koyun sürüsü gibi onu izler. "En çok alışveriş yapan, bahşiş bırakanlar Ruslardır. En gürültücüler de Araplar" Anılar Bir gün aprona çıktım dolaşıyorum. Karşımda da bir uçak var, duruyor. Selektör yapıyor uçak bana. Sonra cam açıldı, kaptan pilot camdan bana bağırıyor "N'aber Sinan" diye. Selektör yapan uçak Bir pilot arkadaşım vardı. Onun kullandığı uçakta yolculuk yapıyordum. Kokpitteyiz. Ankara'dan İstanbul'a tam 23 dakikada geldik. "Nasıl oldu?" dedim. "Ara yollardan geldim işte" dedi. "Ankara'dan İstanbul'a 23 dakikada geldik" Bülent Ecevit VIP Salonu'na gelmiş basın toplantısı yapacak. Benim haberim yok, atlamışım bir şekilde. Bülent bey salona girince etrafa bakıp gazetecilere "Sinan bey yok mu?" diye sormuş. Beni aradılar, makinemi kaparak gittim. Bülent bey geldiğimi öğrenince basın toplantısına başladı. "Bülent Ecevit ben olmadan toplantıya başlamadı"