Cumartesi ‘Fenerbahçeli hatırlanmak istedim’

‘Fenerbahçeli hatırlanmak istedim’

22.09.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Fenerbahçe’nin yıl başında açılan spor kompleksi Ülker Sports Arena en hareketli günlerinden birini yaşıyor.

‘Fenerbahçeli hatırlanmak istedim’

Akşamki konser için etrafta koşuşturan görevlilere engel olmamaya çalışarak bir köşede Mirsad Türkcan’ı bekliyorum. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe Ülker-CSKA Moskova arasında oynanan ve Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sonuçlanan maçla basketbol hayatını noktalayan ünlü basketbolcu geldiğinde son provayı alması için büyük salonu Leonard Cohen’e bırakıp genç sporcuların antrenman yaptığı küçük sahaya geçiyoruz. Türkcan içeri girer girmez ona dönen genç yüzlerin istisnasız hepsinde bir hayranlık ifadesi beliriyor. NBA’e transfer olan ilk Türk basketbolcu, Eurolig’te bin ribaund’a ulaşan ilk oyuncu ünvanlarına sahip olan ve defalarca “en iyi ribaundçu” seçilen Türkcan fotoğraf çekimimiz sırasında objektife genç basketbolcularla poz veriyor. “Her sporcuya böylesi kısmet olmaz” denilen jübilesinde Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özokur tarafından bugüne kadar oynadığı 1280 maçta harcadığı 768 bin kalorilik enerjiye denk gelen sayıda, tam 4 bin 100 adet Ülker Metro hediye edilmesini sorarak başlıyorum röportaja, “Aslında bir o kadar daha vermeleri lazım” diyor gülerek, “O maçlara hazırlanmak için de bir o kadar kalori harcadım çünkü...”

Haberin Devamı

Jübileniz “Her sporcuya kısmet olamayacak” kadar güzel olarak tanımlanıyor. Nasıl bir vedaydı sizce?

Sanki ilk defa maça çıkıyor gibiydim, çok heyecanlandım. Çok duygu dolu anlar yaşadık. Daha önce formasını giydiğim CSKA Moskova takımı yoğun programlarına rağmen beni kırmayıp geldi. Fenerbahçe taraftarı, başkanlarımız, abilerim beni yalnız bırakmadılar. Doğduğum şehirden misafirlerim geldi. Sadece küçük bir çantayla geldiğiniz bir ülkede böyle bir uğurlama yaşamak herkese kolay kolay nasip olmaz.

Ağladınız da sanırım...

Aslında bütün gün kendimi hazırladım, ağlamayacağım dedim. Biz Sancaklılar kolay kolay ağlamayız. Ama oğlumu gördüğümde çok duygulandım. “Baba, seni çok seviyorum” dedi. Ben de rahmetli babamı hatırladım o anda.

Haberin Devamı

“Bırakmayaydın iyiydi”, “Adamın dibisin” diye pankartlar açıldı maçta...

Evet, Fenerbahçe taraftarı beni seviyor. Niye seviyor? Herkes ne kadar çalıştığımı biliyor. Basketbola önem verdiğimi, insanlara saygı gösterdiğimi biliyor. Sırbistan’dan geliyorum ama Türkiye’yi vatan kabul ettim. Hep ilkleri yaptım. Allah da yardım etti. Hayatımın en zor ama en güzel 20 senesini yaşadım. Bu uğurlamayı hak ettiğimi de düşünüyorum. Çünkü iyi bir Fenerbahçeliyim ben. 20 yıl içinde tabii ki yanlış hareketlerim de olmuştur. Ama spor içinde olacak böyle şeyler. Bugüne kadar birçok ödül kazandım, Euroleagu’de, milli takımda... Ama benim için en anlamlısı o gün formamın stada asılması oldu.

Törenden sonra parti yaptınız mı?

