Cumartesi "Fatih Terim’i aşacağım"

"Fatih Terim’i aşacağım"

28.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

4 Ağustos’taki jübilesinin tüm gelirini Eğitim Gönüllüleri’ne bağışlayan Şifo Mehmet, teknik direktörlükte iddialı

Fatih Terim’i aşacağım

"Fatih Terim’i aşacağım"

4 Ağustos’taki jübilesinin tüm gelirini Eğitim Gönüllüleri’ne bağışlayan Şifo Mehmet, teknik direktörlükte iddialı

Ahmet Tulgar

Son dönemin efsane futbolcularından, Beşiktaşlı Mehmet Özdilek, nam-ı diğer Şifo Mehmet, 4 Ağustos’ta futbola veda ediyor. Fatih Terim’in Milan’ın da katılacağı bir gece önceki 2 bin kişilik davetin ardından İnönü Stadı’nda yapılacak jübilenin 1,5 trilyon lira olması beklenen gelirini Şifo Mehmet, Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na bağışlıyor.
Annesinin üniversiteye gitmesini çok istediği ama kendi ifadesiyle "topu seçen" Şifo Mehmet hiç değilse futbolda yüzünü kara çıkarmadığını söylediği annesini şimdi bir kez daha mutlu etmek istiyor. Bir de "Belki çocuğum olmadı ama şimdi inşallah 30 bin çocuğum olacak" diyor. Sonra "Maç öyle ya da böyle biter, önemli olan sosyal hayatta bir şeyler paylaşmak" diyor.
Yani bu güzelliği yapması için sebebi çok Şifo Mehmet’in.
Evet, bir zamanların Feyyaz’lı, Ulvi’li, Recep’li, Metin’li, Rıza’lı, kültürlü ve politize Beşiktaş’ının son temsilcisi de sahalardan koparken, "Teşekkürler" diyoruz. Çok güzeldi.

Şimdi iyi, jübile hazırlıkları filan, sürekli koşuşturuyorsunuz da, o akşam stat boşalıp bütün o curcuna bitince ne olacak?
Yani, bir hüzün oluyor tabii. Ama neticesinde dünyanın sonu değil. Yeni bir hayat başlıyor, yeni bir sayfa açılıyor. Bir yandan da mutluyum. Doğru bir karar verdiğime inanıyorum. Öyle veya böyle bu bitecekti. Ama önemli olan zirvedeyken noktayı koyabilmek. Üstelik şu anda çok yoğun bir tempoyla jübile hazırlıklarıyla uğraştığım için tam bıraktım mı bırakmadım mı bilemiyorum. Ayın 4’ünden yani jübileden sonra çok büyük bir rahatlama olacaktır. Ama ben bu rahatlamaya kendimi hazırladım, bir boşluğa düşme gibi bir sorunum olacağını zannetmiyorum.

Nelerle dolduracaksınız hayatınızı?
Eylülde hemen yurtdışına açılacağım. 1-1,5 sene eğitim göreceğim İngiltere’de. Dolayısıyla jübileden sonra bocalayacağımı pek zannetmiyorum. Ama tabii ki bundan sonra istesek de saha içinde olamayacağız. Ama saha içinde olamasak bile hedefimiz, düşüncemiz futbolun içerisinde kalmak, teknik adam olarak hizmet etmek.

Fatih Terim’i aşacak mısınız?
Ben hayatımda hiçbir zaman bir işi yapmak için yapmadım. Yapamayacağım işi de kenara çekilip alkışlayacak kadar da bir gönüle sahip olan bir insanım. Teknik direktörlükte de tabii amacım çıtayı biraz daha yukarı çıkarmak. Ama aceleci değilimdir. Ayrıca teknik adamlık olmazsa B planım da hazır. İnşallah teknik adamlığı başaracağım ama.

Hayat uzun, futbol kısa, değil mi? Çabuk mu geçti her şey?
18-19 senedir aktif olarak futbol oynuyorum, 13 senedir de Beşiktaş’tayım. Beşiktaş takımına geldiğim günü çok net hatırlıyorum, daha dün gibi geliyor bana ama aradan bir koca 13 yıl geçmiş. Zaten insan hayatında yaş ne olursa olsun geriye baktığında insanın sayabileceği parmak kadar şeyi olmamış gibi gelir. Koşuşturma, yoğunluk sadece. Dün (25 Temmuz) Beşiktaş’ın sezon açılışına gittim, dışarıda olmak tabii ki çok zordu. Ama seyircinin sevgi seli beni avuttu.

İsteseniz devam edebilirdiniz.
Futbolu bırakırken insanların kafasında hep iyi bir Mehmet olarak kalmak en büyük hedefimdi. Bunu da başardım. Demek ki zamanlama doğruymuş. İyi hatırlanmak güzel. Çünkü her çıkışın bir inişi olur. Biz de insanız, makine değiliz, yaşımız da 20 değil.

Dört senedir Beşiktaş’ın kaptanısınız. Kaptanlar, lise son sınıflar gibi, gençler üzerinde baskı kurar, şiddet uygular mı?
Tatlı sert olmak zorunda kaptan. Onu yapamazsınız takım içindeki otoritenizi kaybedersiniz. Takım arkadaşlarınızın, gözünüze baktıklarında ne demek istediğinizi anlamaları gerekir.

