Cumartesi Bir zamanlar Ahu Tuğba’ya çalıyordu!

Bir zamanlar Ahu Tuğba’ya çalıyordu!

29.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir zamanlar Ahu Tuğba’ya çalıyordu!

Bir zamanlar Ahu Tuğba’ya çalıyordu





İstanbul Caz Festivali’nin tanıtım kokteylinde karşılaştığımız Kerem Görsev şöyle dedi: "Mefaret senle öyle bir röportaj yapacağız ki... Bak şimdi benim bir 1963 Cadillac Convertible’ım var. Hem de pembe. Caz gibi araba valla... Boğaz’a karşı, hem gezeriz hem konuşuruz!" Öyle yaptık. Cadillac’ta başlayıp, Görsev’in Tarabya’da, salonun ortasında pırıl pırıl bir Steinway Concert Grand piyano bulunan güzel evinde biten röportaj doğrusu en havalı röportajımdı. Uzun yolumuz boyunca gören herkesin ağzının suyu aktı "Pink Cadillac" için. Caz gibi araba için...
Röportaj sırasında İzmir’de yaşayan bir gençten üç kez mesaj geldi. Görsev’in
St. Petersburg orkestrası ile çaldığı "Expectations"ın notalarını istiyor. Görsev yakında İzmir’e gidecek ya, "Şuraya bırakır mısınız?" falan diye soruyor. Ama bilmiyor ki Kerem Görsev bu mesajları çok çok çabalar sonunda gönderebildi. Çünkü o bir teknoloji düşmanı, (Kendisi "Düşmanı değilim yalnızca tercih etmiyorum" diyor ama siz bana güvenin!) müzikte elektronikten hiç hoşlanmadığı biliniyor ve o telefonuyla mesaj dahi yazamıyor!

Her gün piyano çalıyorsunuz. Tatile çıktığınızda ne yapıyorsunuz?
Duramam ki. Tatile Hillside, Kemer Ma Biche’e gidiyorum. Çünkü orada yarım kuyruklu bir piyano var. Bundan önce de beş sene Fethiye Hillside’a gittim. "I Love Mayödeki "I Remember Your Face"i, "Painter"ı hep orada yazdım. Çünkü orada da çok güzel bir Steinway piyano vardı. Tatilde denize gidiyoruz iyi hoş da ben bir piyanoya dokunamazsam, müzik çalamazsam o benim için tatil değil. Bir de haftada 3-4 gün spora gidemezsem rahat edemem. Sürekli giderim yıllardır, e bak belli olmuyor mu?

Sizin elektronik müziği hiç sevmediğiniz bilinir. Chick Corea’nın, Miles Davis’in elektronik işlerini bile dinlemiyor musunuz?
Onları sevmez olur muyum? Chick Corea Electric Band, Miles Davis, Herbie Hancock, Bob James Lee Ritenour, Dave Grusin... Hepsini seviyorum. Ama onların yaptıkları caz! Öylesine esas duruşta durayım. Öbür türlü çamur çıkıyor ortaya. Gelenekseli seviyorum ve temsil ettiğimi zannediyorum. Bugün hiç elektroniği müziğin içine koymamış Tommy Flanagan, Hank Jones, Bill Evans, McCoy Tyner gibi insanlar benim idolüm. Elektronik müziğin içinde caz olursa da seviyorum. Mesela Stevie Wonder’ın 1967’den günümüze kadar her şeyini takip ettim. Çünkü onun müziğinde elektronik de caz da var. Ama öyle bir caz kokuyor ki, en büyük cazcıdan daha cazcı.

Merak ediyorum, Türkçe pop dinliyor musunuz hiç?
İster istemez duyuyorum. Sözleri, ritimleri, image maker’ları aynı. E ömürleri de aynı: Üç ay. Bazıları hariç tabii. MFÖ’yü, Bülent Ortaçgil’i, rahmetli Fikret Kızılok’u, Özdemir Erdoğan’ı, Alpay’ı, Tanju Okan’ı severim. Salim Dündar’ı bilir misin? O İspanyolcalara taktı kafasını. Ama kimse onu taklit edemedi. Çok önemli, karizmatik adamlar bunlar. Hepsi idol olmuş adamlar.

