Cumartesi “Biz iki kişiydik ama okyanusu 100 kişi geçtik”

“Biz iki kişiydik ama okyanusu 100 kişi geçtik”

22.08.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Nesrin ve Kemal Ayata çifti seyahatlerini kitap yaptı. Kitabın geliri Baba Beni Okula Gönder kampanyasına bağışlanacak

“Biz iki kişiydik ama okyanusu 100 kişi geçtik”

Nesrin (51) ve Kemal (52) Ayata çiftinin Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciyken başlayan deniz sevgisi, 17 yıl önce “Dünya turuna çıkalım” gibi bir hedefe dönüşmüş. Sonunda “halatları kesip” 2007’de tekneleriyle denize açılmışlar. Okyanusları aşıyor, gördükleri yerde duruyor, acıktıkları yerde balık tutuyor, beğendikleri kumsalda denize giriyorlar. Hatta okyanusta uçan balıklarla samimi olmayı bile başarmışlar. “Garibanlar gece kör uçuş yaptıkları için önce küüüt diye bir ses, ardından teknede taka taka sesler. Hadiii çık onu denize at. Pank (teknenin adı) yüksek olmasına rağmen camlardan hep balık pullarını temizliyoruz. Maalesef bazen sesini duymuyoruz, sabah yolluyoruz denize meftaları” diyor Nesrin Ayata.
2007’den beri yaklaşık 20 ülke dolaşmışlar. Şu an ise ABD’de, Fort Lauderdale’de kasırga sezonunun geçmesini bekliyorlar. Her adımlarını arkadaşlarıyla paylaştıkları için “Okyanusu 100 kişi geçtik” diyorlar. Yollardan arkadaşlarına attıkları bu e-postalar o kadar beğeniliyor ki dostlarının ısrarı üzerine bu geziyi kitap haline getirmeye, “Halatları Kesince” adlı bu kitabın gelirini ise Baba Beni Okula Gönder kampanyasına bağışlamaya karar veriyorlar. Nesrin-Kemal Ayata çiftini dünyanın öbür ucunda yakalayıp sorularımızı yönelttik...

Haberin Devamı

Nesrin Ayata
“Seyahatten önce çok ciddi hazırlandık, ilkyardım kurslarına bile gittik”
* İtiraf etmeliyim, önceleri çok uzak geliyordu seyahat. Ama günbegün gerek kendi teknelerimizle gerekse dostlarımızın tekneleriyle yaptığımız seyirlerle gerçekten müthiş tecrübeler kazandık. Hazırlıklarımızı son derece ciddi sürdürdük. İlkyardım kursları, teknenin donanımı, bakımı, psikolojik dayanıklılık vs.
* Yola çıkarken yaşanan en önemli an, halatları kestiğimiz andı. Gerçekten ayrılmak istediklerimiz dışında ayrılmak istemediklerimizden de uzaklaşıyorduk. Çok özel dostlar, ailelerimiz... İçimiz burkuluyordu İstanbul gözden kaybolurken... Herkesin odaklandığı hep okyanus geçişiydi bu seyahatte. Tüm dostlarla birlikte geçtik okyanusun öte yanına. Yazışmalar biz ayrılırken başlasa da okyanus geçişinde ilgi ve sevgi en üst sınıra dayandı. Ve umarım paylaştığımız sevgi selinden oluşan bu kitap sayesinde birkaç kızımız daha okula gidebilme şansı bulur.

Haberin Devamı

Kemal Ayata
“Denizin üzerinde sıkılmıyoruz; tekne denizin üzerinde bir ev gibi”
Kitabınızda neler anlatıyorsunuz?
Anlatılan bizim içsel yolculuğumuz. Buradaki en önemli nokta, yolladığımız ilk e-posta’dan itibaren arkadaş ve akrabalarımızdan gelen yoğun duygusal etkileşim bizce. Bu insanlar toplam 100 kişiler kadarlar ve yolladıkları mesajlarla bize muhteşem duygular yaşattılar. Kitabın yazarı sadece ikimiz değiliz. Kitabın yazarları aileleri ve çevreleri ile birlikte 400 kişi civarındalar. Kitabımızla başka insanları da sevindiririz düşüncesiyle gelirini BBOG’ye bağışlamaya karar verdik.

Mardin’in bir köyünde okul da yaptırmıştınız seyahate çıkmadan önce. BBOG’ye bu özel ilginiz neden?
Bu soruya klasik cevaplar vermek mümkün. Ülkemizin ekonomik sıkıntıları, eğitimin önemi vs. Ancak asıl önemli olan, Güneydoğu’nun ücra bir köyünde ilk defa bir ilköğretim okuluna kavuşan yavruların gözlerindeki ışıltıyı görmek, sevinçlerini yaşamak, köy halkının sevgisine mazhar olmak.

Denizin ortasında sıkıldığınız oluyor mu?
Hayır, sıkılmıyoruz. Tekne bir ev, bir taşıt ve tuzlu su üstünde. Yani bir konstrüksiyon var, su tesisatı var, motorlar var, elektronik aletler var, mutfak var, yelken sistemi var. Şehir hayatında alıştığımız hiçbir hizmet yok. Her şeyi kendimiz yapmak zorundayız. Alışverişi, yemekleri, temizliği... Denizde büyükşehir yaşantısında kendimiz için çizdiğimiz sınırların hiçbiri yok. Huzur, özgürlük, doğayla bütünlük, doğallık ve güzel dostluklar var.

Seyahat ne zaman bitecek?
Herhangi bir süre sınırlamamız yok. Mühim olan gezgin olmak, dünyanın çok farklı güzelliklerini, yaşam tarzlarını, kültürlerini, lezzetlerini tatmak.

İstanbul’dan ayrılırken bir an vazgeçmek istediniz mi?
Son çıkacağımız gün dost ve akrabalarımıza dedim ki, “Bana geçerli bir sebep söyleyin, kalalım, gitmeyelim.” Eğer sıradan olmayan, ciddi bir sebep bulabilseydim gitmekten vazgeçecektim. Halatları kesmek çok kolay bir iş değil. Ama iş bağlantım gereği iki-üç ayda bir Türkiye’ye dönmek zorundaydım. Bu sebeple özlemlerimiz uzun süreli olmadı hiç.

Yazarlar