Iggy Pop, Ajda’yla düet yapsın!

Iggy Pop’un 2004’teki İstanbul konserini hatırlarsınız. Hani Mazhar Alanson’la kuliste kavga etmişti. Alanson sahneye onun kılığında çıkmıştı falan... O konseri hatırlayanlar, Pop’un sahnede bir uçtan diğerine nasıl koştuğunu, nasıl dağıttığını hatırlayacak. Punk dendi mi akla gelen (ve geldiğinde suratınızın buruşmadığı) sayılı isimlerdendir kendisi.
Mazhar Alanson bugün hâlâ aynı şarkıları söylüyor, lakin Pop’ta değişim var. Geçen hafta yayınlanan yeni albümünün adı “Preliminaires”. Dikkat ettiğiniz gibi bu Fransızca. Pop bir süredir Fransa’da takılıyor ve Paris entelijansiyasının en sevdiği isimlerden. Yazar Michel Houellebecq’le hayli yaratıcı bir dostluk geliştirmiş durumda. Restoranlarda ve kafelerde uzun sohbetler ediyor, nefis şaraplar içiyor, hatta üzerine bir şeyler bile giyiyor (bu onun için önemli bir aşama).
Albümde Fransızca ve İngilizce baladlar ve klasik caz şarkıları, New Orleans tarzı blues’lar var. Ama genel olarak 60’ların klasik Fransız pop şarkılarını dinlermiş gibi oluyorsunuz. Şarkılar nasıl diye merak edenler için şöyle anlatayım, Ajda Pekkan “Palavra palavra palavra” derken arka plandaki erkek sesini düşünün. Aynısı... “Autumn Leaves”in Fransızca orijinali “Les feuilles mortes”u dinlerken zaten taşlar yerine oturuyor. Iggy aynen oradaki adam kıvamına gelmiş.
Kariyerine devam etmek zorundasın, unutulmayacaksın, demode olmayacaksın, sıkmayacaksın, kendini hep yeniden keşfedeceksin. Ve insanları buna inandırmak zorundasın. Valla sanatçı olmak da zor iş. Tabii böyle endişelerin varsa... 


“Göz”lü şarkılar
Geçen gün Milliyet Cafe’de vardı; Hüsnü Şenlendirici “Nazire hanım için bir şarkı yaptım. Adı ‘Gözüm” demiş. Bunlar da muhtelif  “göz” şarkıları...

Gözümden Düştüğün Yerde
Kalırsın / Petek Dinçöz
Hurma Gözlüm / Ege
Gözlerini Yesinler / Cengiz Kurtoğlu
Eye of the Tiger / Survivor
İki Gözlüm / Reyhan Karaca
(Ya kaç olacaktı?)

Bu assolisti kimse tanımıyor

Bugün Kuruçeşme Arena’da Miller sponsorluğunda yeni bir etkinlik başlıyor. Adı Freshtival. Tüm gün müzik dışı etkinlikler de olacak. Bir nevi müzikli ve sanatsal avangart bir panayır alanı olacağını tahmin ediyorum. Yalnız, sanatçı kadrosunu ilk duyduğumda headliner’ı tanımadığımı fark ettim. Sağa sola sordum, kimse duymamıştı. Gabriela Cilmi... Çok yeni bir isim ve burada assolist. Peki neden? Yetkililere sorduk öğrendik, meğer festivalin adı gibi çok taze isimleri buraya getireceklermiş. Tavsiyemiz, bu tazelik kadrosunu yerli gruplardan yana da giderek daha fazla kullanmaları.
Peki Miller’ın yıllardır düzenlediği Phonem festivali çöpe mi gitti? Söyleyeyim, Phonem artık belli tarihlerde yapılan bir festival olmaktan çıkacak. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın ağustosta faaliyete geçecek yeni ve “trendy” binası, Şişhane’deki Deniz Palas’ın içindeki kulüp / konser salonunda devam edecek.


Masstival neden eylüle kaldı?

Türkiye’nin en büyük uluslararası açıkhava müzik festivali Rock’n Coke ise, ikincisi de Masstival. Bu yılın başından beri pek çok insan esas olarak bu iki festivale dair bilgileri bekliyor.
Rock’n Coke’ta mimleri izleyeceğimizi zaten biliyoruz. Hezarfen’den vazgeçildiği ve bu yıl İstanbul Park’a taşınıldığı da malum. Peki son iki yılda Tori Amos’tan, Sinead O’Connor’a, Def Leppard’dan Stereophonics’e pek çok ismi getiren Masstival’den neden hâlâ ses yok? Biletler neden bir türlü satışa çıkmıyor? Herkes bu sorunun yanıtını merak ediyor. Milleti meraktan kurtaralım.
Efendim organizatör Bülent Burgaç festivale yer bulamıyor. Normalde Parkorman’da yapılan etkinliğin, bu yıl aynı yerde yapılması imkansız. Çünkü mekan bir ihale sürecinde ve etkinliklere kapalı. Geriye bu kadar büyük çapta bir festival için ne kaldı?
Kuruçeşme Arena iki günlük bir festivale uygun değil. Santralİstanbul festivalin yapılacağı 4-5 Temmuz’da dolu. Cemil Topuzlu uygun değil. Zaten hepsi o kadar.
O yüzden Bülent bu yıl Masstival’i eylülün ikinci haftası yapacak. Yer bir şekilde Santralistanbul. Tarih net değil. Sanatçı listesi de... Ama Faith No More ile Keane’in bu değişikliği kabul ettiğini söyleyelim. Festivalin tek günlük bir etkinliğe dünüşmesine hazırlıklı olmak lazım. Gerisini bekleyip göreceğiz.
Peki İstanbul’un geniş kapasiteli açıkhava mekanlarına ihtiyacı var diyebilir miyiz? Diyebiliriz. 

“Çalıntı şarkı” hadisesinin tarafları aynı telif şirketine üye! 
 Yalın, Norveç’in Eurovision’da birinci olduğu şarkıyı çaldı mı çalmadı mı? Son iki hafta herkes bunu konuştu. Dünyada birbirine benzeyen o kadar çok şarkı var ki. Bir süre önce Joe Satriani, Coldplay’in “Viva La Vida”sının kendi şarkılarından birinden çalındığını iddia etmişti. Aynı şarkı için Yusuf İslam, yani eski Cat Stevens da bu şurkının “Foreigner Suit” isimli şarkısından çalındığını iddia etmişti. Valla Yusuf İslam’ın helal süt emmiş biri olarak pek yalan söyleyeceğini düşünmesem de işin aslı şu: Benzerlikler hep oluyor ve insan yanılabiliyor.
Yalın meselesine gelince. Bu çalınma hadisesinin her iki tarafı da; yani prodüktör Alper Erinç de Alexander Rybak da aynı telif hakları şirketine üyeymiş. Bu şirket Universal Music Taxim Edition. E durum buysa, kimse bir şey iddia etmiyorsa, herkes hayatından memnunsa bu toz duman niye?