Cumartesi Bu yazı annem için...

Bu yazı annem için...

25.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu yazı annem için...

Bu yazı annem için...

Bu yazı annem için...

Sarıkız'ın Anıları

Ş imdi uzaklarda ve annelerimizin gönülleri hicranla dolu. Çünkü Zeki Müren’i hiç unutmadılar. Özellikle yıllar önce onu Ankara Göl Gazinosu’nda dinlemeye gittikleri ilk geceden sonra. Onlar için bu adamın "bünyevi farklılığı" önemsizdir. Sanatını sorgulamışlar ve sonuçtan memnun kalmış olacaklar ki, gönüllerinin tahtına oturttular. İnsanları "cinsel tercihleri" yüzünden itip kakmadan kabullenen her aklıselim sahibi varlık gibi. Bu "farklı tavrı" anlayışla karşılamak, (aldırmamak demiyorum) tabulaştırmamaktır.
Zeki Müren’in seyirci kitlesini oluşturan kadınlardan biri de annemdir. O dönemde 35 yaşında, sandre saçları, uzun ojeli tırnakları ve kıldığı 5 vakit namazla bu kitlenin bir örneğidir. Erkek çocuklarını çekinmeden yanlarına alıp onu ucuz matinelerde izlemeye giden binlerce anne gibi. Kocalarından para alamayan ev kadınlarının zeytinyağlı dolmalar sarıp mahalle lokantasına satarak kazandıkları üç-beş kuruşla Zeki Müren dinlemeye koştukları ise hâlâ anlatılır.
Peki 80 sene öncesine kadar fes giyilen, aile kavramına hala sıkı sıkıya bağlı bu Müslüman ülkede, Zeki Müren’in böylesine kabul görmesinin sırrı nedir? Onca boyaya, allı pullu giyime ve işveye rağmen. Gerçekten nedir? Belki bu sırlardan biri -Sayın Erdoğan’ın da anlayamadığına esefle şahit olduğumuz- "sanatçı kimliği" denen büyüde saklı. Ya da toplumumuzun tahmin edilemeyen şaşırtıcı duyarlılığında, kim bilir...
Sevgili Müren bir hayli kalabalık ailemden hiç kimseyi eşcinsel yapmayı başaramadı. Başarsaydı bile önemli değildi. Ruhsuz ve abuk olmalarındansa eşcinsel olmalarını tercih ederdim. Oğlumun bile... Çok iyi yetişmiş bilgili, her kültürden nasibini almış, insan -hayvan- doğa seven, kumaşı iyi ve kendi sesini bulmuş bir genç, eşcinsel olsa "bile" ne fark eder? Heteroseksüel olup da yukarıda sayılan onca şeyden yoksun olmaktansa...
Ayrıca bu tür konularda "büyük konuşmamayı" da hayat insana acı bir biçimde öğretiyor, unutmamak gerekir.
Bu son olay, benim Özdemir Erdoğan’ı 3’üncü sevmeyişim. İlki yıllar önce söylediği bir şarkı yüzünden. Şarkıda keman öğretmeni, öğrencisi küçük kıza aşık oluyor, "Henüz girmiş on üüüç 14 yaşına" türküsünde olduğu gibi kıza duygularını açmaya çalışıyor. İnanın bu "veciz parçaya" duyduğum irite durumlarının, orta yaşımın kıskançlığı ve çaresizliği ile alakası yok. 2’ncisi yine yıllar öncesine dayanır. Erdoğan’ın sahne aldığı bir gece kulübüne gitmiştik; Sezen, Ahmet, Sertab, Süheyla ve Levent’le... Sevgili Sezen meslektaşına favör yapmak istemişti. Sanatçılar arasında adettir. Büyük ısrarlar karşısında (izleyicinin ısrarından söz ediyorum, Erdoğan’ın değil) Sezen dayanamayıp 1-2 şarkı söylemişti. Son şarkının ortalarında Erdoğan’ın yüzü asılmış, neredeyse elinden mikrofonu çekerek almış ve masaya yollamıştı minik serçemizi. O büyüklüğüne yakışır bir tavırla aldırmamıştı ama biz izleyiciler ruhsal sarsıntı geçirmiştik.

Biri bu beyefendiye artık sus desin
Eski İstanbul evlerinin fesleğen saksılı cumbalarında oturan, daha çok "marazi" diye tarif edilen "veremli adam bakışlı" yorumcumuz hiç durmadan konuşuyor. Adnan Şenses’in "Yitirdiği ününü tazelemek için" suçlamalarını kaydadeğer bulmamakla beraber, "Zeki Müren sağ olsaydı bunları konuşamazdınız" saptamasına ise canı gönülden katılıyorum. Hatta bir zamanlar müzik dünyamızı sanat güneşimizle birlikte aydınlatırken, "Daha önceleri neredeydiniz?" diye soruyorum. Artık yaşamayan bir gerçek beyefendiyi itham etmek yerine, bu bağlamda gençlerimize kötü (!) örnek olabilme ihtimali bulunan Bülent Ersoy’u niçin hedef almadınız diye de alenen soruyorum. Üstelik kulağa hoş gelmeyen, "rimeliynen, rujuynan" tarzı Türkçenizle. n
Not: Bu yazımı 18 Mayıs’ta yolladım. Az önce de, aylardır görmediğim Sezen aradı. "İki gün önce seni rüyamda gördüm. Boyun 50 santimmiş. Kırmızı, kısa bir etek giymişsin. ‘Bacakların ne kadar güzelmiş, niçin hep böyle giyinmiyorsun?’ diyorum. Hayırdır, ne oluyor hayatında?" diye sordu. Sezen yakında uçarsa şaşmayın.






CUMARTESİ