Cumartesi “Etkilenmeyelim diye mağdurları dinlemedik”

“Etkilenmeyelim diye mağdurları dinlemedik”

02.04.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yeni filmi ”Atlıkarınca”da tacizci bir babayı canlandıran Mert Fırat: “Projeyi duyan mağdurlar bize hikayelerini anlatmak istedi, meseleyi genel olarak yansıtan bir film çekmek istediğimiz için dinlemedik”

“Etkilenmeyelim diye mağdurları dinlemedik”

Bir türlü tamir edilemeyen bir banyo kapısı, zırt pırt münasebetsizce açılıyor. Genç kız banyoya girerken tedirgin, her defasında kapıyla galibinin belli olduğu bir mücadeleye giriyor. Sonunda da boyun eğerek, izlenme fikrini göze alıp soyunuyor. Bu kız babasından kapıyı tamir etmesini isteyemez çünkü biliyor ki babası ısrarla bozduğu kapıyı eski haline getirmek istemez. Tıpkı kızının ruhunda açtığı yaraları iyileştirmek istemediği gibi.
Yukarıdaki cümleler sizi rahatsız ettiyse dün vizyona giren “Atlıkarınca” filmini izlemeden önce kendinizi tedirgin olmaya, sinirden tırnaklarınızı yemeye, oturduğunuz koltukta durmadan kıpırdanıp kimi sahnelerde gözlerinizi kapatma ihtiyacı hissetmeye hazırlasanız iyi edersiniz. Zira film boğazınızda düğümlenip kalıyor. Çıkışta insanların sessizce ve utanarak birbirlerine kaçamak bakışlar atmalarının nedeni de bu.
“Atlıkarınca”nın konusu hepimizin bildiği, bazılarımızın yaşadığı, bazılarımızın ise çok yakınlarında yaşanan bir olay: Ensest. Filmde babayı “Başka Dilde Aşk” filminde sağır ve dilsiz bir genci canlandıran aynı zamanda “Binbir Gece” ve “Kapalıçarşı” gibi popüler projelerde de yer alan Mert Fırat canlandırıyor. Yönetmen koltuğunda ise İlksen Başarır var. İkili “Başka Dilde Aşk” filmi ile başladıkları ortaklığı sürdürüyor ve toplumda yok sayılan karakterlerin öykülerini anlatmaya devam ediyorlar.
Mert Fırat ile Arnavutköy’de filmi konuşmak üzere buluştuk. Ben bir gün önce filmi izlemiş, epey öfkelenmiş, her kare kafasına kazınmış biri olarak önce onun gözlerinin içine bakmakta zorlanıyorum. Soruları hızla sorup kalkıp gitme niyetindeyim. O ise sakin ve mutlu. Gülümseyerek “Bu tepkiniz çok değerli. Yaratmak istediğimiz etki buydu. Film seyircinin beynine kazınsın istedik” diyor.

* “Başka Dilde Aşk”ta sağır ve dilsiz bir adamı canlandırdınız. “Atlıkarınca”da ise çocuklarını taciz eden bir babasınız. Bunlar cesaret isteyen roller. Özellikle mi bu tarz rolleri tercih ediyorsunuz?

Oyunculuk ve sanat biraz risk almakla, muhalif olmakla ilgili bir durum. Hani “Sanata politika karıştırmayın” diyorlar ya, hiç katılmıyorum. Buradan illa siyasi bir anlamda konuşmuyorum, hükümete muhalif olmaktan değil hayata muhalif olmaktan bahsediyorum. Bu açıdan bakarsanız da bu iki rol bence her oyuncunun oynamak isteyeceği ve oynaması gereken roller. Biz sanatçılar elimizi taşın altına koymazsak kim koyacak?

* “Atlıkarınca”nın hazırlık sürecinden bahseder misiniz?

İki senedir hazırlanıyoruz. Yüzlerce tez okuduk, polis ifadelerine baktık, psikolog ve sosyolog arkadaşlarımızla konuştuk. Böyle bir proje hazırlıyor olduğumuz duyulunca birçok başvuru aldık. Ensest mağdurları yaşadıklarını bizimle paylaşmak istediler. Kabul etmedik
çünkü kimseden etkilenmek istemedik. Filmde birinin öyküsünü değil meseleyi anlatmalıydık.