Eskiye bağlılığınız, aldığınız eğitim ve büyürken dinlediğiniz müziklerle mi ilgili?
Ben asker bir sülaleden geliyorum. Bizim ailede şu anda 6 emekli albay, bir emekli korgeneral, bir de hala orduda olan bahriye hakim albayı var. Babam da pilottu. Üsteğmenken istifa etti. Biz çok disiplinli büyüdük. Evde de hep klasik müzik dinlerdik.

Türkiye’de hep cazcıların sayılarının azlığından şikayet ediyoruz. Ama para kazanmaları çok zor hala öyle değil mi?
Evet şartlar zor. Mesela organizatörlerle hep papaz oluruz. Çünkü biz de iyi şartlarda konser vermek, çalışmak isteriz. Türk popçularına ne vereceklerse ya da arabeskçilere, bize de öyle paralar vermeliler. Şöhretli değiliz ama bizim de onlar kadar değerimiz var. Ben para kazanmıyorum ki. Zannetme şimdi evim var, Cadillac’ım var diye çok para kazanıyorum. Karımın durumu fena değil. Türkiye’deki ilk internet şirketlerinden birini kurup onu Sabancı’ya sattı. Benim televizyon programından aldığım maaş ve birkaç konserden aldığım para var yalnızca.

Ne tavsiye ediyorsunuz gençlere?
Ufak tefek işlerde çalışmaları lazım. Benim 1983-1986 arasında ne işler yaptığımı kimse bilmiyor. Gar ve Çakıl gazinolarında da çalıştım. Otobüslerle Türk hafif müziği sanatçılarının turnelerine de gittim. Ahu Tuğba’nın şovları vardı. Hatırlar mısın?, motosikletlerle, arabalarla çıkardı. O şovlarda çaldım. Gülistan Okan’ın arkasında, İskender Doğan’la, Atilla Atasoy’la, Sevda Karaca’yla, aklına kim geliyorsa, o zamanın popçularına çaldım. Ama ben birazcık da mesajcı bir şeyler yapmak istiyordum. Sonra gidip otel casino’larında çaldım. Ve biriktirdiğim parayla "Hands & Lips"i yaptım. Müzisyenler para istedi bir de! Onlara da verdim cebimden. Sonra ne oldu? Görgün (Taner) bana "Bu projeyi İstanbul Caz Festivali’nde çalar mısın?" dediğinde zevkten aklımı kaçıracaktım.Şikayet etmemek lazım. Ciddi bir şey yaptığında basın da, organizatörler de yer veriyor.

Sonraki albümün de adını bile şimdiden koymuşsunuzdur siz...
Evet "Meeting Point" olacak. Orada sırf Reyent’le (Görsev’in son albümünde çalan Reyent Bölükbaşı, Türkiye’nin en değerli çellocularındandır) bir şey yapacağım. Çello / piyano yapacağız, yarı klasik olacak.

Bu albümü kızınız Nisan’a yaptınız ama çello olduğu için hüzünlü bir albüm...
Doğru söylüyorsun. Çellonun öyle, hüzünlü ama çok güzel bir sesi var. Ama "Gak-guk" ve "Be-be-be" gibi neşeli parçalar da var. Nisan kelebek yerine "Be-be-be" diyor. Ama "Back Home" çok hüzünlü. Köpeğim Bebop’a yazdım. Belediyenin attığı zehiri yedi. Veteriner kliniğine götürdük. İki gün komada yattı. Eve getirip piyanonun karşısındaki koltuğa yatırdılar. Göz göze geldik, "Back Home" bir anda çıkıverdi.

Kızınıza yaptığınız için albümün çıkışını da Babalar Günü’ne denk getirdiniz. Peki kızınız ne dinliyor?
Koleksiyonumdan bir CD alıp "Baba müzik koy bana" diyor. Ama kırmızı ve turuncu olan CD’leri seçiyor, hani Impulse’tan çıkanları falan... Renkli ya. Geçenlerde Ornette Coleman getirdi. Sıkıldı sonra "Bunu istemiyorum çıkart" dedi. Sonra Antonio Carlos Jobim koydum. "Baba bu güzel" dedi, dans ettik beraber.

Küçük çocuklara nasıl müzik kültürü aşılanır? Ne tavsiye edersiniz ailelere?
Çocuklar için klasik müzik serileri var ya... Mesela ben "Baby Mozart"ı dinlettim. Vivaldi, Chopin’in piyano etütleri hep kolay dinlenir. Caz olarak Astrud Gilberto, Jobim dinletsinler. Latin onlara iyi geliyor.