Cumartesi Bu yazıyı tatil sapıkları okumasın

Bu yazıyı tatil sapıkları okumasın

28.04.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu yazıyı tatil sapıkları okumasın

Bu yazıyı tatil sapıkları okumasın

Bu yazıyı tatil sapıkları okumasın

Sarıkız'ın Anıları

1997 yazıydı sanırım. Antalya Beldibi’nde, Zigana Tatil Köyü’nün inşaatında çalışıyorum. Güzel de bir akşamüstü. Cep telefonum çaldı. Arayan; sanayide, araç gereç aldığımız bir dükkan sahibi dostumuz. "Aman abla çabuk gel hayatımız kaydı, ancak sen halledersin bu işi" dedi.
"Antalya’da uçan bir İstanbullu" misali, yaptığım maketi bırakıp düştüm yollara. Şehirden dostum ve sürekli ağlayan karısını da alıp, bu sefer Antalya’nın diğer ucuna, Altis Golf Oteli’ne doğru yola çıktık. Seyahat boyunca karı koca dertlerini anlattılar. Olay şu; genç bir oğulları var, tatil köyünün jet-ski servisini çalıştırıyor. 20 yaşında deli fişek bir Antalyalı. Otel de ağzına kadar yabancı turistle dolu. Bir sürü güzel kız ip mayolarıyla bizim oğlanın önünde dolanıp duruyorlar. Dahası jet-skiye yalnız binemeyen korkaklara bir de şoförlük yapması isteniyor. Bu kadarı da fazla tabii. Ufacık yerde, dip dibe tangalı bir kızla oturmak... Hem de ummanın ortasında.
Ne oluyorsa o gün öğleden sonra oluyor. Bir Fransız kızla araca binip uzaklaşıyorlar. Kız da çok güzel. Delikanlı şeytana uyuyor ve kıza "tecavüz" ediyor. Kız da ciyak ciyak bağırmaya başlıyor, devreye otel yetkilileri giriyor, oğlanı skileriyle birlikte kapıya koyuyorlar. Her ne hikmetse kız sonra şikayetinden vazgeçiyor.
Bu arada şunu ifade etmeliyim ki; bu olayı anlatmamın nedeni "Yahu biz bunu yatakta bile zor başarabiliyoruz" diyen beylerin moralini bozmak filan değil. Sadece, jet-skinin yasaklanması için Turizm Bakanlığı’na başvuran Kemer Kaymakamı Sn. Nazmi Günlü’ye destek vermek. Kıyılarımızda deli bir süratle giderek insan ölümlerine sebep olan bu deniz araçlarının akla gelmeyen mahsurları da olabileceğine dikkati çekmek.
Olayın sonrasını merak edenlere; hava kararmıştı, tesise vardığımızda. Müdür Rezzan Bey’le görüşmek istediğimizi söyledik. Müdür bizi yandaki çay bahçesinde kabul etti. Otel müşterisinin, bizim ekibi linç etmesinden korktu herhalde. Sarı saçlarıyla daha çok Amerikalı’ya benzeyen bu genç adam konuşmanın ortasına doğru birden durdu ve bana "Gözlerini kapat" dedi. "Hah," dedim "adam çıldırdı, olayın intikamını benden alacak..." O devam etti: "Gözlerini kapat ve sene 1974’e, Kalamış’a git. Mavi arabalı Rezzan diye bir arkadaşın var mıydı? Bir düşün bakalım" deyince tanıdım. Müdür eski bir arkadaştı ve yıllar sonra bir çay bahçesinde çıkmıştı karşıma. Biraz da hatır için, oğlanın Kuran’a el basmasıyla ve babasından yediği bir iki zılgıtla olay kapandı.
Bizim Coşkun hala diyor ki; "Kendi istedi abla, yoksa o küçücük şeyin üzerinde nasıl yapılır?" Ben bilemem artık nasıl yapıldığını. Ne söylesem boş.

Yeni bir buluş
Geçen haftaki icadım, elektrikli süpürgenin üzerine takılacak yeni bir aparattı. Bu haftaki ise "Nöbetçi eczaneyi elinizle koymuş gibi bulma projesi". Düşünün, gecenin bir vakti ilaç alacaksınız, o sokak senin bu sokak benim dolaşıyorsunuz. A! Bir bakıyorsunuz, eczanenin üzerinde, renkli bir lamba yanıp sönüyor. Ee? Ee de ne demek? İşte icat bu. Uzaktan görülebilen bir ampul. Yalnız dükkan sahipleri bunu belediyelerden beklemeyecekler, yeni bir ihale yolsuzluğuna meydan vermemek için. Kendi paralarıyla alacaklar bir zahmet.




CUMARTESİ