İki sene içinde yüzlerce tez ve polis ifadesi okuduk”

* Filmde çok hassas bir konuya değiniyorsunuz. Çekim aşamasında en dikkat ettiğiniz husus neydi?

Eleştirdiğiniz şeyin kendisine dönüşme ihtimaliniz vardı. Bu nedenle taciz sahnesi çekmedik. Ayrıca izleyenlerin kafasında “Çocuklarını taciz eden kişiler şöyledir, şu mesleği yaparlar, şu sınıftan gelirler. Siyasi görüşleri şudur” gibi veriler oluşmasını engelledik. Filmdeki ailenin hangi yıllarda, nerede yaşadığını bilmiyoruz. Karakterin ibadet edişine şahit olmuyoruz ama içki içtiğini de görmüyoruz. Her şey muğlak. Çünkü araştırmalardan anladık ki ensestin milyonlarca nedeni olabiliyor. İktidar merakı, iktidarsızlık, eşinden nefret etme, kendini öldürmek için neden arama gibi. Tek gerçek veri bu adamların yüzde 70’inin çocukken taciz edilmiş olması. Yani bu bir kısır döngü, taciz tacizi doğuruyor. Devlete düşen görev de döngüyü kırmak.

* Şu sıralar gündemdeki idam tartışması hakkında ne düşünüyorsunuz?

İdama inanmıyorum. Bedelini ödetmek istiyorsak ağırlaştırılmış müebbet cezası verebiliriz. İlk 30 yılı hücrede geçirecek tabii. Bu idamdan daha kötü, vicdan ile baş başa kamak esas ceza.

“Yazın İnan Temelkuran’ın filminde oynayacağım”

“İlksen Başarır ile başrol oynayacağım bir filmin okumalarında tanıştık. Yönetmen yardımcısıydı. Proje iptal oldu ama arkadaşlığımız devam etti. Ben İlksen’e ‘Başka Dilde Aşk’taki hikayeden bahsettim, O da bana ‘Atlıkarınca’dan. Benzer işler yapmak istiyorduk, senaryoları birlikte yazmaya başladık. O çekiyor ben oynuyorum, iyi bir ekip oluşturduk ama sık sık tartışıyoruz. İleride birlikte film yapacağız ama bu başkalarıyla çalışmayacağımız anlamına gelmiyor. Mesela yazın İnan Temelkuran‘ın yeni filminde başroldeyim.”

Eğlenceye doydum, evimde DVD izlemek bana yetiyor”

* Çok popüler misiniz? Yolda yürürken zorlanıyor musunuz mesela?

Tanınmak benim için yük değil. Bir de gece hayatım falan olmadığı için sosyal anlamda da çok etkilenmiyorum. Evde vakit geçirmeyi sevenlerdenim. 17-22 yaş arası üniversite harçlığımı çıkarmak için barlarda garsonluk ve barmenlik yapmıştım. O dönem her türlü eğlence ortamına girdim. Şimdi 30 yaşındayım ve doydum. Kitabımı okuyayım, DVD izleyeyim yeter. Çok beğendiğim bir grup olursa konserine giderim o kadar.

* Kadınlar tarafından beğeniliyorsunuz. En seksi erkekler listelerinde yer alıyorsunuz. Bu durum size ne ifade ediyor?

Beni beynim için beğensinler, dış güzelliğimle sevmesinler diye isyan etmiyorum. Çünkü beni tip olarak beğenenler kadar yaptıklarımdan dolayı takdir edenler de var. Kadınlardan “Bakın Mert bey, bunu size dizilerde oynuyorsunuz, popülersiniz ya da tipiniz düzgün diye yazmıyorum, yaptığınız işleri beğeniyorum” diye mail’ler alıyorum. Çok da hoşuma gidiyor.

* Bir röportajınızda “Çok şişman bir kız arkadaşım olmuştu” demişsiniz. “Dış güzellik önemli değil” mi demek istediniz?

Direkt böyle bir açıklama yapmadım. “Başka Dilde Aşk” sırasında “Siz de engelli biriyle ya da çok şişman biriyle ilişki yaşar mıydınız?” dediler. Cevap olarak söyledim. Bazen bir duruş, bakış ya da ağzından çıkan bir kelime sizi o kadar etkiler ki kilosunu fark etmezsiniz. “Yahu çok etkilendim ama kız da şişman be” demezsiniz.