Cumartesi “Cihangir’de ev tutacağıma set kurdum”

“Cihangir’de ev tutacağıma set kurdum”

27.11.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Oyuncu Seray Sever yapımcılığını üstlendiği sit-com projesi “+18” ile çok iddialı.”Bu set için 500 bin TL’den fazla para harcandı. İnsanlar izleyince ‘Bu iş işte böyle yapılır’ desin istiyorum” diyor

“Cihangir’de ev tutacağıma set kurdum”

Seray Sever ile Ayazağa’daki Ata Stüdyoları’nda buluşmak üzere yola çıkıyoruz. Ocak ayında Show TV’de yayımlanmaya başlayacak yeni sit-com projesi “+18”i konuşacağız. Telefonda “Sete ilk kez bir gazeteci geliyor, çok heyecanlıyım. Görünce şaşıracaksınız burada yepyeni bir dünya kurduk. İzzet Çapa’nınkileri aratmayan süslü bir kafemiz, Cihangir’i andıran sokaklarımız ve çok şık evlerimiz var” diyor.
Haksız da sayılmaz, stüdyodan girince önce kıpkımızı şık bir mutfaktan ardından da dekorasyon dergilerinde görmeye alıştığımız cinsten tasarım mobilyalarla dolu bir salondan geçip Cafe Rouge’a ulaşıyoruz. Rouge, Sever’in canlandıracağı karakterin kafesi. Dekorasyonunu o yapmış. Leopar desenli berjer koltuklar, kırmızı kanepeler var. Şamdan ve vazolar bile Swarovski taşlarla süslenmiş. Hiçbir masraftan kaçınılmamış.
Kafenin hemen arkasındaki bölüm ise Cihangir. Dizi bu semtte yaşayan bir grup gencin maceralarını anlatıyor. Bu nedenle stüdyoya bir sokak ve birkaç dükkan kurulmuş ancak inşaat tam olarak bitmemiş. Sever “Bende bu mükemmelliyetçilik varken zor biter” diyor. Sokaktaki banka oturup konuşmaya başlıyoruz.


Sizi ekranda görmeye alıştık. Bu sefer Zodyak adlı şirketinizle yapımcı olarak karşımızdasınız...
Zodyak’ı üç sene önce kurdum. Yönetim kurulunda annem, babam, kardeşim ve avukatım var. Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi okudum. Oyunculuk deneyimimi finans bilgim ile birleştirince yapımcılık yapmaya karar verdim. Ama bu, ekran önünden vazgeçtiğim anlamına da gelmiyor, Twitter takipçilerim “Seni ekranda görmek istiyoruz” dedikleri için yeni sit-com’umuz “+18”de bir rolüm var. İlk kez anneyi canlandıracağım, sosyetik, güzel bakımlı bir anne.

“+18”in sizce diğer gençlik dizilerinden farkı ne?
Karakterlerimiz 25-35 yaş arasında. Dizi bu
açıdan “Friends” ve “Melrose Place”e benzetiliyor. Bizimkiler de birbirlerine komşu ve hep gittikleri bir kafe var. Ama bunların dışında anlatılan hikayelerde bir benzerlik yok. Dizinin ismini de Twitter’daki takipçilerim buldu. Onlardan gelen isim önerilerinden biriydi.

“Bu diziyle reklamcıların iştahlarını kabartacağız” diyorsunuz.
“+18”de farklı sosyal sınıflardan gelen gençler var. Ellerinden cep telefonu, bilgisayar düşürmeyen, farklı giyim tarzlarına sahip karakterler. Ayrıca dizide moda da ön planda, kostüm sorumlumuz Gülay Kuriş.

Kadronuzda Aysun Kayacı, Pamela Spence ve Paşhan Yılmazel gibi tanıdık isimler var. Onlara eşlik eden oyunculardan biri de kardeşiniz Soner Sever...
Kastı belirlerken Türkiye’de denemediğim oyuncu kalmadı. “Şu isimler popüler olsun da reyting getirsin” demiyorum. Tanınmamış oyuncularım da var. Mesela Can Bonomo. Göreceksiniz diziden sonra patlayacak. Soner de öyle. Kardeşim olduğu için değil, role oturduğu için kadromuzda. Daha önce birkaç kez kötü zengin çocuk oynamıştı. Burada jön. n


“Oyuncuyu rahat ettirirseniz ondan iyi verim alırsınız”
Set için 500 bin TL’den fazla para harcandı. Türkiye’nin en pahalı sit-com dekoruna sahibiz. Nedeni oyuncuları rahat ettirebilmek. Yemekler için bile ünlü otellere hizmet veren bir firma ile anlaştım. Açık büfe, diyet yemekler... Kendimden biliyorum ki oyuncuyu ne kadar rahat ettirirseniz ondan
o kadar iyi verim alırsınız. Hikâye Cihangir’de geçiyor. İstesem Cihangir’de bir ev tutup işi ucuza getirebilirdim ama tercih etmedim.”


“Hollywood’da başrol önerseler bile yapımcılığı tercih ederim”

Yazarlık, sunuculuk, TV programcılığı, oyunculuk, şarkıcılık ve yapımcılık geldi. En başarılı olduğunuz hangisi?
Hepsinde başarılıyım ama kendimi en ait hissettiğim meslek yapımcılık. Hollywood’da başrol teklif etseler bile bu işi tercih ederim. Ayrıca şarkıcılık konusunda haksızlığa uğradım. Kulağımda kulaklık varken çekim yaptılar. Fatih Erkoç bile “Bana taksanız benim de sesim kötü çıkar, bu teknik bir şey” diye açıklama yaptı, dinlemediler. Sıkıntıdan ültiker oldum ve bir değişime girdim. Saçlarımı koyu renge boyattım, görüntüsüyle dikkat çeken Seray’ı silip içimdeki Seray’a yöneldim.

“Bir daha asla şarkı söylemeyeceğim” dediğinizi hatırlıyorum...
Evet. Zaten şahane bir sesim var diye iddia etmemiştim. Güzel şarkı söylüyorum. Jenerik için Sinan Akçıl ile çalışıyoruz. “Sana şarkı yapıp ismini vermeden piyasaya yayacağım. Millet şok olacak” diye takılıyor bana.