Cumartesi “Bu bebekler destan yazıyor”

“Bu bebekler destan yazıyor”

15.11.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Dünya genelinde her 10 bebekten biri prematüre. Dünya Prematüre Günü dolayısıyla düzenlenen kampanyalara destek vermek için prematüre doğum yapmış ve şimdi sağlıklı çocuk sahibi annelerle konuştum

“Bu bebekler destan yazıyor”

Eğer bir sosyal medya hesabınız varsa, bu ay mor rengin öne çıktığı anne ve bebek fotoğraflarına denk gelmişsinizdir. “Prematüre moru” isimli fotoğraf paylaşım kampanyası 17 Kasım’ın Dünya Prematüre Günü olması sebebiyle prematüre bebek doğumlarına dikkat çekmek için düzenlenmiş. Dünya genelinde her 10 bebekten birinin prematüre, yani 37’nci haftadan önce doğduğunu ve ülkemizde de her yıl 150 bin bebeğin prematüre olarak dünyaya geldiğini düşünürsek prematürelik hakkında anneleri bilinçlendirmek için daha yapacak çok şey var.
Ben erken doğmuşum, oğlum da erken doğan bir bebek. Prematüre olarak kabul edilmese de erken doğumun bebek gelişimindeki etkilerinin farkındayım. Bu kampanyaya destek vermek adına, prematüre doğum yapmış ve şimdi sağlıklı evlat sahibi annelerle konuştum.

Haberin Devamı

“Can arayı kapattı, bir mucize yaşadık”

İnci Candemir çok sağlıklı bir hamilelik geçirmesine rağmen, oğlu Can 2008 yılında gittikleri altı günlük bir Amerika seyahati sırasında 23 haftalık olarak dünyaya gelmiş. Doğumdan 135 gün sonra evlerine dönebilmişler. Seyahatin ikinci gününde gaz sancısı şikayetiyle acil servise gidip doğumun başladığını öğrendiğinde dünyası başına yıkılmış.
“Kuvözde bebeğimi ilk görmeye gittiğim gece nefes dahi alamadım. 670 gramlık bir can, her yerine kablolar bağlanmış. Beyin kanaması, sık sık solunum durması ve yaşam sınırındaki prematüreliğe dair ne varsa yaşadık. Tarifi mümkün değil” diyor Candemir.
Sonrasını ise şöyle anlatıyor Candemir: “Prematüre bebekler kahramanlıklarıyla neredeyse destan yazıyorlar. Can 4 yaşına kadar yaşıtlarından biraz geri kalmış olsa da şimdi 6 yaşında ve arayı kapattı. Doğrusu biz aile olarak bir mucize yaşadık.”

Haberin Devamı

“Bu bebekler destan yazıyor”

“Hiç uyumadan nefesini dinleyerek günler, aylar geçirdim”

Saniye bencik kartal, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nde öğretim görevlisi. Suyunun erken gelmesi sebebiyle oğlu Demir’e 34 haftalıkken kavuşmuş. Doktoruna “Bebeğim ölür mü?” diye sormuş. Doktorunun bebeğinin yaşamasıyla ilgili onu cesaretlendirmesini asla unutamıyor.
2 kilo 100 gram doğan bebeğini zor olsa da emzirmeyi başarmış.
“Bebeğim emmekte çok zorlandı, mama takviyesi de yaptık, aldığı her gram evde bayram havası yaşatıyordu. Gece, gündüz hiç uyumadan nefesini dinleyerek günler, aylar geçirdim” diye anlatıyor o günleri. “Şimdi yaşıtlarının gelişim eğrisini yakaladı. Annem, babam ve eşim bu süreçte çok destek oldular. Etrafımda işim gereği çocuk gelişimini iyi bilen dostlarım, hocalarım var, şanslıyım. Prematüre bir bebeğin gelişimi düzenli takip edilmeli ama çoğu aile ne yapması gerektiğini bilmiyor.”

“Ben de başarabilirim demek istiyorsun”

İrem Erdoğan’ın prematüre doğan oğlu Mert şimdi 9 aylık. “Muayene sırasında oğlumun kanının ters akmaya başladığını öğrendim. O an doğum kararını verdi doktorumuz. Mert’i 27 haftalık, 680 gramken kucağıma aldım” diye anlatıyor başından geçenleri.
Doğumundan bir gece önce internetten 680 gram doğan bebekleri araştırmış ama hep olumsuz hikayelere denk gelmiş. Başarmış bir anne bulmayı ve “Ben de yapabilirim” demeyi istemiş. Instagram’da aynı durumu yaşayan yabancı anneleri bulunca rahatlamış. Birçok minik mucizenin fotoğrafını görmüş Erdoğan.
İşte o zaman “Benim bebeğim de iyi olacak” diye düşünmüş.

Haberin Devamı

“Benim başıma gelmez diye düşünmüştüm”

ŞİMDİ 5 yaşında olan, prematüre doğmuş ikizlere sahip Evrim Çakıcı tecrübelerini prematüre anneleri.com isimli bir blog’da paylaşıyor. “Benim başıma geleceğini düşünmediğimden doğum öncesinde prematüre bakımıyla ilgili bir araştırma yapmamıştım. Doğum sonrası ise kendimi suçladım” diyor Çakıcı. “Bu duygular yeni anneye çok ağır gelebiliyor. 93 gün süren kuvöz döneminde prematüreliğe bağlı beyin kanaması, hidrosefali gibi daha önce adını hiç duymadığımız hastalıklarla tanıştık. Duru 21 aylıkken, Kaan ise 3 yaşında tam bağımsız yürüyebildiler, şimdi ise okul öncesi eğitime gidiyorlar.” n