Cumartesi "Ayılar Baskını"

"Ayılar Baskını"

01.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Ayılar Baskını

***Belki Buzattinin öyküsüyle hiçbir ilgisi yok, ama dün Beşiktaş Ihlamurdan Mecidiyeköye çıkarken stadın önünde gördüklerim bana Buzattiyi ve aylardır görmediğim, sevdiğim bir arkadaşımı anımsattı. *** Dino Buzatti benim en sevdiğim İtalyan yazarlarından biridir. Tabii Cani Rodariden sonra... Buzattiyi ilk kez "Keşişin Köpeği" adlı öyküsü ile tanımıştım. Daha sonra onun önemli kitaplarından birini de Milliyet Yayınları arasında ben basmıştım: "Ayılar Baskını." Dağlarda yaşamaktan sıkılan ve kente inen ayıların öyküsünü anlatan roman ya da uzun öykü diyebileceğimiz ilginç bir kitaptı bu. Hatta gençler daha kolay okusunlar diye kitabı arkadaşım Semih Poroy özgün desenleriyle resimlemişti. Dedim ya, Buzattiyle hiçbir ilgisi yok, ama gördüklerim karşısında onun bu öyküsünü anımsadım. Biliyorsunuz, dört gün sonra yılbaşı. Bütün caddeler süslenmiş. Seyyar satıcılar sokak aralarında el arabalarıyla hediyelik eşya, oyuncak satıyorlar. Pazarlamanın yüzlerce yöntemi var. Her geçen gün buna bir yenisi ekleniyor. Bu satıcı da bence bu yenilikçilerden biri. Adam gitmiş, en küçüğü 14-15 yaşında bir çocuk büyüklüğünde ne kadar tüylü, iri-yarı oyuncak ayı varsa almış, hepsini bir sandalyeye oturtmuş. 200 metrelik yol boyunca sanki bir toplantı yapıyorlarmış gibi, ben diyeyim 100, siz deyin 200 ayıyı caddenin ortasına oturtmuş, satıyor...***Benim merak ettiğim, bu ayıları kimler alır? Hadi diyelim aldılar, nasıl taşırlar? Bazıları arabaya sığabilir, ama bazılarının sandalyeleriyle birlikte arka koltuğa sığabileceklerini bile sanmıyorum. Özellikle arabanın ön koltuğuna sığabilmesi mümkün değil. Belki emniyet kemeriyle bağlanırsa sanki sığar gibi. Ama eğer alan arka koltuğa koyarsa bu kez arkaya kimse oturamaz. Sanki ayıyı ben alacakmışım gibi içime dert oldu. Kendi kendime çözüm arayacağıma, en iyisi arabadan inip şu satıcıya, "Bu ayıları alanlar, evlerine nasıl götürüyorlar?" diye sorayım dedim. ***Tam arabadan inip soracağım sırada, başka bir araba yanaştı ve adamın biri satıcıya bağırdı: "Ayılar eve mi teslim?" Satıcı, "Eviniz uzak değilse bırakabiliriz abi," dedi. Ama ardından satıcı müşteriyle konuşmayı bırakıp, yandan geçen bir arabaya küfürler yağdırmaya başladı. Merak ettim, camı sonuna kadar açtım, adamın neden bağırdığını, ne dediğini anlamaya çalıştım. "Gerçek ayı sizsiniz! Yakalarsam sizleri de bu sandalyeye oturtacağım!" diye bağırıyordu satıcı.***O sırada pencereleri açık bir arabadan iki genç ellerindeki portakalları fırlatarak sandalyedeki ayıları devirmeye çalışıyorlardı... Ve ben küçük bir çocuğun bu ayıyla nasıl oynayacağını düşünüyordum... İyi yıllar küçük çocuk... İyi yıllar oyuncak ayılar... yural@milliyet.com.tr