Cumartesi II. Papirüs çağı

II. Papirüs çağı

25.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

II. Papirüs çağı

II. Papirüs çağı





İstanbul’un ilk barlarından biriydi Papirüs. Sanatçıların ünlü, ünlülerin sanatçı olduğu yıllarda sanatçı müdavimleri ile ünlendi. Yazarlar, çizerler, sinemacılar, tiyatrocular, şairler orada buluşuyorlardı.
Papirüs masalarında yıllar içinde birçok proje kotarıldı, hayata geçirilen projeler yine bu masalarda kadeh tokuşturularak kutlandı. Sonra Papirüs’ün duvarına bir afiş daha asıldı, sonra bir afiş daha... Böyle böyle film, tiyatro, bale, opera afişleri ile doldu duvarlar. Ölen müdavimleri hatırlatmak için küçük plaketler çakıldı sonra duvarlara. Papirüs duvarlarının dili vardı...
Bir süre kapalı kaldıktan sonra yeniden açılan Papirüs artık eski Papirüs değil; Papirüs Cave. Dekorasyonu değişmiş, duvarlarındaki afişler indirilmiş.
"Papirüs’ün ismine ve çizgisine sahip çıkıyoruz. Fakat aynı Papirüs’ü yaşatmanın çok mümkün olmadığını düşünüyoruz. Eski çizgiye sahip çıkarak değişen koşullara uyum sağlayacağız. İnsanlar duvarlardaki o afişleri burada Papirüs’ü yaşadıkça çoğalttılar. Şimdi Papirüs Cave’yi yaşayacaklar" diyor işletmeci Serdar İpek.
Baron Şarapları’nın sahibi Bülent Ofluoğlu’nun girişimi ile açılan Papirüs Cave bistrot tarzında, restaurant-cafe-bar olarak servis veriyor. Şimdi mekanın duvarlarını Mehmet Günsur’un desenleri süslüyor.

Artık Papirüs’e üye olmayan da girebilir
Papirüs Cave’nin mönüsünde ise Papirüs tarihinden nostaljik ve özgün yemeklerin yanı sıra mekan için yaratılmış özel lezzetler yer alıyor. Burası bir şarapevi değil ama herhangi bir mekanda bulunabileceğinden çok daha fazla şarap çeşidi var mönüsünde.
Akşam 18.00’den 02.00’ye kadar DJ’lerin müzik yaptığı Papirüs Cave’de çarşamba akşamları "Chanson Geceleri" düzenleniyor. Cumartesi geceleri ise gitarla canlı müzik var.
İpek "80’lerde öğrenciyken müşteri olarak gelirdim Papirüs’e. O zamanlar ünlü müşterilerinden ötürü bir hale vardı Papirüs’ün etrafında sanki. Çekinirdik, öyle rahat rahat giremezdik. Ama o dönemde gidilecek çok fazla yer de yoktu" diyor. Oysa şimdi Beyoğlu’nda yüzlerce bar var. Papirüs eskisi gibi biricik değil.
"İşte bu yüzden" diyor İpek, "biz mümkün olduğunca geniş bir kesime hitap etmek üzere yola çıktık. Bugün artık bir öğrenci öğleden sonra kitaplarını alıp Papirüs Cave’ye gelebilir, burada bir kahve içebilir. İnsanlar akşam iş çıkışı bara takılabilir. Ya da lezzetli bir akşam yemeği için burayı tercih edebilir. Elbette Papirüs’ün eski müdavimleri de gelirlerse bizi çok mutlu ederler."
Eskiden Papirüs’ün kapısının üzerinde "Üye olmayan giremez" yazardı. İsteyen herkes girebilirdi aslında ama bu yazı yoldan geçenlerin rasgele içeri dalmasını engellerdi. Artık böyle bir yazı yok. Zaten bu yazıya gerek de yok. Çünkü devir değişti ve tabii Papirüs de...

"Rol gereği Papirüs’ün sahibiydim"
Papirüs sanatçıların buluşma yeriydi. Yani bugün Arif Keskin’in Çiçek Bar’ı neyse, bir zamanlar Papirüs oydu. İşi biten, akşam canı sıkılan orada mutlaka tanıdığı birkaç kişiyle karşılaşacağını bilirdi. Biz "Şehnaz Tango"nun yaklaşık 100 bölümünü orada çektik. Rol gereği o barın sahibiydim ben. Bu çekimler nedeniyle orada gerçekten çok güzel anılarım var.

"İş kapmak için gidiyormuşum duygusu yaratırım diye rahatsız oldum"
Ben Papirüs’ün eski Ses Tiyatrosu’nun oradaki yerine de giderdim, daha sonraki yerine de çok gittim. Papirüs sanatçıların, gazetecilerin birlikte olduğu bir ev gibiydi. Sanatçılar burada birbirini görüyor, sohbet ediyorlardı. Bir de iş fırsatı yakalamak, yüzünü hatırlatmak için kullanılıyordu Papirüs. Ama ben 1978-79 yıllarında "Hayatım Roman" adlı TV dizisinde başrol oynarken gitmeye ara vermiştim. Papirüs’e zaten çok sık gitmeme rağmen, o dizi yayınlanmaya başladıktan sonra, sanki iş kapmak için oradaymışım duygusu yaratırım diye dizi bitinceye kadar oraya gitmemiştim.

"Can Yücel ile Papirüs’te tanıştım"
Tiyatro ve sinema dünyası akşamları Papirüs’te buluşurdu. Bütün randevularımızı orada verirdik, iş görüşmelerimizi orada yapardık. Edebiyatçılar da gelirlerdi. Ben mesela Can Yücel’le ilk kez Papirüs’te karşılaştım, orada tanıştım. Bugün yüzlerce, binlerce bar var İstanbul’da. Beyoğlu’na bir çıkıyorsunuz sağlı sollu bar ve restoran. Papirüs’ün ilk açıldığı dönemde böyle değildi, sayılı bar vardı. Papirüs ilk bar değildir ama ilklerden biridir yani.

"Her pazartesi öğle yemeğini Papirüs’te yerdik"
"Şehnaz Tango"nun çekimlerini Papirüs’te yaptık. Çok mutlu günler ve saatler geçirdim orada. Biliyorsunuz, Papirüs’ün duvarlarında afişler asılıdır, bir de eski müdavimler için minicik plaketler vardır. Sadece o duvarlara bakarak bile anlarsınız ki Papirüs bir dönem edebiyatçıların, gerçek entelektüellerin sohbet ettiği, fikir ürettiği bir yer olmuş. Papirüs’ün bu havasının diziye de yansımasını çok istemiştim ben, sanırım az da olsa başardık bunu. Bir de dizi çekimleri boyunca her pazartesi 13.00’te Papirüs’te ekip olarak öğle yemeği yerdik. Ama mutlaka. Şimdiki gibi cep telefonu da yok, ne şart altında olursa olsun giderdik o yemeğe.