Cumartesi ‘Bir sürü kadın seviyorum...’

‘Bir sürü kadın seviyorum...’

05.05.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Teoman, neden tek bir kadını seçmek zorunda olduğunu anlamıyor...

‘Bir sürü kadın seviyorum...’

‘Bir sürü kadın seviyorum...’

Teoman, neden tek bir kadını seçmek zorunda olduğunu anlamıyor...

‘Bir sürü kadın seviyorum...’
Mefaret Aktaş

Bugüne dek yalnızca üç kişiyle röportaj yapmak için 15-20 dakikadan fazla bekledim. Rekor iki saatten fazla bir süre ile, evinin balkonunda uyuyakaldığım Seren Serengil’de. Ardından Biri Bizi Gözetliyor’un Hülya’sı geliyordu, herhalde 40 dakikayla falan. Yeni kurduğu prodüksiyon şirketi Procekts ve yakında çıkacak yedi parçalık remiks albümünden konuşma bahanesiyle Teoman’ın yanına gittik. Ama o bekletme ve bahane bulma durumuna yepyeni bir boyut getirdi. 55 dakika falan bekletip, sonra "Yeni saat aldım da onunla oynuyordum. Meğer bir saat geriymiş" dedi. "Yalan" dedim. "Vallahi" dedi. Ben de "Madem farkında değildiniz, o zaman bizden sonra gelenleri beklemesinler diye niye gönderdiniz?" demedim. Aldırmayıp, sinir bozan adama inanmaktansa, aklı almayan çocuk adama inanmayı sever kadınlar. Röportajdan da anlayacaksınız. Teoman da aynen böyle bir şey istiyor zaten "çok istediği, bir sürü istediği" kadınlardan...

Siz kişiliğinizle ve müziğinizle bir boşluğu doldurdunuz. Gençlerin örnek alabileceği, farklı ve sivri biri oldunuz. Etrafta "Teoman olayım" diye dolaşan çocuklar var mı? Daha çok Tarkan olmak isteyen vardır gibi...
Doğrusu ben de sokakta Teoman olmak isteyen görmüyorum. Daha çok müzisyenlerde görüyorum. Ben kendimi anlatamam ama hakikaten de Diyarbakır’dan "Bize Teoman’lar diyorlar" diye mektup atan çocuklar var. Bir Emir’i gördüm, o gerçekten Teoman olmak istiyor. Onunla aynı kilodayız zaten. (Teoman’ın albümünü çıkaracağı Emir yalnızca üç buçuk yaşında ve kendisini Teoman sanıyor.) Hakikaten Tarkan figür anlamında daha doğru bir rol model.

Sizin rol modeliniz var mı?
Evet. Rol model demeyelim artık, 35 yaşında adamın rol modeli olmaz. Çok beğendiğim müzisyen değil ama yazarlar var. Az kelimeyle çok şey anlatan, şair gibi yazmayan, basit yazan adamlar. John Cheever, Raymond Carver ve J.D. Salinger’ı çok seviyorum. Salinger’ın "Gönülçelenöde bahsettiği çocukluğu çok seviyorum, yaşadıklarıma benzetiyorum.

Sinemaya da çok düşkünsünüz. İmajlara da kapılıp gidiyor musunuz?
Woody Allen sanki benim amcam. Her filmini 10 kez seyrediyorum. Marcello Mastroianni ve Sean Penn’i de seviyorum. Ama daha çok hafif kişilikleri seviyorum. Rüzgarlardan etkilenmeyenleri....Yazarlardan Milan Kundera ve Raymond Carver’da da bunu görüyorum.

"Yanımda olsa, daha ne isterim?ödediğiniz bir kadın yok mu hiç?
Var... Sırf o olduğu için filmine gittiğim kadınlar var.Yarı arıza kadınları seviyorum. Elizabeth Shue, Gene Simmons, Bergman kadınları, Liv Ullman, Uma Thurman gibi... Çok kadın seviyorum, bir sürü kadın seviyorum.

Hep poligamiden bahsediyorsunuz...
Bir söylerseniz bin işitirsiniz. Ben poligamiyi savunmuyorum. Ama insanların aklı fikri başkalarındayken hâlâ monogam gibi davranmalarından, yalan söylemelerinden çok sıkılıyorum. Etrafımda çok insan gördüm böyle. Monogam bir ilişkinin insana verdiği huzuru ve rahatlığı da biliyorum. Aynı filmi seyretmek, aynı kitabı okumak gibi...

Ünlü olmadan önce de poligaminin tarafında mıydınız?
Şimdi ben bir kızla mı beraber olayım, bir-iki sene... Yoksa birkaç tane mi olsun? Niye insan bir tanesini seçmek zorunda ki? Ben baştan onun kararını vermeyi algılayamıyorum.

‘İçimde yavşak bir taraf da var’
‘Konserlerde salya sümük ağlayanlarla değil ama müziğimi beğendiği için gelen kızlarla birlikte olduğum oldu...’
En uzun ilişkiniz ne kadar sürdü?
Benim dört senelik sevgilim oldu. Birkaç sene evvel bitti.

Mutsuzluğunuzda monogam bir ilişkinin huzurunu yaşayamıyor olmanızın etkisi yok mu?
Hayatta en çok hissettiğim duygu nedir diye düşününce aklıma can sıkıntısı geliyor. Ben ondan kurtulmaya çalışıyorum. Artık beni ne kurtaracaksa. Ben çocukken çok kitap okurdum. Ama o, kitap okumayı sevdiğimden değilmiş. Benim çok canım sıkılıyordu. Çocukluk acayip sıkıcı, çok sıkıcı bir şey.

