Cumartesi "Gel bana tecavüz et"

"Gel bana tecavüz et"

15.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Gel bana tecavüz et

Sanıyorum yeryüzünde hiç kimseyi Allah, bize bir lütuf, bir ihsan olarak yollamamış. Biz olmasak ya da onlara izin vermesek bu "seçilmişler" tek başlarına ne yapabilirler? Kafalarındaki onca projeyi, yaratıcılıklarını, onları öne çıkaracak yeteneklerini, lider ruhlarını ve amaçlarını ciddiye almasak ne olurdu? Birisi hariç. Bu "birisi" biz kabul etsek de etmesek de hayatımızda var. Bilin bakalım laf kime geliyor. Tabii ki Atatürke değil. Ama bir bakıma şu içki meselesiyle aynı kaderi paylaştıkları (!) sevgili Reha Muhtara. Bazen ekranın solunda bir sadrazam hükümranlığı içinde, bazen de yine ekranın sağında bir mesih edasıyla, bizleri kâh haşlamasına kâh büyük bir hoşgörüyle bağışlamasına alıştığımız Sevgili Reha Muhtara. Bu hal ve tavırları -ben şahsen- müthiş eğlenerek izlemekteyim. Ne yapalım, herkes bir çeşit zaten. Varsın o da öyle olsun. Soba da çıtır çıtır, kadın da "Paranı ortaya koyup komşunu hırsız etme" derler Anadoluda. Gözünü kan bürümüş birine silah verirsen cinayet işler. Gözünü para bürümüş birine 150 milyar rüşvet verirsen alır. Gözünü seks bürümüş adama da cilve yaparsan... olanlar olur. Ve sonuçta yapılan iş ucuzlar. Yazara e-mail Muhtarın yaptığı hiçbir şeye itirazım olamaz haşa! Ama şu üfürükçüleri çok hırpalıyor, biraz buna üzülmekteyim. Bu best boy abilerime biraz arka çıkmak arzusundayım. Mekan: Üfürükçü hocanın evinin oturma odası. Köşede fantezilerin ana unsuru bir divan. Perdeler olası bir röntgene karşı yarı örtük. Tahrik edici bir ışık huzmesi sızmakta ki, ilerde "kurban" odaya girdiğinde bu huzme, kadının çamaşırdan çatlamış ellerini fildişi gibi gösterecek. Soba "çıtır çıtır" yanıyor. Bu da, adamın kadına yapmayı düşündüğü şeyi hatırlatıyor. Muşamba örtülü masada sıcak su dolu çaydanlık, daha entim durumlar için hazır. Ayrıca önemsiz birkaç detay, bir-iki dua kitabı ve demonte durumda muskalar. Ama büyücünün güvendiği esas gereç kendi bedeninde, amaca hazır bekliyor. Adamın eliyle sık sık kontrol etmesi de bu yüzden. Av oda kapısında beliriyor. Adam keyifleniyor, yenge Fatih, Dramanda semt pazarında alışverişte, kuş olsa iki saatten önce gelemez. Bu "avın" eve ikinci gelişi. Bir öncesinde üstü kapalı "yoklamalara" duyarsız kalan kadın, bugün biraz "azmış". Baş örtüsünü bile sıyırmazken şimdi gömlek düğmesi açık. Biraz baygın bakıyor. Bacak bacak üstüne atmalar da nesi? "Haydi oğlum, kadın istiyor saldır bakalım!" Benim salak üfürükçüm bunları düşünüyor kadının karşısında. 30 senedir görmekten bıktığı karısının sarkık memelerinden sonra bir de bıkamadığı Banu Alkanınkileri de hayal etmekten bitap, saldırıya geçiyor. Şu "taş gibi karıyı" bir türlü hamile bırakamayan koca müsveddesinin cinsel organı hakkında çoktan karar verdiğinden bizim hoca daha bir şevkle saldırıyor tazeye. Üfürükçü her ne kadar dua ve büyü ile hamile bıraktığını iddia etse de biliyor ki, bu gibi durumlarda, şöyle orta boyda bir organa da ihtiyaç vardır. "Sarsak kocada olsaydı kadının burada ne işi vardı?" deyip ilk hamleyi göğüs nahiyesine yapıyor. Kadın nazlı ama "hayır" demiyor. Peki ne duruyoruz o zaman, elimizi kadının donuna sokmak için? Ya Allah Ya Bismillah; o da ne? Kadın bağırmaya başlıyor, içeri girenler de kim, kocası mı ne? Kamera ışıkları yanıyor ve perde...