Cumartesi “Bizdeki yemekler herkesin evinde pişenlerden farklıydı”

“Bizdeki yemekler herkesin evinde pişenlerden farklıydı”

19.12.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Savaş fotoğrafçısı ve belgeselci Coşkun Aral, “Annemin Yemekleri” adlı bir kitap hazırladı. Aral evlerinde her coğrafyadan malzeme ve pişirme yöntemi kullanıldığı için bazı yemekleri başka hiçbir yerde yemediğini söylüyor

“Bizdeki yemekler herkesin evinde pişenlerden farklıydı”

Ünlü savaş fotoğrafçısı, gezgin, macera insanı, belgesel yapımcısı Coşkun Aral, annesinin evde yaptığı yemeklerini kitaplaştırdı. Hotpoint-Ariston’un desteğiyle hazırlanan “Annemin Yemekleri” adlı kitapta Aral Karadeniz’den Ege’ye, Güneydoğu’dan Orta Anadolu’ya kadar yedi bölgenin yemeklerini 74 yaşındaki annesi Nilüfer Aral’ın tarifleriyle anlatıyor. 37 tarifinin bulunduğu kitapta Coşkun Aral’ın favorileri çerkeztavuğu ve pilavlar...


Nereden aklınıza geldi bir yemek kitabı çıkarmak?
Boğazıma düşkünüm. İmkanım varsa kötü şey yemem. Her şeyi yediğim zamanlar oluyor ama lezzeti seviyorum. Aklımda zaten uzun zamandır yemekle ilgili bir kitap yapmak vardı. Annemden yemek tarifleri aldım. Kalp ameliyatı geçirdiği bir dönemde “Anne yılbaşına kadar elinde kitabın olacak” dedim. Kadıncağız da mutlu oldu.

“Pırasayı ağzıma sürmezdim; pırasa yeme dersleri aldım”

Evinizdeki sofrada nasıl yemekler olurdu?
Biz Siirtliyiz. Ama annemin annesi Trabzonluydu. Trabzon’daki birtakım pişirme yöntemlerini eve getirmiş. Örneğin hamur işleri, peynir ve tereyağının daha farklı kullanımlarını öğrendik. Amcamın eşi Konyalıydı. O da Orta Anadolu’nun mantı gibi bizde olmayan hamur yemeklerini getirmiş. Ülkenin değişik bölgelerinden farklı tatlar gelmiş ailemize. Böylece evimizde füzyon yemekler ortaya çıkmış, Siirt’te bulunmayan pişirme yöntemleri ve tatlar gelmeye başlamış. Herkesin evindeki yemeklerden farklıydı bizim yemekler. Annem lezzetleri koruyup yemeklerin içeriğini, biçimini, pişirme yöntemlerini değiştiriyordu. Örneğin perde pilavı tarifi yayımlandığı an bana beş telefon geldi. “İçinde niye ciğer yok?” diye. Çünkü ciğer hem kolesterolü yükseltiyor hem de yeni kuşaklar ciğer yemiyor. O yüzden ciğeri koymadık. Kitabın özgünlüğü annemin mutfağı olması. Annemin evinden başka hiçbir yerde yemedim bunları. Annem geleneksel yemekleri çağa uyduruyor. Siirt’in yemekleri ve Siirt’e başka bölgelerden gelen insanların bize öğrettiği Anadolu lezzetleri, Orta Anadolu, Ege ve Karadeniz yemekleri var kitapta.

Eskiden beri her şeyi yer miydiniz? Annenizin size zorla yedirdiği bir şey yok muydu?
Vardı. Pırasayı ağzıma sürmezdim mesela. Pırasa yeme dersleri aldım kendi kendime.

Size yemek yapmayı anneniz mi öğretti?
Hayır. Aksine beni mutfağa sokmazdı. 11 yaşında halamla yaşamaya başladım. Halam da beni mutfağa sokmazdı. Şimdi eşim de sokmuyor. Ben seyahatlerde yemek yapıyorum. Çok iyi börek yaparım.


“Mecburen yediklerim: Fare, köpek, solucan, kobra, böcek...”
Türk mutfağı dışında hangi mutfakları seversiniz?
Hint, Tayland, Filipin, Meksika ve Japon mutfağını. Mecburiyetten yediğim şeyler de oluyor. İnsanları kıramıyorsunuz. Mesela Malatya’da üç gün kaldım abartısız 8 kilo kayısı türevi şey yemişimdir.

“Kabile reisi beni öldürecekti, vazgeçti, maymun eti ikram etti”

Dünyanın her köşesinde bulunmuş birisiniz. Alışık olmadığımız yiyecekleri de tatmışsınızdır. Sizin için “Her türlü şeyi yiyebilir” diyorlar...
Mecburiyetten fare, köpek ve solucan yemiştim. Bir gün Hindistan’da beni kazıkladılar, karga yedim. “Tavuk yaptık” dediler. Tavuk yerine karga geldi. Kafasını gördüm. Çıtır çıtır yedim. Vietnam’da da canlı yılan yedim. Hem de zehirli kobra. Tadı balığa da, timsaha da,
tavuğa da benziyor.

Hiç aç kaldınız mı?
Çok. Mesela Afganistan’da. Hamam böceğinin üzerine elimi koyup ağzıma götürdüğümü biliyorum. 21 gün aç kaldım. Aç insan her şeyi yer. Bir keresinde çölde üç gün aç kaldık. Ölmüş bir devenin kemiklerini kaynattılar, suyun içinde de bir sürü böcek vardı, içtik. Kızıl Kmerler’in kampına gittim. İkram ettiklerini isterseniz yemeyin! Amazon’da Jivarolar var mesela. Bu kabile öldürdüğü kişilerin kafalarını üzerinde taşıyor. Oraya gittim. Beni yakaladılar, “Asın, kesin” derken kabile reisinin ayağındaki yaraları gördüm. İlaç sürmek istedim, izin verdi. İyi geldi. Çok sevindi, yüzümü boyadı, kafama tüyler taktı, kurtulduk. Bizi ağırlamak için de şişe geçirilmiş maymun getirdiler. Gel de yeme!

Peki bir maymunun, yılanın, farenin tadı nasıldır?
Hepsi birbirine benziyor. İnsan eti yiyenlerle konuştum. Domuz etinden farkı yokmuş. Ama unutmayalım:?Herkes her şeyi yer. Özellikle de cinsel gücü artırmak için. Gergedanların boynuzları kesilir, maymun beyni yenir, kaplanların kanı içilir, cenin bile yiyenler var Asya’da. Viagra’nın çıkışı pek çok hayvanı kurtardı aslında. Cinsel güç uğruna bunlar insan beyni bile yerler.