Cumartesi Bir Amerikalıdan uzun hava

Bir Amerikalıdan uzun hava

13.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Amerikalı müzisyen Scott Wilson, Efendi adlı grubuyla New Yorkta Türk müziğinden örnekleri icra ediyor. Annesi ünlü bir dansöz olan, 5 yaşından beri Yunan, Türk, Arap müziği dinleyen Wilson, 16 yaşında saz çalmaya başlamış ve bir daha da bırakmamış

Bir Amerikalıdan uzun hava

Önce en hasından darbuka, ardından kanun sesi... Ve "Bir Demet Yasemen" geliverdi.İnsanın kanı çekiyor, giriverdik içeri... Ve şoke olmamız bir oldu; ultra modern tiplerin, gaylerin, hippilerin, punkların mekanı Villageın en işlek sokağında bir lokanta ama sanki Türkiyedeki bir sünnet salonundan kopya.Dansözün biri geliyor, biri gidiyor. Ortamda hiç Türk yok ama dolarlar havada uçuşuyor... Oradakiler adeti bilmiyor; dansı beğenen beyler parayı dansözün kostümüne sıkıştırmak yerine eline veriyor. İşin ilginç yanı ise bu ortamı yaratan şarkıları, İbrahim Tatlısesten "Allah Allah"ı ya da "Yar Saçların Lüle Lüle"yi bir Amerikalı, Scott Wilson söylüyor. New Yorkta, Manhattanın eğlence merkezi Greenwich Villageda yürür, ilginç tipleri izler, millet ne yiyor, nasıl eğleniyor diye sokaklarda kurulmuş masalara göz atarken duyduk onu... O gün çok kalabalıktı mümkün olmadı, aylar sonra Le Figaro Cafeye Scott Wilsonı dinlemeye gittik. Efendi adlı grupta, kanun çalan, aynı zamanda da Wilsonın ev arkadaşı olan Umut dışında Türk yok. Basta yine bir Amerikalı, Jim Nordstrom var. Darbukacı ise elleri nasırlı, saçları rastalı genç bir kız; İsrailli Raqui. Üç dansöz de farklı ülkelerden... Türk olmadıkları için, Scott "Havlayan köpek ısırmaaaaazzzzz", "Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, yoksa sarımsaklamasak da mı saklasak" sözleriyle "uzun hava çekerken" dansözler göbek dansındaki hünerlerini ağır ağır, gülmeden sergileyebiliyorlar."Burası Muştur", "Aman Adanalı", "Lingo Lingo Şişeler", "Sabuha", "Beyoğlunda Gezersin", "Darıldın mı Cicim Bana", "Mastika", "Ada Sahillerinde Bekliyorum", "Yaz Demedim Kış Demedim Eğlendim", "Tin Tin Tini Mini Hanım" ya da Levent Yükselin "İstanbul"u repertuvardaki şarkılardan bazıları.Asıl mesleği reklamcılık olan Scott Wilsonın New Yorktaki evi onlarca Türk enstrümanı, eski plak ve fotoğraflarla dolu. Wilsonın ana malzemesi Türk sanat müziği ama Yunan, Arap, İsrail ve Ermeni parçaları da çalıyor. Bu müziklerin yer aldığı "Efendi", "An American in Istanbul" ve "Turkish Disco Night" adlı üç de albümü var. Türk müziğine yakınlığı nedeniyle Nazım Hikmeti anma gecesinden Meksikada düzenlenen Türk tanıtımına kadar pek çok etkinlikte yer almış; Marmara Depremi sonrasında da New Yorkta yardım konseri vermiş. Tekerlemelerle uzun hava söylüyor, dansözler hünerlerini sergiliyor Scott şarkıları keskin bir Amerikan aksanıyla söylüyor, her ne kadar "Boktan" dese de zorlandığı yere kadar Türkçe konuşuyor... Scott Wilson ile buluştuk, yarı İngilizce-yarı Türkçe, biraz söz, biraz da müzikle konuştuk. "İstanbulun aşkına düştüm. Ucuz turlarla Türkiyeyi gezdim" Benim annem 70li yılların Amerikadaki en ünlü dansözü Serena... Annem sayesinde 5 yaşımdan beri Yunan, Türk, Arap müziği dinliyorum; o müziklerle büyüdüm. 16 yaşında bağlama çalmaya başladım ve bir daha da bırakmadım. İngilizcede iki dil konuşabilene "bilingual", üç dil bilene ise "trilingual" denir, tek dil bilene ise Amerikan! Avrupalıların çoğu ikinci bir dil konuşuyor. Amerikalılar çoğunlukla İspanyolca öğreniyor. Türkçe ise çok farklı. Türkçe öğrenerek çok daha farklı olmak istedim. Müzik konusuna gelince... Özelikle son dönemde, Amerikada göbek dansı çok ama çok moda. Annemin bir dans atölyesi var ve pek çok Amerikalı oraya göbek dansı öğrenmeye geliyor. New Yorkun en canlı kulüplerinden birinde Ortadoğu müziği yapıyorsunuz, şarkılarınızın yüzde 70i de Türkçe. Niye? Gelmez miyim? İlk 80lerde geldim. O günlerin İstanbulu bugünlerden çok farklıydı ama çok sevdim. İstanbulun aşkına düştüm (Scott