Yeni Pazar’dan akrabalarım geldiler. Arkadaşlarım, eski basketbolcular... Annem, kız kardeşlerim... Onlarla güzel vakit geçirdik. Jübilemi onlarla birlikte yaşamak çok özeldi benim için.

Nasıl aldınız jübile kararını?

100’üncü yılında Fenerbahçe forması giydim. Başkan bana Cemil Turan örneğini hatırlattı. “O, futbolu Fenerbahçeliyken bıraktı, herkes şimdi onu Fenerbahçeli Cemil olarak hatırlıyor, sen de öyle yap” dedi. Ben de Fenerbahçe forması altında bitirmek istedim. İnsanlar beni Fenerbahçeli olarak hatırlasınlar istedim. Normalde 39-40’a kadar oynuyor insanlar. Ama bence kendilerine yazık ediyorlar. Ben de fiziksel olarak şu an gayet iyiyim. Ama sönüp gitmektense zirvede bırakmayı tercih ederim. Takım yetkilileriyle bir süredir konuşuyordum zaten. Üç-dört ay önce kesin olarak bu kararı aldım.

Haberin Devamı

Bundan sonra neler yapacaksınız?

Çocuklarıma ve kendime vakit ayıracağım.

Fenerbahçe’de yeni bir göreviniz de olacak değil mi?

Bugün, yarın detayları belli olacak. Ben her zaman çok stresli yaşadım. Birinci olacağım, takım arkadaşlarıma yardım edeceğim, şampiyon olacağız diyerek geçti hayat. Stresten çok yoruldum. Şimdi basketboldan kopmayacağım ama stressiz bir iş istediğim için dış ilişkiler sorumlusu olmayı kabul ettim.

Hocalık ya da menajerlik yapmayı düşünüyor musunuz?

Kafa olarak hazır değilim o strese. Önceliğim çocuklarım. Bu arada da basketboldan kopmamak... Bir-iki sene sonra oturup bir karar vereceğim.

Kendinize ayırdığınız vakitlerde neler yapacaksınız?

Doğayı, hayvanları çok seviyorum. Çiftlik hayatı şu anda olmaz belki ama bir on sene sonra olabilir.

Haberin Devamı

“NBA’e gideceğimi söylediğimde gülmüşlerdi”

Jübile yapmış biri olarak basketbola başladığınız günleri nasıl görüyorsunuz?

Çocukken ailem okula ittiriyordu ama ben her zaman sporcu olmayı hayal ederdim. Öğretmen, mühendis, doktor olmayacağım sekiz yaşımdan beri belliydi. Eski Yugoslavya’da bir jenerasyon vardı, Kukoç, Petkoviç... Onları izlerdim. Okul bahçelerinde, sokaklarda, günde belki sekiz-dokuz saat basketbol oynuyordum. Baba tarafımdan çoğu akrabam burada. Türkiye’ye tatile geliyorduk. Şemsettin Baş, Tofaş’ta basketbolcu benim halamın torunudur. Buraya geldik, seçmeler vardı. Esma ablamla Efes Pilsen’e gittik. O zamandan beri de arada başka yerlere gittiysem de hep buraya döndüm. Buralıyım artık, Türküm.

Hayatınızın büyük bir bölümünü burada geçireceğinizi tahmin etmiş miydiniz ilk zamanlarda?

Hayatımın en güzel günlerini burada geçireceğimden habersizdim. O zamanlar “NBA’e gideceğim” dediğimde herkes gülmüştü. Onu da başardım. Ama maalesef NBA’de yanlış takıma, New York Knicks’e gittim. Fazla şans bulamadım. Sakatlandım. Sonra da Avrupa’ya döndüm.

Haberin Devamı

O dönemki Türk basketboluyla şimdiki arasında ne gibi farklar var?

