Cumartesi İki yaşında polis korkusu

İki yaşında polis korkusu

19.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

İki yaşında polis korkusu

İki yaşında polis korkusu




Anneme yıllarca sormuştum; "Siz beni nereye bıraktınız da, ben o yabancı evde sabaha kadar ağlamıştım?" diye. Cevap çok basitti: "Hiçbir yere kızım, çocuklar bu çeşit rüyalar görebilir!" Ama ben ısrarcıydım, illa ki böyle bir gece yaşamıştım. Daha sonraları, reenkarnasyonu keşfettiğimde düşündüm ki (Hani şu, "her akla esişte zırt pırt dünyaya avdet etme durumu" şeklinde açıklamış ya biri), yani bu kabusu belki bundan önceki ruhum yaşamış olabilirdi.
Olay şuydu; 3-4 yaşımdaydım, esmer bir adam beni zorla evine götürüyordu. Bizi karşılayan bir kadın vardı. 2 koltuğu birleştirip bana yatak hazırlamışlardı. Ve de ben sabaha kadar avaz avaz ağlamıştım. Detayı da hatırlıyordum; mesela koltuklar yeşildi, kadın şişman ve yaşlıydı. Adam da asık suratlı... Aradan yıllar geçti, 25 yaşımda öz babamla ilk karşılaştığımda ona da anlattım "rüya"mı. Ve bir anda her şey açıklığa kavuştu. Asık suratlı adam babamdı, yaşlı kadın da babaannem. Yanlış hatırladığım tek şey yaşımdı. Meğer sadece 2 yaşımdaymışım, babam beni zorla evine götürdüğünde...
Bunu niye mi anlattım? Tiyatro sanatçısı Peker Açıkalın’ın geçen hafta TV söyleşisinde, minik kızları Şeker’in görüntülerine bakınca içim bir tuhaf oldu da ondan. Üstelik Açıkalın kardeşimiz şöyle diyordu: "Annesi polis refakatinde kızımı, sabah 9’dan akşam 5’e kadar görebilir." Haftada 1 gün yani. Polis refakatinde ha! Hem de 2 yaşında! Ben çok iyi bilirim o refakatli görüşmeleri. İnsanın korkudan hep çişi gelir. Bir polisin kucağında ağlarsın, bir babanın. Bu yüzdendir ki yıllarca üniformalardan, polislerden hep korktum, özellikle motosikletli olanlardan. (Yıllar sonra bu ürküntümü yenmemi sağlayan emniyet mensubu birkaç can dostumun adını burada ben anmaz mıyım? Yaşar Şahin’i, Savaş Akın’ı ve izini kaybettiğim Bülenkt Kılıçtepe’yi...)
TV’de ağzımın suları akarak izlediğim Şeker kıza gelince: Annesi Niran Ünsal’a ve özellikle de baba Peker Açıkalın’a, kişisel nefretlerini ve sorunlarını bu dünya tatlısı çocuğu kullanmadan çözsünler derim. Yine TV’de gördüğüm kadarıyla, annesini 8 aydır görmeyen bir çocuğun, babasının gıdıklamalarıyla attığı kahkahalar mutluluk adına ne kadar gerçekti, bilemiyorum. Sonra, Şeker kızın annesinin yanında mutsuz olduğuna dair hiçbir görüntüye şahit olmadık. Hele anneannelere hiçbir laf söyletmem. Hormonları tam gaz çalışan genç bir babadan daha çok vakit ayırabilir torununa bu büyükanneler. Psikolojik ahkamlar kesmek de istemem ama böylesi "çocuğuna düşkünlük" şovları, bana inandırıcı gelmiyor ve adamı iyi baba yapmaya yetmiyor. Bir zamanlar babamın "karakol destekli" şovlarının bana yetmediği gibi. İstediği her an beni görebilme olanağına sahipken üstelik... 24 yıl sonra karşılaştığımda, "Annenden öç almak için seni kaçırırdım, gençtim ve babalık duygum henüz gelişmemişti!" itirafı ise çok acıdır. Belki bu yüzden, bu tür olayları görünen yüzüyle değil gerçek nedenlere ulaşarak yorumlamak gerekir diye düşünüyorum.
Kader midir nedir, 5-6 yıl önce bu mutsuz çocuklardan biri daha girmişti hayatıma: Üvey kızım Duygu. Babasıyla evlendiğimde henüz ilkokula yeni başlamıştı. Ve o da babasının kararıyla, annesini ayda bir ancak görebiliyordu. 3-4 yıl süren birlikteliğimizde, ben iyi üvey anne olmaya çalışsam da, biliyor ve görüyordum ki, o annesini çok özlüyordu... Gerek Şeker bebek gerekse Duygu büyüyüp aklıselim sahibi olduklarında, eminim babalarını kötü sorgulayacaklar. Gün gelecek, bir annenin ne olursa olsun "ana" olabileceğini haykıracaklar suratlarına... O anne şarkıcı da, cahil de olsa, genç ve tecrübesiz de olsa.... Ve dinime küfreden Müslüman olsa kafiyesi ile bu mükemmel (!) babalara bir selam sarkıtıp -özellikle annelere- mutlu günler diliyorum.