Cumartesi Bu yarışta artık Türkler de var

Bu yarışta artık Türkler de var

02.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Dünyanın en prestijli yemek yarışmalarından biri olan ve bu yıl ilk kez ülkemizde de düzenlenecek Bocuse d’Or’un jüri başkanı ünlü şef Mehmet Gürs: “Olimpiyatlarda 100 metre yarışı neyse, Bocuse d’Or finali de şefler için öyle bir şey”

Bu yarışta artık Türkler de var

Her biri kendi ülkesinin bayrağını sallayan, tezahürat yapan tribünler dolusu taraftar düşünün... Ancak ortada bir milli maç yok. Peki bu “taraftarlar” ne mi yapıyor? Dünyanın en prestijli yemek yarışmalarından biri olarak kabul edilen Bocuse D’or’da kendi ülkelerini temsil eden aşçıları destekliyorlar. Yalnızca profesyonel şeflerin katıldığı, iki senede bir düzenlenen ve bir nevi aşçılık olimpiyatları olan yarışma adını efsane şef Paul Bocuse’dan alıyor. Ülke çapında yapılan yarışmada birinci olan şef bölge finaline, orada başarılı olursa da Fransa’daki dünya finaline katılarak ülkesini temsil etmeye hak kazanıyor. Finalin bir milli maç havasında geçmesi de bu yüzden. Bu yıl ilk kez Metro sponsorluğunda Türkiye’de de düzenlenecek yarışma öncesi Türkiye Jürisi başkanı Mehmet Gürs ve Türkiye finaline katılmaya hak kazanan dört genç şef ile bir araya geldik.

Haberin Devamı

Mehmet Gürs: “Bu yarışma biraz delilik, bu dört kişide de bir nebze delilik var”

Bocuse d’Or Türkiye’de ilk kez düzenleniyor. Nasıl bir yarışma bu?

Mehmet Gürs: Bocuse d’Or çok heyecanlı bir yarışma. Öyle bir seviyeden bahsediyoruz ki olimpiyatlarda 100 metre finali neyse, insanlar nasıl Usain Bolt’u seyretmek için bütün stadı dolduruyorsa Bocuse d’Or finali de aynen öyle bir şey. Bütün yeme-içme dünyasının kilitlendiği bir olay. Dünyanın en önemli aşçılık yarışması. Yaşayan efsane Paul Bocuse adına yapılan bir yarışma. Fransız yarışması havasında başladı ama öyle değil artık; tamamen uluslararası bir aşçı yarışması. Geleneksel Batı mutfağı olma zorunluluğu yok. Hatta şu an yarışmacıların kendi memleketlerinden bir pişirme tekniği ya da ham madde götürme zorunlulukları var.

Haberin Devamı

Yarışma kuralları neler?

Sürpriz bir durum yok. Malzemeler aylar öncesinden belli oluyor. Bir kutuyu açıp içinde ne varsa onlarla yemek hazırlamıyorlar. Tam tersine uzun bir hazırlık sürecinden bahsediyoruz. Hatasızlığa ulaşmaya çalışıyorlar.
63 ülke katılıyor. Türkiye ilk kez katıldığı için çok heyecanlı bir durum. Buradaki dört kişiden biri Mayıs 2014’te Stockholm’de yapılacak Avrupa finalinde Türkiye’yi temsil edecek, milli takım gibi. Bir koçu, bir de yardımcısı olacak; üç kişilik bir takım halinde yarışıyor olacaklar. 9 Mart’taki Türkiye finalinin hemen ardından 10 Mart’ta TMD (Türk Mutfağı Derneği) bünyesinde Bocuse d’Or Türkiye Akademisi resmen kurulacak. Kazanan kişinin hazırlığına destek verecek. Kazanan kişi ile sağlam kafa patlatıyor olacağız. Kontrol edebilecekleri her şeyi kontrol edebilmelerini istiyoruz.
Biraz delilik, evet. Zaten bir nebze delilik var bu dört kişide de. Yoksa bu yarışmaya katılmazlardı.

“Yarışmak başka bir şey”

Bu dört kişi nasıl seçildi?


Başvurular yapıldı. İlk dördü seçebilmemiz için bir ön eleme yaptık. MSA’da bir deneme-pişirme yaptılar. Bir sepetin içinde kendilerine verilen sürpriz malzemelerle bir şeyler hazırladılar. Bir şefin daha önce çalıştığı yerlere bakarak belli bir şeyler tespit edebilirsiniz ama yarışmak bambaşka bir şey. Biz bu elemede buna baktık. Birkaç hafta önce de gerçek yarışma formatını oturttuk. Kullanacakları balık ve kuzu belli, onun dışındakileri kendileri belirledi. Metro malzemeleri getirdi. MSA’nın oditoryumunda, dokuz tabak balığı ve tepside kuzu etini yarışmada yapmayı düşündükleri şekilde yaptılar. Ama hepsi ayrı ayrı hazırladı ki birbirlerini görmesinler. Çıkan sonuçlar heyecan vericiydi. Evet, ilk defa katılıyoruz ama iyi bir noktada.