bunu Türkçe söylüyor), sonra onlarca defa geldim. Ucuz turlarla Türkiyeyi baştan başa gezdim... Karadenize de gittim Kapadokyaya da... Ama en çok İstanbulu seviyorum, orası çok farklı diğer kentlerden. Geçen yaz evlendim. Ağustosta da balayı için oradaydık. (Bu arada Scottun eşi Leni araya giriyor. O da İstanbulu çok sevmiş ama havalandırma sisteminin Amerikadaki gibi olmamasından şikayet ediyor, "Maalesef trafikte kimsenin kuralı yok" diyor. Özellikle vişne nektarını çok sevmiş, onun hatırına tüm meyve adlarını Türkçe sayıyor.) Türkiyede bulundunuz herhalde. "Belkıs Akkalenin hayranıyım. Emel Sayınla New Yorkta şarkı söyledik" İki sene New York Üniversitesinde ders aldım. Sonra da tüm bu kitapları (kütüphanesinin bir rafını kaplayan kitapları gösteriyor) okudum. Ama Türkçe tepetaklak bir dil (cümle yapısındaki zıtlığı kastediyor), hâlâ iyi değilim; benim Türkçem boktan! Sky Life dergisi benim favorim çünkü aynı yazılar hem İngilizce hem Türkçe... Türkçeyi nasıl öğrendiniz? Belkıs Akkalenin hayranıyım... İbrahim Tatlısesin de sadece müziğiyle ilgileniyorum, benim işim için çok uygun. Emel Sayını da çok beğeniyorum. Bir kere New Yorkta konser vermeye geldi ve birlikte şarkı söyledik. Beni seyircilerin arasından çağırdı, ben Türkçe söylemeye başlayınca da çok şaşırdı. Son günlerde Songül Karlıyı çok dinliyorum, Türkiyede popüler mi? Bu arada depremden sonra İstanbula geldiğimde Coşkun Sabahla ut çaldım, "Hülya Avşar Show"a çıktım. En çok kimin şarkılarını seviyorsunuz? Enteresan hikaye... Ben evlenmeden önce "Bir Türk kızı alacağım" deyip duruyordum. İnternette uzun süre Türk hanımlarla sohbet ettim. Onlardan birine özgeçmişimi gönderip yaptıklarımdan bahsetmiştim. O aracı oldu ve şova çıktım. Sonra o chatleştiğim hanımla da çok iyi dost olduk... Bir de bu yaz balayına gittiğimizde sokakta bana "Biz sizi tanıyoruz" dediler. "Nasıl?" diye sordum, "Hülya Avşar Showda gördük" dediklerinde şaşırdım. Çünkü program 2001deydi ama tekrar yayınlanıyormuş. Ben Türkiyede de ünlüyüm! Sizi nasıl buldular? Normal. Abartılıyor. Türkiyede ondan güzel çok kadın var. Bence çok zor biri. Hülya Avşarı nasıl buldunuz? Hoş değil mi? Sadece bende var çünkü ben yaptım. Bağlama, ut ve gitar bir arada. Daha önce üç enstrüman taşıyordum, şimdi birini taşıyorum. Bir de bağlama, ut ve buzukinin bir arada olduğu enstrümanım var. Ama bunu yapana kadar onlarca bozuk ve kötü alet yaptım tabii, onlar da evde bir yerlerde. New Yorkta müzik yapabilmek, hele de isim olabilmek için farklı olmak zorundasın. Bu alet farklı olmak için şarttı, onu değişik olmak için yaptım. Çaldığınız enstrüman ilginç. Nerede yaptırdınız? Gelecek nisan ayında İstanbula gelip konser vereceğim. Pek çok dansözün yer aldığı bir proje olacak. Dans festivali gibi bir şey. Türkiyede başka proje var mı? Anlayamıyorum ki. Benimkisi bebek Türkçesi, keşke anlayabilsem, çalışıyorum ama... Wilsonın şarkılarını www.cdbaby.com/cd/efendi adresinden dinleyebilirsiniz. Nazımı anma gecesinde ut çalmışsınız. Seviyor musunuz şiirlerini? "Türk kadınlarını çok takdir ederim" Dört Türk kız arkadaşım oldu. Her biri ile birer yıl flört ettim. Türk kadınlarını çok takdir ediyorum. Amerikaya hiçbir şeye sahip olmaksızın gelip basamakları birer birer azimle çıkıp başarılı oluyorlar. Çok ama çok takdir ediyorum. Çok güçlüler. Eski sevgililerimden biri de aynen öyleydi, onu her zaman takdir ettim. Ama hastalanıp Türkiyede öldüğünü öğrendim. O zaman ayrılmıştık. Ama "Hicranım" var. (Bunu Türkçe söyledikten sonra cüzdanından fotoğrafını çıkarıyor.) Hiç Türk kız arkadaşınız oldu mu? Evet ama tabii ki öldüğü için koyabiliyorum! Eşiniz bu fotoğrafı taşıdığınızı biliyor mu? "Bir demet yasemen, aşkımın tek hatırası / bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicran yarası. / Ağlasam inlesem silinmez bahtın karası. / Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicran yarası..." Zeki Müreni de severim ayrıca. En sevdiğiniz Türkçe şarkı hangisi?