Cumartesi Çevreci şehir...

Çevreci şehir...

07.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

İsveç’in Malmö kentinde oluşturulan Bo01, yarının örnek kenti olarak kabul ediliyor. Enerjisini kendi üreten, atıklarını değerlendirip, çevreye hiç yük olmayan eşsiz bir yer...

Çevreci şehir...

Çevreci şehir...

İsveç’in Malmö kentinde oluşturulan Bo01, yarının örnek kenti olarak kabul ediliyor. Enerjisini kendi üreten, atıklarını değerlendirip, çevreye hiç yük olmayan eşsiz bir yer...

Levent Köprülü

Size "Geleceğin kenti nasıl bir şey olurdu?" diye soran olsa iki seçeneğiniz var: Ya "Git kardeşim başımdan" diyebilirsiniz ya da beyninizde çakan ampullerin etkisiyle "Jetgiller"i örnek gösterebilirsiniz.
Az önceki soruya kafası takılan bir grup İsveçli girişimci oturup bir proje hazırlamış. Sonra da 1996’da Avrupa Birliği iskan bakanlarına anlatmışlar. Sonuçta "Bo01" kod adlı "Yarının Kenti" (City of Tomorrow), Avrupa Birliği ve Avrupa Komisyonu’nun da rüzgarıyla yelken açıvermiş. "Bo" İsveç dilinde "yaşam" anlamına geliyormuş. "01" de, anlaşılacağı üzere türünün "ilk" örneği olmasından kaynaklanıyor. "Tür" dememizin sebebi ise buranın tamamen "çevre dostu" ilk kent olması. AB de, başarılı olursa, projeyi kıtanın gelecekteki yaşam biçimi kabul edecek.
Öncelikle kentin 700-800 daireden oluştuğunu, bu alanda da,daha önce Malmö’nün eski sanayi bölgesi ve limanının bulunduğunu hatırlatalım. Bo01’deki bina ve işyerleri, İsveç’in ve dünyanın ileri gelen mimarlarına çizdirilmiş. 15’e yakın değişik tasarım var. Aynı alanda, yedi AB ülkesiyle birlikte Romanya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Letonya ve Macaristan’dan "gelecek evi" projelerinin yeraldığı Avrupa Köyü de kuruluyor.

Her şey çevreye uygun
Malmö’nün en merkezi yerinde 180 bin metrekareye dağılan ve 16 Eylül’de iskana açılacak Bo01’in, yapımında, çevreye zarar vermeyen ve dönüşümlü malzemeler kullanılmış. Boyalarda doğaya zararlı kimyasallar yok. Yer döşemeleri tahtadan...
Kentin (artık kent denebilecek düzeyde) tüm enerjisi, kendi kaynaklarından sağlanıyor. Elektrik enerjisinin büyük kısmı, güneş ve rüzgarla üretiliyor. Rüzgar değirmenleri Kopenhag’dan bile görülüyor. Rüzgar olmazsa, binaların üzerindeki güneş panelleri devreye giriyor. Her binanın, hatta dairenin kullanacağı elektrik önceden hesaplanmış tabii...
Merkezi ısıtma, güneş enerjisi panellerinde biriken sıcak suyun belli bir merkezde toplanıp dağıtılmasıyla çalışıyor. Soğutma sistemi de benzer bir merkezden çalıştırılıyor. Evlerde oluşan atıklar ayrıştırılıp biyogaza çevriliyor. Bu biyogaz hem enerji üretiminde hem de Bo01’de ulaşım için kullanılan taşıtlarda yakılıyor.
Kanalizasyondan gelen atıklar, değerlendirilip bitkiler için gübre haline gelirken, atık sular arıtılıp yeniden kazandırılıyor. Evlerdeki atık metal, kağıt ve diğerleri özel çöpçülerce geri dönüşüm için toplanıyor. Ayrıca evde bozulan elektronik eşya, yayları çıkan koltuklar, eskiyen giysilerin toplandığı bir merkez de var. Eşyalarınızı itina ile buraya teslim ediyorsunuz, denize atmıyorsunuz...

Özel vatandaşlık kursu
Gelelim burada nasıl yaşanabileceğine. 85’ten 205 metrekareye kadar değişen dairelerin bulunduğu kentin vatandaşı olmak o kadar da kolay değil.
Öncelikle "paralı bir çevreci" olmanız gerekiyor. Burada okyanus ve Danimarka manzaralı bir daire için 400-500 bin Euro’yu (aşağı yukarı dolarla aynı) gözden çıkaracaksınız. Ardından da buranın vatandaşı olmanın inceliklerini öğrenmek üzere bir kursa başlayacaksınız. "Eğer isterseniz" deniyor ama, katılsanız fena olmaz. Zira burada atıklarınızı nasıl değerlendireceğinizden tutun da eve sokmamanız gereken zararlı maddelere varıncaya kadar pek çok şeyi öğreneceksiniz.
Bu arada çocuğum nerede okuyacak diye üzülmeyin. Burada tüm Avrupa Birliği’nin ortak olarak uygulamak istediği türden bir eğitim bekliyor çocukları. Hatta kent içinde, gençler için özel öğrenci yurtları bile yapılmış. her daire yeşillik ve su görebilecek şekilde tasarlanmış. Çevre düzenlemesi de ona göre. Koca binaların teraslarına ağaçlar dikilmiş. Çevre bahçelerdeki çimenler, ağaçlara takılan sistemler sayesinde "gerçek yağmur doğallığında" sulanıyor... Çocuk parkları, hastane, dükkanlar, sahilde lokantalar, deniz kenarında tahtadan oluşturulmuş seyir alanı, marina unutulmamış. Kentin "sanatsal dokusu" bile var! Birçok heykel
ve sanatsal çalışma binaların aralarında yerini almış.
İşte gelecek böyle bir şey...

Ferrari’ye izin yok!
Ulaşım deyince hemen belirtelim. Yerleşim birimleri içinde motorlu taşıtların gezinmesi yasak. Bunun yerine elektrikli golf arabaları ve burası için geliştirilen çeşitli bisiklet türevleri kullanılabiliyor.
Bo01’in dışına çıkmak için yine çevreci araçlar kullanabiliyorsunuz. Yani burada oturup da, çıkışta Ferrari’ye binmek yok! Çok istiyorsanız doğalgazlı bir Opel Zafire, elektrikli bir Chevrolet veya Think, o da olmadı "melez" bir Toyota Prius kullabiliyorsunuz. Bunu da, "car pool" diye anılan bir çeşit oto kiralama yöntemiyle yapıyorsunuz. Önce belli bir yıllık ödüyorsunuz. Ardından da kullanmadan bir gün önce rezervasyon yaptırıp, ertesi günü aracınızı alıyorsunuz. Kiralık da denebilir, ancak fiyatı daha uygun.





CUMARTESİ