Cumartesi “Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz!”

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz!”

13.06.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Vizyondaki “Müzede Bir Gece 2” filminin konusu, canlanan tarihi eserlerle mücadele eden bir gece bekçisi. Biz de merak edip İstanbul’un önemli müzelerinde gece çalışan güvenlik görevlilerine sorduk: “Issız koridorlarda hiç korktuğunuz oluyor mu?”

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz”

Vakit gecenin yarısı. Koridorlar bomboş, ortalık karanlık, ıssız; sessizlik kulakları tırmalıyor. Dünyanın en büyük müzelerinden Washington’daki Smithsonian Enstitüsü’nün gece bekçisi Larry Daley gecenin bir yarısı aniden canlanan sanat eserlerinin ortasında buluyor kendini. Tablolardaki ünlü isimler hareket ediyor; heykeller, maketler, İkinci Dünya Savaşı’nda savaşan askerlere kadar bir anda bütün tarih canlanıyor, kafalarına göre hareket ediyor. Böylece bekçinin de macera dolu mesaisi başlıyor...
Bu, geçenlerde vizyona giren “Müzede Bir Gece 2” adlı komedi filminin senaryosu. Peki bizim müzelerde geceleri neler oluyor? Topkapı Sarayı’ndaki Saltanat Kapısı’ndan Fatih Sultan Mehmet’in geçeceği, Arkeoloji Müzesi’nde Büyük İskender lahitinin canlanıp salonda at koşturacağı ya da Roma devri heykellerinin aslan avına çıkacağı tutuyor mu? Güvenlik görevlileri sabaha kadar nasıl çalışıyor, uykuları geliyor mu, korkuyorlar mı? Merak ettik ve İstanbul’un en önemli müzelerinde gece çalışan güvenlik görevlileriyle mesai saatleri içinde sohbet ettik. Kendimizi öyle kaptırdık ki bir an Pera Müzesi’nde Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” göz kırpar gibi oldu sanki...



“Bazen sergi salonuna kuş giriyor, saatlerce çıkarmaya uğraşıyoruz” 

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz”


Mehmet Aydın (45 / Topkapı Sarayı)
- Müze filmini seyrettim, çok güldüm. Güvenlik amiri olarak gece-gündüz buradayım. Eşim “Sen sarayla evlisin” diyor.
-1988’den beri buradayım. Gece bütün kapılar kilitlenip mühürlenir, biraz hareket etseler alarm çalar. Kameralar da var. Sarayda turlarız. Her tur yaklaşık 25 dakika sürer.
-Gece bazı arkadaşlar Harem’de irkilebiliyor. Bu bölüm kapalı bir alan, çok sessiz ve az ışık var. Aniden çarpan pencere kanatları insanı korkutabiliyor mesela.
-Komik şeyler de oluyor. Bazen sergi salonlarına kuş giriyor. Saatlerce uğraşıp dışarı çıkarıyoruz. Geçen yıl kangal köpeklerimiz vardı. Bir tanesi sarayın imamını duvara sıkıştırmıştı. Neyse sonunda kurtardık adamı.

Ali Şenol (43 / Topkapı Sarayı)
- 20 yıldır bu işi yapıyorum. 2000’den beri de sarayda çalışıyorum. Gece şefiyim.
-Ziyaret saati bittiğinde dışarı çıkmak istemeyen ziyaretçiler oluyor. Israr etmek bizim insanların yapısında var zaten.
-Sarayda korkmuyorum. Aklıma “Tarih canlanacak” gibi düşünceler de gelmiyor. Ama kafanızı buna çok takarsanız bu sarayda ne isterseniz görürsünüz. Mesela eskiden cenazelerin çıktığı bir meyt odası var. Yeni gelmiş bir arkadaşımız bu bölümü bilmiyordu, ona burayı gösterdiğimde hemen gitmek istedi, rengi değişti.


“Gece çıkan seslerden irkilmiyorum, aksine huzur buluyorum”
Muhittin Orhan (49 / Arkeoloji Müzesi)

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz”

-1990’dan beri Arkeoloji Müzesi’nde çalışıyorum. Evliyim, Bahar (22) ve Betül (17) adında iki kızım var. İşimi seviyorum. Müzeyle bir bütün oldum adeta.
-Müzede eserlerin canlandığını konu alan filmin reklamlarını gördüm, mutlaka izleyeceğim. Çok komik. Burada da heykeller var. Ama heykeller canlanacak gibi düşüncelerim olmuyor. Saat 16.30’dan ertesi sabaha kadar müzedeyim. Müzenin belirli kontrol noktalarını sürekli arkadaşlarla gezeriz. Alarm sistemlerimiz 24 saat çalışıyor, kapılar mühürlü.
-Gece bir ses geldiğinde irkilmiyorum, sessizlikten sıkılmıyorum. Aksine huzurlu bir ortam. Bizim mesleğin en güzel yanı düşünmeye çok vaktimiz oluyor. Çoğu insan sakin kafayla oturup düşünemediğinden şikayetçi. Ben sabaha kadar düşünebiliyorum. Her tarafım arkeolojiyle çevrili. Aslında bütün eserler, heykeler birer canlı gibi konuşuyorlar. Herhangi bir eserin karşısına geçtiğiniz zaman derin bir tarihe yolculuk yapıyorsunuz. Tarihle ilgileniyorum, çok kitap okuyorum. Bilmediğim, anlam veremediğim bir şeyi korumak istemem. Değer verdiğiniz şeyleri korumak ve kontrol altına almak istersiniz.