Neden?
Çocukluk o kadar edilgen bir şey ki. Çocuklukta bir problem var. Her şeyine başkaları karar veriyor. Balıkyağı falan yediriyorlar sana. Hep otorite var. Büyüyünce o otoriteyi reddediyorsun. İşe girmeyip, sürünme hakkını kullanabiliyorsun.

Kadınları, kitaplar ve filmlerle birlikte saydınız...
Ya, onların hepsi bana zevk vermek için var. Biraz şaka tabii. Ama yemeği de sayabiliriz, bunlarla beraber. Hepsi haz mekanizmalarını doyurmak için var.

"Sex and the City" dizisindeki kadınları iğrenç bulduğunuzu söylemişsiniz. Erkek arkadaşlarını en ince ayrıntısına kadar birbirlerine anlattıkları için...
Benim onlarla ilgili derdim kendilerini zavallı pozisyonuna sokmaları... Bence oradaki dört kadın da sevilesi yaratıklar değiller.

Eski kız arkadaşlarınız sizin yatakta nasıl olduğunuzu konuşuyorsa bu sizi rahatsız eder mi?
Hiç umurumda değil.

Ya yatakta kötü olduğunuzu söylüyorlarsa?
Siz beş tane kız arkadaşınızla bir erkeğin yatakta nasıl olması konusunda bir noktaya varmaya çalışsanız, hepiniz de farklı bir şey söylersiniz. Biri erken boşalıyor der, adam uzun yapsa ötekisi "Aman abi, kurudum canım yandı" der. Sekste neyin doğru olduğu belli değil.

Nasıl kavga edersiniz peki? Bağırır mısınız, tokat mı atarsınız?
Bağırıyormuşum ama fark etmiyorum. Didişirken de insanlara belden aşağı vurmayı seviyorum. Bu özelliğimi hiç sevmiyorum, ayıp ama insanları o anda kırmak, intikam almak istiyorum bana kötülük yapmışlarsa. Sonradan pişman oluyorum. Tokat attığım var ama yediğim daha fazla. Bayağı yedim.

Niye yediniz?
Tavırla ilgili bir şey...

Takmayarak insanı çıldırtabileceğinizi hayal edebiliyorum.
Kızdığımda nasıl en fazla zarar verebilirim diye düşünüyorum. Ahlaksız da olabiliyorum. Kuralım yok birine zarar verirken. Ayıp ama...

Groupie’ler neler yapıyorlar size?
Neler yapıyorlar değil, neler yapmak istiyorlar asıl! Bütün rahatsızlıkları veriyorlar ve bunu hak sayıyorlar.

Biri Bizi Gözetliyor’daki hayranınız için gidip şarkı söylediniz.
Onu tanımıyordum. Sonuçta bu promosyonun bir parçası. Ama iyi davranmanın sınırlarını çizmelisiniz.

Peki Gelin dergisine kapak olmak bu promosyonun neresinde?
O promosyonun hata bölümünde... "Olacaksam Aysel Gürel’le kapak olmak istiyorum" dedim. Gelin dergisi benim için zaten başlı başına çok ironik bir şey. Ama kesile kesile başka bir yere gitti. Komik olsun diye yaptım işte. Benim içimde ne yazık ki öyle bir yavşak taraf da var. İstedim ki Aysel Gürel’le çıkalım, Sinan Çetin’i gelin yapalım. Ama istemediler. Resmen kandırıldım. Güya uyanık geçinirdim.

Bu ego hiç doymuyor...
Konserde ön sırada kendini parçalayan kızları görmek mutlu mu ediyor sizi?
O mutlu ediyor beni, egomu okşuyor. Yeter ki beni gece aramasınlar.

Bu ego doymaz mı peki hiç?
O doymuyor.

Bu erkek olarak beğenilmekle ilgili tabii...
Tabii kendimi erkek olarak hissediyorum kızlar bağırırken. Yoksa "A ne güzel çocuklar şarkımı çok seviyor" falan demiyorum.

Çok şarkınızda ölüm ve intihar var. İntihara meyilli biri misiniz?
Hayır ama hayattan zevk almıyorum, mutlu biri değilim. Ama ölümden de çok korkuyorum. Ölümden çok korktuğun için hayatı sevmiyorsun. Bu iki parametre birbirine çarpıp sürekli beni başka yerlere götürüyor. Hayatı sevmek için kendi kendime çareler arıyorum.

Çareleriniz işe yarıyor mu?
Yarıyor. Mesela sabah kalkıp da yanlışlıkla Nick Cave’den "Boatman’s Call"u koyarsan CD çalara, ayvayı yedin. Canım tabii ki onu dinlemek istiyor ama beni motive etsin, güçlü yapsın diye Bruce Springsteen koyuyorum. Günümü kurtarmak için kısa vadeli bir çözüm üretmek zorundayım. Mevsimler de beni etkiliyor, bahar geldi, kazaklar gitti artık mutlu bir herifim ben.

Keyifliyken şarkı yazabiliyor musunuz?
Hayır, depresyon işe de yarar bazen. Ben çok keyifli olduğumda şarkı da yazamıyorum. Çok mutluysam okuduğum güzel bir kitabın tadını alamıyorum. Artık seçme şansımı kullanıyorum.




CUMARTESİ