Cumartesi Bize bir şeyler oluyor

Bize bir şeyler oluyor

17.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kim demiş değişmiyor diye. Türkiye değişiyor!

Bize bir şeyler oluyor

Bir dönem bir kesim hakikaten pizza yedi. Arka arkaya pizzacılar açıldı, acayip iyi iş yaptılar. Fakat lahmacun ölmedi. Önce fast food lahmacun zincirleri pizza karşısında zaferini ilan etti, ardından şık kebapçılar açıldı. Minimalist dekorasyonlarıyla, kibar şef garsonlarıyla Fransız restoranı tadında kebapçılar... Önce kebap sevdiğimizi keşfettik. Kebap "iğğrenççç"ti, lahmacun "pis kokulu" bir "şey"di, aman tanrım onu kim yerdi? Temiz temiz pizza yemek dururken... Çok değil 10 yıl önce, diyelim bir dolmuşta, Müslüm Gürses çalarken eşlik etseniz arkadaş çevreniz sizi o saniye dışlayabilirdi. "O arkadaşlarınız" bu yaz Açık Havada Müslüm Gürses konserinde çığlık çığlığa Müslüme eşlik etti. Kim der ki, mesela piyanist Fazıl Say sık sık kebapçıya gitsin de Kilis Ali Nazik yesin. Yiyor! Müslümden sonra füzyon mutfağı... Kebap yedikten sonra bir kulüpte DJ müziği dinleniyor. Ya da Müslüm konserinden çıkıp füzyon mutfağı olan bir restoranda yemek yeniyor. Ve bunları çiğ köfte ile viski içenleri çok çok çok ayıplayan kesim yapıyor.Yıllardır herkesin dilinde hep aynı nakarat var: "Türkiye değişmeli." Kim demiş değişmiyor diye. Değişiyor! Kendinden, zevklerinden artık daha az utanıyor. Olduğu ile olmak istediği arasında bir köprü inşa etmeye çabalıyor."Au revoir Muğlalılar"Rivayet muhtelif; ama doğru, ama yanlış şöyle bir hikaye var:1950 seçimleri öncesinde bir gazetenin başyazarı, yanında işte diğer Demokrat Partililer herhalde, seçim propogandası için hep birlikte Muğlaya gidiyorlar. Konuşmalar yapılıyor, nutuklar atılıyor; derken biniyorlar arabaya dönecekler, Adnan Menderes başyazara "Siz hiç konuşmadınız" diyor. "Bir şeyler söyleyiniz." Başyazar arabanın camını indiriyor:"Au revoir Muğlalılar" diyor.Ve o yıl, Muğladan, evet Muğladan, Demokrat Parti listesinden bağımsız aday olarak milletvekili seçiliyor.Seçildi de kötü mü oldu? Hayır, katiyen! Ama şimdi siz birini, Muğlaya değil de diyelim Siirte milletvekili adayı yapın, o aday seçim gezisinde ağzını açıp hiçbir şey demesin, tam gidecekken açsın arabanın camını bir cümle etsin, o cümle de "Au revoir Siirtliler" kıvamında olsun ve o aday da milletvekili seçilsin... Mümkün mü?Kim demiş değişmedi diye, Türkiye değişti, değişmeye devam ediyor!Tüm Türkiye kendinin peşinden gidiyor. Mesela oyunu, kendiyle aynı dili konuştuğu için kendisi gibi olduğuna inandığı kişilere veriyor. ***Çoğunlukla aynı dili konuşanlar, Türkiyenin hayrına mıdır? Belki değildir. Ama o kadar "tu kaka" dendi, kebap pislenmedi; arabesk yıllarca yasaklandı, yine de yok olup gitmedi. Demek ki yasakla olmuyor bu işler. Kitlelerin onayına muhtaç olanlar, kitlelere kendilerini doğru anlatacak bir dil kurmak zorundalar.Birtakım şeylerin yasakla önünü kesseler bile nereye kadar?Bu kadar! Bir kültürü topyekun reddetmek ile o kültüre sımsıkı yapışmak arasında bir yerde, sanki artık daha rahat, daha özgür bir şekilde zevklerimizin, aslında kendimizin peşinden gidiyoruz. Koca "Dost cemiyeti" ikinci bir Hercai çıkaramadı mı? Uzay Heparının ölümünden beri vardır bu "Günaydın dost" geyiği. Kimse haklarında bir şey bilmez ama herkes böyle bir "şey" olduğunu bilir. Bu hafta Aktüelde Ebru Çapadan daha fazlasını da öğrendik.Diyeceğim şu ki inanç denen şey hakikaten bir muamma. İnanır insan tabii, mutlaka bir şeylere inanır ama, inançla mantık arasına da bir çizgi çekmeden mi inanır? Sırf inanıyor diye, kendisine ait olmayan söz ve bestelere de imzasını atmaz yani. Atar mı?Atarsa; attıysa yani Çelik, yaptıysa böyle bir şey; gün gelir çıkar ortaya. Eski "dost" düşman olur, dostluk zamanından fotoğraflar insanın başını feci belaya sokar. Bir de şu var: Çelik nihayetinde bir pop şarkıcısıdır. "75inci Yıl Marşı" ne ya? Zaten onu niye alır da albümüne koyar? Koyar da ne olur? Onu kim dinler? İkinci bir "Hercai" çıkaramadı mı koskoca Dost cemiyeti? Çelik, "Zaga"ya konuk oldu, somurt somurt oturuyordu. Bir izleyici aradı, Çeliki istedi, sonra "Günaydın Çelik" dedi. Savaş hazırlıkları... Savaşa gönderdikleri askerlerin de DNAlarını alsınlar bari. Dönmeyen olursa, kopyalarlar! ABD anıtları kopyalıyormuş. Bir terörist saldırıda yok olma ihtimaline karşı anıtların lazer tarama yöntemiyle haritaları çıkarılıyormuş. Bu üç boyutlu haritalar hükümet tarafından gizli bir yerde saklanacakmış. "Arkadaşlarım nereye gitti?" Aaa bir de bakmış ki bir gözlemci, köylü yani, tarlada çapa yapıyor. Yanına gitmiş ve sormuş: "Günaydın bay köylü, profesör bilmem kim ve arkadaşları hangi yoldan gittiler acaba?" Bir felsefe profesörü ve asistanları 20-25 yıl önce bayırda, çayırda "Aristo Yürüyüşleri" yaparak felsefe konuşuyorlarmış. Bir gün hoca, öğrencilerinden birinden, ki o öğrenci bugün artık felsefe profesörü, otele dönüp unuttuğu bazı notları getirmesini rica etmiş. Öğrenci otele gitmiş, notları almış, geri dönmüş, bir de bakmış ki yol ikiye ayrılıyor. Önce şaşırmış, sonra "Ben bir felsefeciyim" demiş, "paniğe lüzum yok. Bir gözlemciye sormalıyım." Geçen gelen evlendi - Kız oğlan kız bakire, geçen geleni bir hacıya sattım, evlendi... tubakyol@yahoo.com "Haber Özel" muhabiri soruyor: Kız bakire mi?