“Gece heykeller canlanacak diye arkadaşlarla aramızda espri yaparız”
Cevdet Sepetçi (40 / Sakıp Sabancı Müzesi)

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz”

-Yaklaşık 15 yıldır bu işi yapıyorum. 10 yıldır da Sakıp Sabancı Müzesi’ndeyim. Üst seviyede korunan bir yer burası. Hem müzeyi hem bahçeyi kameralar görüyor. Pır dedektörleri de var. Müzeye girdiğiniz an görüntüleniyorsunuz.
-Bu işi seviyorum. Özellikle bu müzeyi. Deniz manzaralı, havası temiz bir yer burası. Güvenlik görevlileri olarak şüpheci insanlarız. Birkaç kere şüpheli şahıs ya da şüpheli bir paketle karşılaştığımız oldu. Hemen polise haber verdik. İmha ekipleri geldi, paket boş çıktı. Şüphecilik özel hayatımıza da yansıyor. Sokakta, yolda, otobüste herkese şüpheyle yaklaşıyoruz.
-Biz soğukkanlı insanlarız, içimizi gece bir korku kaplamıyor. Her şeyin üzerine gideriz. Heykeller, tablolar canlanacak diye gece espri yaparız arkadaşlarla aramızda ama bu sadece espridir, korkmayız. 

“Müze tabii ki sakin ama canımızın sıkılması için vakit olmuyor”
Yaşar Şahin (46 / İstanbul Modern)
 

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz”

-Geçen gün vizyona giren filmin afişini gördüm. Konusu ilginç. Ama benim aklıma gece “Heykeller, tabloların içindeki figürler canlanacak” gibi düşünceler gelmiyor. İrkilmiyorum. Başıma herhangi garip bir olay da gelmedi. Sadece bir keresinde elektrik panosuna bir kedi girmişti. Evimizden bile kalkıp geldiğimiz oldu.
-Üç yılı aşkın bir süredir İstanbul Modern’de çalışıyorum. Burada 24 saat güvenlik var. Geceleri müze tabii ki biraz sakin oluyor ama yine de can sıkılacak vakit bulamıyoruz. Temizlik, güvenlik veya teknik işler olduğu için müzenin içi yine hareketli oluyor. “Nasıl vakit geçecek?” gibi bir düşüncemiz olmuyor. Sağı solu kontrol et, dolaş, güvenlik sistemlerini kontrol et derken sabah oluyor. Uykum gelmiyor. İnsan alışıyor. Vardiyalı olarak, kimi zaman gündüz çalıştığımız da oluyor.
-Her ziyaretçi müzeye girdiği andan itibaren en az 50 kameraya takılıyor. Alarm sistemlerimiz var. Buraya dünyanın her tarafından insanlar geliyor. Sanatçılar, bilim adamları, devlet adamları, siyasetçiler, gazeteciler... Farklı insanları görmek çok güzel. İşimi çok seviyorum. Hiç sıkılmıyorum. Zaman zaman tedirgin oluyoruz. Ama tehlikeli bir durumla karşılaşmadık bugüne kadar.


“Müzenin içindeki seslere alıştım, sadece yabancı sesler beni tedirgin edebiliyor” 
Yılmaz Özdemir (36 / Pera Müzesi)

“Gece müzede kafayı takarsanız olmadık şeyler görürsünüz”

-Bu işi 10 yıldır yapıyorum. 4 yıldır Pera Müzesi’ndeyim. Öğleden sonra evimde kesinlikle uyuduktan sonra buraya gelirim. Böylece uykum gelmez. Müzenin dört bir yanında kamera ve farklı güvenlik sistemlerimiz var. Kameralar sayesinde monitörlerden müzenin her köşesini izleyebiliyoruz. 24 saat gözümüzü ayırmadan monitörü izlememize gerek yok çünkü pır dedektörleri sayesinde anında alarm devreye giriyor.
-Dış cephede de pır dedektörlerimiz var. Gece herhangi bir hayvanın oradan geçmesi dedektörleri devreye sokabiliyor, alarm çalıyor. Bir kere böyle bir şey olmuştu ama olay yerinde bir şey yoktu tabii.
-Müzeye gelen ziyaretçilerle sürekli diyalog halindeyiz. Mesleğin en keyifli yönlerinden biri de bu. Ben işimi çok seviyorum. 11 yıllık evliyim. Eşim de gece nöbetlerine alıştı.
-Gece çalışmaktan hiç sıkılmıyorum. Bir “çıt” sesi geldiğinde de irkilmiyorum artık. Çünkü o kadar alışmışım ki mesela kafeden gelen buzdolabının, kapının ya da asansörün sesine. Sadece yabancı bir ses beni tedirgin edebilir. Kulaklarım bu sessizliğe ve müzenin kendi sesine çok alıştı. Korkmuyorum.