Haberin Devamı

Mesleğe başladığınız ilk yıllarda Türkiye’de olsaydı bu yarışma, katılmayı düşünür müydünüz?

Her sene bir kişiyi finale davet ediyorlar. Beni de davet ettiler ama yemedi. Yemedi işin şakası tabii. Restoranımı yeni açmıştım. O yarışmaya odaklanamayacaktım. Ben yarışmacı da değilim. Dedim ya aşçı olmakla yarışmacı-aşçı olmak arasında fark var.

“Türk şefler için bir hayaldi”

Bocuse d’Or yarışmasını daha önce duymuş muydunuz?

Gürcan Gülmez:
İnternet ortamından takip ettiğim bir yarışmaydı. Türkiye’de düzenlenen ilk yarışmaya katılacak olmaktan çok mutluyum. Böyle bir ortamda bulunmak bile heyecan veriyor. Türkiye çapında düzenlenen yarışmalara katılmıştım daha önce ama tabii bu bir numara. 2006’da genç şefler yarışması Chef Rotisseur yarışmasını kazanarak ülkemizi Avustralya’da temsil ettim.
Erol Sarıdoğan: Ben Bocuse d’Or ile ilk defa 2008 yılında tanıştım. O sene genç şefler yarışması Chef Rotisseur’ü kazanmıştım. Heyecan verici bir olay yarışma, insan bir kere alıştı mı sürekli istiyor. Bundan sonra hangi yarışmaya katılabilirim diye araştırırken bu yarışma karşıma çıktı. Dünyanın en prestijli yarışması imiş, o zaman yeni öğrenmiştim. Bundan dört-beş ay önce düzenlendiğini duyunca hemen başvurdum. Zaten hayalini kurduğum bir şeydi.
Volkan Karataş: Bocuse d’Or’u 2007 senesinden beri takip ediyorum. Jürisindeki şefleri de takip ediyordum.
O senelerde bu yarışma Türkiye için hayaldi. Hatta bu seneye kadar Türk şefler için büyük bir hayaldi ve Türkiye’ye gelemeyecek bir yarışma olarak görülüyordu. Üç-dört ay önce Bocuse d’Or Türkiye’nin basın toplantısının yapıldığını gördüğümde “Yok artık” demiştim kendi kendime. Müthiş bir heyecan kapladı beni. Hiç düşünmeden ertesi gün yaptım başvurumu.
Murat Çakıroğlu: Bundan yaklaşık altı sene önce kardeşim bana yarışmanın resmini göndermişti. İnternete girip araştırdım. Ulaşılmayacak bir yer gibi düşündüm. Ben de geçmiş senelerde birtakım yarışmalara katıldım Gürcan usta ve diğer arkadaşlarımla oralarda karşılaşmıştım. Geçtiğimiz ay cebimdeki son parayı harcayarak Lyon’da yapılan dünya finaline gittim.

Haberin Devamı

Nasıldı orada bulunmak?

Murat Ç.: Gerçekten farklı bir dünya. Orada bulunmak bile ayrı bir heyecan. Orada yarışmak anlatılamaz herhalde... Orada bambaşka bir gastronomi var.

Haberin Devamı

“Bizim herkesten fazla hazırlanmamız lazım”

Rakibiniz ortamı görmüş, havayı solumuş. Ne diyorsunuz?

Volkan K.: Ben, ve eminin buradaki diğer arkadaşlarım da öyledir, Bocuse d’Or’un tarihindeki bütün videolarını internetten izledik. Ezbere biliyoruz; kim birinci oldu, yapılan yemekler, hazırlanan tabaklar... Türkiye’de bu yarışmanın ilk kez yapılması bizim için bir dezavantaj. Batıdakiler bu yarışmaya yıllardır katılıyor. Bu sene 30’uncu yılıydı. Bu yüzden bizim herkesten daha fazla hazırlanmamız lazım, o arada kalan yılların hepsini amorti etmemiz gerekiyor. Türkiye’deki şefler gerçekten çok yetenekli, ufku açık ve zeki ama uzun süre hazırlanılması gereken bir yarışma bu. Düşünün birinci olan arkadaş 2014’teki ve sonrasında başarılı olursa 2015’teki yarışmaya katılacak.

Yerel bir malzeme kullanma zorunluluğu var. Ne kullanacaksınız?

Gürcan G.: Ege yöresine ait otlar var.
Murat Ç.: Benim de Ege’den. Şevketi bostan ve baklava milföy kullanarak polenta tarzı bir şey yapacağım.
Volkan K.: Kuzuda kullanacağım yerel ürün kurutulmuş yoğurt, keş olarak bilinir, Bolu’da yapılır. Diğeri de pastırma.
Erol S.: Balıkesirli ev hanımlarının yaptığı bir hamur var, onu kullanacağım.