İmkanlar arttı. Ama maalesef sporcular da değişti. Biz daha çalışkandık. Şimdi bilgisayar, Facebook, Twitter... Ne mutlu bize ki bizim zamanımızda sadece top vardı. Sosyal olarak da birebir diyalog vardı. Şimdi sporcularla bir otobüse biniyorsunuz, herkesin elinde telefon... Eskiden altyapıdan daha fazla oyuncu çıkıyordu. Şimdi çıkmıyor, ben bunu bilgisayara bağlıyorum.

En unutulmaz maçlarınız hangileri?

2001’de oynadığımız, Hırvatistan-Türkiye maçı var unutamadığım, 1995’te Koraç kupasını kazandığımız maç ve Fenerbahçe’nin 100’üncü yılındaki son maçı... İlk aklıma gelenler bunlar yoksa her maçın bir tarihi var.

Pişmanlıklarınız var mı?

Var, hem özel hayatımda hem basketbol kariyerimde... Ama tabii insan hata yapa yapa hayatı öğreniyor. Önemli olan aynı hatayı tekrarlamamak.

En büyük destekçilerinizden biri de eşinizdi. Şimdilerde birlikte yaşamıyorsunuz sanırım...

Bu konuyla ilgili konuşmak istemem.

Çocuklar sizinle mi kalıyor?

Hafta sonu geliyorlar bana.

Spora ilgileri var mı?

2-4-6 yaşlarındalar. Oğlan basketbol oynuyor, kızlarım küçük daha. Nusret’in ileride basketbolcu olmasını isterim ama kızlarımın sporcu olmasını pek istemem. Çok büyük fedakarlıklar gerekiyor çünkü.

Oğlan dayıya çeker derler bizde. Yeğenleriniz, Emina-Mustafa Sandal çiftinin çocukları Yaman ve Yavuz benziyorlar mı size?

Onlar benim canlarım, kendi çocuklarımdan ayırmıyorum. Ama bana benzemiyorlar. Özellikle Yaman birebir Mustafa...

Hangi takımı tutuyorlar?

Oğlum Nusret, Fenerbahçeli, başka seçeneği yok zaten. Yaman babası gibi Beşiktaş’ı tutuyor ama bu jübile maçından sonra biraz yumuşadı, bizim tarafa doğru geldi. O Fenerbahçeli olursa Yavuz da gelir arkasından. Ama Mustafa çok büyük Beşiktaşlı. Büyük baskı kuruyor çocukların üzerinde. Buradan da sesleneyim, baskı kötüdür Mustafa, bırak çocuklar doğru yolu bulsunlar (gülüyor)!

“Gençken ‘Ne olursa olsun başaracağım’ demeli insan”

Bizi buraya getiren gazetemizin şoförü Dursun Ali Günah’ın oğlu Ertuğrul da basketbolcu, sizi çok seviyormuş. “Mirsad abi bıraktı ama ben yetişiyorum baba” diyormuş. Ertuğrul’a ve onun gibilere ne önerirsiniz?

Aferin ona! Bak ne güzel... Ben hep bir hedefiniz olsun diyorum gençlere. O çocuğun başarılı bir basketbolcu olma ihtimali çok fazla. Çünkü gençken “Ne olursa olsun başaracağım” demeli insan. Sadece oynamış olmak için oynamamalı. Hedefe kilitlensinler ve çalışsınlar. Küçükken odaklanmak zordur. Burada ailenin rolü de çok önemli. Zor zamanlar olabiliyor, sakatlıklar oluyor... Ama her şeyin üstesinden gelebilirler, yeter ki istesinler.

“Tatili şubatta yapacağım”

Bugün, bu hafta neler yapacaksınız?

Bugün biraz basketbol oynarım sizden sonra. Bu hafta misafirlerim vardı, onları güzel ağırlamaya çalıştım. 300-400 kişi ağırlamak kolay değil. Şimdi biraz istirahat edeceğim. Tatil olacak inşallah ama çocukların okulu başladı. Şubatta, birlikte güzel bir kış tatili yapacağız.