Cumartesi Eski kocaya yeni taktikler

Eski kocaya yeni taktikler

31.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Eski kocaya yeni taktikler

Eski kocaya yeni taktikler


     

     Kız bizim kızımız da, bir de ne dediğini anlayaydık iyi olurdu" dedi annem, Sertab’ı kastederek. Benim kızım ise başka, seneye Aşkın’ın katılmasını istiyorum Eurovision’a.
     Anladığınız gibi; ben Sertab Erener’i değil Aşkın Nur Yengi’yi severim. Ölçüm ise kendime göre ve son derece basittir. Sezen olmaz bir elbise giyer, Sertab "Müthiş yakıştı Sezuş, üstünden çıkarma!" der, Aşkın ise "Cüce gibi oldun Sezen abla, çabuk çıkar..." Benim gönlüm de her zaman dostlara acı söylenmesinden yana olduğundan kararlarımı bu doğrultuda veririm. Ayrıca Sertab’ın bir şarkısını söyle deyin, rahmetli Fikret Kızılok’un bestesi hariç hiçbirini hatırlamam. Ben bu kadar düzgün ses de sevmem zaten. İstediği kadar yedi oktav söylesin... Gönül Akkor gibi, Sezen gibi, Leonard Cohen gibi sıra dışı, çatlak çutlak sesleri severim. Dahası var, misal ben muntazam suratlı adamlardan da hoşlanmam. Onlar da yamuk yumuk olmalı. Jean Reno gibi. Ne alakaysa baleden de nefret ederim (Şimdi parmak uçlarında bir sürü insan üzerime üzerime gelecek). Onların o bir örnek tütülerle, aynı hareketlerle ve aynı yüz ifadeleriyle sahne üzerinde oradan oraya koşturması benim içimi sıkar. Bu tedavilik durumumun, aslında Sertab ve sanatıyla bir ilgisi olduğu söylenemez. Kimilerine göre, biraz "simetrik"e, "tekdüzelik"e karşı bir alerji durumu. Böyle "muntazamlıkölar bende bir iç daralması, bir fenalık hissi yaratıyormuş. Doktoruma, "Birbirinin aynı gardırop kapaklarını görünce tansiyonum düşüyor" deyince beni gözlem altına aldıydı. Daha masa kenarına dizilmiş 12 iskemlenin üzerimdeki etkisinden haberi yok... Ve sonuçta; Sertab kardeşimiz çok iyi bir ses ve çok çok iyi bir yorumcu olabilir. Ne dilde söylerse söylesin, bize bir birincilik kazandırabilir de (Slovenya dö puan vereydi ne olacaktı bilmiyorum tabii)... Şimdi benim anlamadığım, bu bizim "örövizyon" bir beste yarışması değil miydi? Peki öyleyse, hani bunun bestecisi? Niçin o sahnede değildi? Bu kadarla da bitmiyor. Aynı gece Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nü alan Nuri Bilge Ceylan niçin üstü açık otobüsle karşılanmadı? Sanat dallarındaki ayrım mı, yoksa sadece birininki mi başarı? Peki dünyanın en büyük ödüllerinden birini alan Orhan Pamuk’a ne demeli? Kafanızı yormayın, Eurovision bir TRT yapımı ve TRT bir devlet televizyonu ve devletimiz sanattan anlar. Bu arada, Sertab ve ekibini kutluyorum. En çok da Ozan Çolakoğlu ve Demir Demirkan’ı... Hayatında ilk ve son defa bu kadar şık olan Sertab’a o kostümleri hazırlayan Belma Özdemir’i de tebrik ediyorum. O gece bize güzel duygular yaşattılar. Özellikle benim gibi, her nerede olursa olsun "birinci" gelene salya ve sümükler eşliğinde ağlayan biri için unutulmaz bir geceydi gerçekten.
     
     Gelelim geçen haftaki yazımla ilgili sorularınıza ve önerilerinize... "Eski kocayı kaç kere basmışım? Bu adam salak mı da sana enselendi? Erkek dediğin kaçamak yaparken, hangi pozisyonda yakalanırsa yakalansın inkar etmeli ve bir kılıf uydurmalı. Bunu beceren adama ben adam derim" gibilerinden. İçlerinden, bir dostumun anlattığı hikayeyi seçip aktarıyorum:
     Orta yaşta bir karı kocaymış komşuları, kadın annesinin arkadaşıymış. Bir sabah kahvesinde anlatmış yaşlı kocasını nasıl bastığını. "Nerminciğim, biliyorsun bu beni 30 senedir aldatıyor ama hep inkar ediyor. Geçen gün nihayet adresini tespit ettim. Polisi de alıp kızla buluştukları otele gittim. Eşkal üzerine hep birlikte odaya girdik. Ah ne göreyim, benimki bir Rus kızıyla yatakta öyle vaziyette işte." Bu arada kadın ağlayadursun, ben size bu kızın niçin Rus olduğunu izah edeyim. Aslında hangi ülkeden olduğu bilinmiyor. Eurovision’da bize puan vermedikleri için, kızın Ukrayna veya Rusya’dan olmasını istedim. Bir nevi "Oh olsun biz de sizi böyle cezalandırırız (!) işte" gibi öç alma durumu. Yeteri kadar anlaşıldıysa biz yeniden aldatılan komşu teyzeye dönelim. "Ah Nerminciğim, Allah kimsenin başına vermesin. Ben onlardan çok utandım. Ama benim adam pişkin, beni gösterip polislere diyor ki ‘Yanlışlık yapıyorsunuz, ben bu kadını tanımıyorum’. Polisler bu sefer kimlik istediler tabii. Aa, bir de ne görelim! Kimlik bir başka isimde. Ahlaksız kendine bu gibi durumlar için başka nüfus kağıdı çıkartmış. İşte böyle Nerminciğim, benimki böylece yırttı. Hiçbir şeye üzülmedim de o motel kapısından çıkarken parmağını gözüme gözüme bir sallayışı var ki... ‘Hanım hanım bunun vebali büyük olacak!’" n
     
     Yazara e-mail
     

Yazarlar