Cumartesi Hayatı film gibi

Hayatı film gibi

30.08.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Düğün Şarkıcısı”nın Dilan’ı, oyuncu Şenay Aydın’ın konfeksiyon atölyesinden beyazperdeye uzanan hikayesi bir filmden çıkmış kadar “senaryovari”

Hayatı film gibi

Şenay Aydın “umut veren” genç bir oyuncu. Altın Koza Film Festivali ve Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği onu, bir gazete ilanı sayesinde rol kaptığı “Saklı Yüzler”deki performansından ötürü en iyi umut veren oyuncu ödülüne layık gördü. 
Aydın şimdilerde Kanal D’deki “Düğün Şarkıcısı” dizisinde rol alıyor. Haluk Piyes’in “Kandaki Barut” filminde de erkekliğe özenen Musti’yi oynayacak.
Aydın’ın babası ne “Saklı Yüzler”de ne de ardından rol aldığı “Pazar”da izlemiş kızını. Mahalleli de dizide oynayınca meşhur olduğunu anlamış. Onu sokakta gördükçe yanaklarını sıkıp “Artist kızımız” diyerek seviyorlarmış.

Haberin Devamı

Sizin oyunculuğa başlama hikayenizin Türk filmi senaryolarından eksiği yok, fazlası var. 
Benim hikayem Bitlis’te başlıyor, 1983’te... Sekiz kardeşin en küçüğüyüm. Babam çiftçiydi. Önce büyük abilerim İstanbul’a göç etti. Orada çalışıp bize para gönderiyorlardı. Bekar evlerinde yaşamaktan bıkınca annemle babamı da çağırdılar. 

“Manavda, markette, pamuk tarlasında çalıştım. İşsiz kalmam”

Siz kaç yaşındaydınız İstanbul’a göç ettiğinizde?
Ben daha üç yaşındayken İstanbul’a geldik. İlkokul dörde kadar okuyabildim. Okulda çok başarılı olmama rağmen ailevi nedenlerle o yaz Aydın’a gidip pamuk tarlalarında çalıştım. Okula birkaç ay geç gittim. Döndüğümde herkes benden çok ilerideydi.

Bu yüzden mi bıraktınız okulu? Sizden ileride olmaları gururunuzu mu kırdı?
Arkadaşlarımdan geri kalınca gurur yaptım. Sağolsun, okuldan kimse beni vazgeçirmeye çalışmadı.  

Okulu bıraktıktan sonra pamuk tarlaları gibi geçici bir iş alanından konfeksiyon atölyelerine geçiş yapmışsınız.
Çorap atölyesine girdim. Çorap çevirme denen işi yapıyordum, çorabı kontrol ediyordum yani. Sonra trikocuya geçtim. Bir ara apartmanlara mozaikle kaplayan ekibe dahil oldum. Manavda, markette, mağazalarda çalıştım. O kadar çok iş yaptım ki hiçbir zaman işsiz kalmam ben. 

Tiyatroya nasıl bulaştınız?
Dansçı olmak istiyorum. Bu yüzden 2002’de tiyatroya bulaştım. Dansa geçiş yaparım diye düşünüyordum ama olmadı. Birkaç yıl tiyatro yaptıktan sonra baktım para kazanamıyorum, tekrar konfeksiyon atölyelerine döndüm. Sonra bir gazete ilanıyla hayatım değişti. Handan İpekçi’nin “Saklı Yüzler” filmi için verdiği gazete ilanına başvurdum. Ve rolü aldım. 


“Hep Doğulu kadın rolleri geliyor, ben burjuvayı oynamak istiyorum”

“Düğün Şarkıcısı” dizisine nasıl dahil oldunuz?
Dizide oynayan Erkan (Can) abi beni önermiş. Yapım ekibine role uygun olacağımı söylemiş. 

Size genelde tipinizden ötürü Doğulu kadın tipleri teklifleri mi geliyor? “Saklı Yüzler” bir Doğu hikayesiydi, namus cinayetini işliyordu. Dizideki Dilan da Urfalı.
Evet, esmer olduğum için sadece Doğulu kadını oynamam isteniyor ama böyle olmamalı. Ben burjuva bir kadını da oynayabilirim. Kendime benzemeyen bir kadını oynamak oyunculuğumu da geliştirir üstelik. 

Üçüncü filminiz olan ve Haluk Piyes’in yönettiği “Kanımdaki Barut”ta oynadığınız karakter nasıl biri?
Adı Mustakine, takma ismi Musti. Erkek gibi giyinen, yürüyen, erkek olmak isteyen bir kızı oynadım.

Haberin Devamı

“Seks işçisini oynarsam ailem bunu kaldıramaz”
Aşiret kızıymışsınız. Oyuncu olmanız pek de sempatiyle karşılanmamış. Ama siz hâlâ çıkıp da “En çok oynamayı istediğim rol seks işçisi ve transeksüel” diyebiliyorsunuz. Bu ne cesaret!
Ben ötekileştirilmiş herkesi oynamak istiyorum. Bunu diyorum ama sanmayın ki ailem çok modern. Hiç değiller. Ben bir seks işçisini oynasam çevremdeki, ailemdeki kimse bunu kaldıramaz. Ama ben, herkesi karşıma alsam da canımı acıtan bir hikayenin karakterini oynamak istiyorum. Eğer ben bir seks işçisini oynarsam ailem beni anlamayacaktır. Onlar evde dantel ören, koca bekleyen bir kızı anlayacaklardır. Ama ben küçük bir dünyada yaşayamam. Sırf ailem için dünyamı daraltamam.