Cumartesi Bu takıların taşı değil, tasarımcısı para ediyor

Bu takıların taşı değil, tasarımcısı para ediyor

07.01.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Portakal Sanat ve Kültür Evi takipçilerinin karşısına yine çok ses getirecek bir sergiyle çıkmaya hazırlanıyor.

Bu takıların taşı değil, tasarımcısı para ediyor

Anish Kapoor, Marc Quinn, Damien Hirst, Tim Noble, Sue Webster, Alexander Calder gibi sanatın dev isimlerinin tasarladıkları takılar
12-28 Ocak tarihleri arasında satış amaçlı olarak sergilenecek. Portakal’ın üç kuşaktır devam eden antika
ve müzayedecilik geleneğinin şimdiki temsilcisi Maya Portakal’la bir araya geldik ve ona çok heyecan veren bu projenin ayrıntılarını sorduk.


Müzayedeleriniz sanat takipçileri tarafından ilgiyle izlenir hep. Bu sefer ne bekliyor onları?
Bu sefer yine bir ilki gerçekleştiriyoruz; bu sergiyle
Anish Kapoor, Marc Quinn,
Damien Hirst, Tim Noble, Sue Webster, Alexander Calder gibi sanatın dev isimleri mücevher tasarımcısı rolünde çıkıyorlar karşımıza. Bu sanatçılar tek ya da çok sınırlı sayıda takılar yarattılar. Bu mücevherler takılabilir minik heykelcikler. Bir tablo, bir heykel gibi imzalı, tarihli birer minyatür sanat eseri.

“Sergiden bahsederken gözlerim parlıyor”

Nereden aklınıza geldi böyle bir sergi fikri?
Bunu Louisa Guinness isimli bir dostumuz Londra’da yapıyor. Ona dedik ki “Gel bunu İstanbul’da da yapalım”. Bu sergi Portakal serüveninin bir parçası, bu kalitede eserler sunmaya devam edeceğiz.

Sanatçıların takı tasarlaması sık rastlanan bir durum mu?
Zamanında Picasso da bunu yapmış, George Braque da, Max Ernst de, Man Ray de, Fernan Leger de... Hepsi takı tasarlamışlar ama satış amaçlı değil. Aile üyelerine, dostlarına, sevdiklerine vermek üzere yapmışlar.

Sergide öne çıkan parçalar hangileri?
Takıların hepsinin birbiriyle bir ilişkisi, bir bağı var. Toplam
35 parçadan oluşuyor. Bunlardan 33’ü mücevher. İki tane de çanta var. Onlar da Claude Lalanne’a ait. Lalanne, eşi François Xavier’le birlikte bir ekip olarak hayatları boyunca heykeller yarattı. Öyle heykeller yarattılar ki Georges Pompidou başkanken Kraliçe Elizabeth Fransa’ya onu ziyarete geldiğinde hediye olarak “Grasshopper” isminde bir heykellerini hediye etti. Yves Saint Laurent kendisine hayrandı. Bir başka sanatçı Damien Hirst’e gelince, sanatın kötü çocuğu olarak tanımlanır, müthiş eğlenceli bir vaziyette hayatına devam ediyor. Bizdeki parçası bir bilezik. Esas olarak ölüm ve yaşamla ilgileniyor, bir eczane serisi var. Bu bilezikteki haplar da o seriye bir gönderme yapıyor. Anish Kapoor o bayıldığımız monokromatik renklerinden yola çıkarak yüzükler ve kolyeler tasarladı. Marc Quinn de meşhur muazzam orkidelerine gönderme yaparak tasarladı takılarını. Tim Noble ve Sue Webster’ın “Fucking Beautiful” diye bir kolyesi var. Alexander Calder ise bu sanatçılar içinde işin zanaat kısmını da kendisi yapan tek sanatçı. Üç boyutlu, hareketli kolyeleri var. Erkekler için de Anish Kapoor’un, Tim Noble ve Sue Webster’ın tasarladıkları kol düğmeleri var.

“Sergide yer alan eserlerin hiçbirinde değerli taş yok”

Sergide yer alan parçaların en önemli özelliği ne?
Hiçbirinde değerli taş yok. Sebebi de taştan ziyade tasarımın ön plana çıkmasının istenmesi... Geçmişte de bu böyle olmuş. Kullanılması gerektiğinde de düşük ayarda taşlar seçilmiş. Kullanamazlar mıydı? Tabii ki kullanabilirlerdi. Ama tasarım ön planda olsun istediler. Seyirciyi kendi tasarladıkları esere konsantre etmeye çalıştılar.

Fiyat aralığı nedir?
15.000 TL ile 470.000 TL arasında değişiyor.

Sergideki parçalar içinde en değerli olan hangisi?
Birbirleriyle mukayese etmek çok doğru olmaz ama sanatçıların içinde yaşamayan tek Calder var, dolayısıyla otomatik olarak bir ağırlığı elbette ki oluyor.

Yıllardır antikacılık ve müzayedicilik yapan ailenin meslekteki şimdiki temsilcisi sizsiniz. Nasıl gidiyor?
Çok iyi gidiyor. Çok şey öğreniyorum. Babam en büyük hocam. En büyük üniversite. Ona yetişmeye çalışıyorum. Daha yolun çok başındayım. Beraber çalışmaya devam ediyoruz, yine asistanıyım. Hep daha iyiyi, hep ilkleri getirmeye çalışıyoruz.


“Bu sanat eserlerini üzerinizde taşıyabilirsiniz”


Bu sergi fikri sizi çok heyecanlandırmışa benziyor...
Müzelerde görmeye alışık olduğumuz, en prestijli sergilerde karşı karşıya geldiğimiz sanatçılar öyle şeyler yapmışlar ki üzerinizde taşıyabiliyorsunuz, günlük yaşamın bir parçası haline geliyor. Bu inanılmaz heyecan verici. Anlatırken gözlerim parlıyor. Çok sevdiğim bir şey olduğu için karşı taraftan da o enerjiyi alacakmışım gibi geliyor. İstanbul’un böyle bir şeye çok hazır olduğunu düşünüyorum.