Cumartesi Bulutlara da yaşama şansı verelim

Bulutlara da yaşama şansı verelim

01.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Düşlerimizi zorlayalım ve bulutların da birer canlı olduğunu, belirli bir bilinçle hareket ettiklerini düşünelim. O zaman neyin peşine düşecekler dersiniz?

Bulutlara da yaşama şansı verelim

Bu şeyin içerisinde bir de çeşit çeşit bulutlar var; kimi zaman pamuk pamuk, kimi zaman da şekilsiz, kasvetli, bazen yok olan bazen de sanki yoktan var olan beyazlıklar ama hepsi bizden çok daha hür ve bağımsız; pasaporta, vizeye ihtiyaç duymadan yerküreyi gezip duruyorlar. Birtakım tanımlamalar yapmışız canlılar-cansızlar diye ve de bulutları bir yere koyamamışız, ancak hadi yerleştirelim desek hemen cansız sınıfına oturtmuşuz.Hadi gelin 2003ün sonunda bir kez daha düşlerimizi zorlayalım ve mesela bulutlar da birer canlı olsun tezinden hareket edelim. Her canlının tek bir içgüdüsü var, o da kendi neslini devam ettirmek, yani çoğalmak. Bulutların da bu içgüdü doğrultusunda gezip dolaştıklarını düşünelim. Yani sadece rüzgarlarla oraya buraya savrulmak değil de hareketlerinin belirli bir bilinçle yapıldığını varsayalım. Peki o zaman neyin peşine düşecekler dersiniz? Sülfatın. O da ne demeyin, sülfat parçacığı, şu asit yağmuru olaylarının başlıca sorumlusu ama bulut oluşumunda en etken olan molekül. En zengin sülfat kaynağı ise denizler.İyi de deniz nerede, bulut nerede değil mi? Ah deniz buluta bir yükselse ne kadar da güzel çoğalacak bulutlar ama arada binlerce metre mesafe var. Şimdi de hortumları düşünelim (bu yazıda sadece denizlerde meydana gelenlerden bahsedeceğim). Korkunç bir enerji sarf edip, sakin sakin duran deniz suyunu emerek binlerce metre yükseklere çıkaran ve daha sonra denize tekrar geri bırakan, enerjinin sakınımına aykırı ve halen bilimsel izahı yapılamayan bir tabiat olayı. Peki bu olayın arkasında bulutun kendini çoğaltması için gerekli olan sülfat kaynağına ulaşabilmenin olduğunu düşünün: Gerekli olanı al, çoğal, yoluna devam et, fazlasını geri bırak. Kabullenmesi zor ama mantıklı ve yepyeni bir yaklaşım.İşte bilim böyle güzel bir uğraşı alanı. Size ara sıra bahsettiğim tüm bu olayların özeti "weather modification" olarak adlandırılıyor. Yani atmosfere müdahale etme sanatı. İnanın bunu yapmayı beceren teknoloji gelecekte dünyaya hükmedecek. Sadece dünyaya değil diğer gezegenlerde de hüküm sürebilmenin başlıca gereği bu. Atmosfer hepimiz için senelerin arkadaşı. Kimi zaman kızan, kimi zaman bizi şefkatle kucaklayan, ıslatan, üşüten ama her zaman bizimle olan iyi bir dost. Öyle ya, bulutları getirir, yağmur yağdırır, tabiata canlılık verir; eh şimdi sağolsun bir hocamız çıktı, atmosferin bize toz da, bakteri de, mantar da taşıdığını söylüyor. Ne güzel, işte bilmediğimiz bir yanı daha olan görünmez bir nesne. Ancak eserse, kokarsa, yağarsa hissedilen bir şey ama düşünün biraz; her zaman, her an, her yanımızda, içimizde, dışımızda. Şey diyorum çünkü ancak bazı hallerde hissedebiliyoruz onu. Yağışlı hava hafta sonunda yurdu terk edecek. Ama senenin son haftasına yine batıdan gelen yeni bir yağışlı havanın etkisinde başlayacağız. Yağışların salı günü Ege ve Marmara bölgelerini, çarşamba günü de Adana-Konya-Samsun hattının batısını etkilemesi bekleniyor. Senenin ilk günü yağışların güneydoğu yönünde hareket etmesi ve Suriye sınırından ülkeyi terk etmesi bekleniyor. Ancak fazla zaman geçmeden gelecek haftanın sonuna doğru yeni bir yağışlı hava kütlesi, tozuyla beraber Egeden yurda girecek, cumartesi olmasa da pazar günü havanın tekrar yağışlı olmasına neden olacak. Aman şikayet etmeyin, bu yağışlara ihtiyacımız çok.Yağışlarla ilgili herhangi bir uyarıyı bilinçli olarak yapmadım çünkü hava koşulları kış şartlarında ılıman geçecek ve yurtta gün boyunca 5-10 derece arasında olacak. Yüksek yerlerde değilseniz ve yerdeki karlar erimişse bu sene yurdumuzda yılbaşında kar yağışı beklenmiyor. Yılbaşında kar yağışı beklenmiyor