Beşiktaş’ın birçok futbolcusu hep başka yerde futbolu bıraktı. Uzun yıllardır ilk kez siz Beşiktaş’ta jübile yapıyorsunuz. Beşiktaş vefasız bir kulüp mü?
Futbolda vefa olduğuna inanmıyorum. Biz bu işi profesyonelce yapıyoruz ve yaptığımız işin de karşılığını alıyoruz. Beşiktaş takımı benim gönlümde yatan bir aslandı. Ama bu takıma geldikten sonra benim de problemlerim oldu. Bu doğal, bir ailede bile problemler olur. Transfer sezonları hep olur bu. Ama futbolcunun kafasında o takımdan ayrılmama gibi bir düşünce bulunuyorsa, fedakarlık yapmak zorundadır. Ben bunu 13 sene yaptım. Beşiktaş takımının tribününde oturmak başka bir kulübe gitmekten daha önemliydi.

Size fiyatlar biçiliyor, sağlık kontrollerinden geçiyorsunuz, ağır idmanlar yapıyorsunuz, sonra sakatlıklar, özel hayatınız, cinsel yaşamınız denetleniyor. Bedeniniz üzerinde şiddetli bir tahakküm uygulandığını hissettiniz mi?
Dışarıdan insanlar hep böyle, "İyi arabaya biniyor, iyi otellerde kalıyor, iyi yerlere gidiyor" diye bakıyor ama her güzel olan şeyin bir bedeli olur. Ve bu ağır bir bedel. Sürekli izlenme, her hareketine dikkat etme zorunluluğu. Üstelik çok kısa bir süre, 10 yıl. "Ne oldum" derken futbolcu dönüp baktığında arkasında kimseyi göremez. Onun için, oynadığı dönemi en iyi biçimde değerlendirmelidir. Çok iyi yatırım yapmalı. Çünkü 30 yaşından sonra aynı standardı sürdürmek zorundadır, sürdüremezse problemler başlar. İyi şeylere alışmıştır.

Jübile yapmak sizin kararınız mıydı? Kulüp, ayrılmanıza, futbolu bırakmanıza neden olmadı mı?
Beni benden iyi kimse bilemez. Geçen sene Beşiktaş benimle iki senelik anlaşma imzalamak istedi. Ben "Hayır, bir senelik" dedim. Ben bu sezonun ilk devresinin sonunda bu kararı verdim.

Genç kızlar sizden hep hoşlandılar. Şimdi aşka, evlenmeye daha mı çok vaktiniz olacak?
Ben de öyle zannediyordum ama yine zaman olmayacak. Eğer önünüze bir hedef koymuşsanız, zaman biraz zor oluyor.

Gençliğinizin, bedeninizin tadını çıkardınız mı?
Tabii, oynadığımız dönemlerde çok fazla rahat edemedim.

Zaten yeteri kadar hızlıydınız. Rahat olsaydınız daha mı hızlı olurdunuz?
(Gülüyor) Hayır.

‘Kalbimin derinliklerinden gelen bir sesti’
Evli ve çocuklu olsaydınız, bu jübileden elde edeceğiniz geliri yine Eğitim Gönüllüleri’ne bağışlar mıydınız? Ya da özel mülkiyetçi davranıp, kendi çocuğunuz için egoistlik mi yapardınız?
Ben bu bağış işine girdiğimde hiç çocuğum yoktu ve bu işi bitirdiğimde inşallah 30 bin çocuğum olacak. Ben çocukları çok seven bir yapıya sahibim. Evlilik ve aile hayatını da çok seven bir insanım. Çünkü çocukluk dönemimde aile sevgisini çok iyi aldım. Ben parayı hiçbir zaman ön planda tutmadım. Benim için bir amaç önemlidir. Bağış kararı verirken de ben kimsenin tesirinde kalmadım. Bu kalbimin derinliklerinden gelen bir sesti. Televizyonda "1 milyon çocuğa eğitim" kampanyasını izlerken karar verdim. Neticesinde Eğitim Gönüllüleri de bana gelmedi, ben onlara gittim. Bana hayretle baktılar, bu zamana kadar kimse onlara gidip böyle bir şey teklif etmemiş. Sonra ben Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nı araştırdım. Hesapları uluslararası kuruluşlar tarafından denetlenen bir vakıf. Yani nasıl onlar beni araştırdılarsa ben de onları araştırdım. Sonra da kucaklaştık. Üç aydır birlikte çalışıyoruz.

Televole, "Oynat Uğurcuğum", "Bak, Hıncal Abi"ler dururken, siz sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini mi izliyorsunuz televizyonda? Tuhaf...
Evet. Ben kendimi hep değişik addediyorum. Her şey futbol değil. Bence sosyal aktivite çok daha önemli. Maç öyle ya da böyle bitiyor. Ondan sonra hayatın öbür yanı başlıyor. Orada da bir şeyler paylaşmak gerekiyor. Bu yaptığım atılımla ben futbolcuların son yıllarda bozulan imajını düzeltmeye de katkıda bulundum.




CUMARTESİ