Cumartesi İlk ziyarette aşk

İlk ziyarette aşk

27.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Onları İstanbul’da tutan iş değil, sadece bu şehre duydukları bağlılık. Hayatlarının bir döneminde ziyaret ettikleri İstanbul’dan bir daha kopamayan yabancılar aynı şeyi söylüyor: "Bu şehir sihirli."

İlk ziyarette aşk

İlk ziyarette aşk

Onları İstanbul’da tutan iş değil, sadece bu şehre duydukları bağlılık. Hayatlarının bir döneminde ziyaret ettikleri İstanbul’dan bir daha kopamayan yabancılar aynı şeyi söylüyor: "Bu şehir sihirli."

ŞÜKRAN PAKKAN

Onu en çok düğmeci etkiledi
Pablo Martinez Gila (İspanyolca öğretmeni)
İspanyolca öğretmeni çift, İrlanda’da görev yaparken, önlerine gelen kocaman bir listeden İstanbul’u seçmişler. Nedeni "Çok mistik görünmesi". Şimdiye kadar birçok ülkede öğretmenlik yapan Gila’ların bundan sonra İstanbul’dan ayrılmaya da niyetleri yok gibi. Anlaşmalarını sürekli olarak yineliyorlar.
Üç yıla yakın bir süredir Türkiye’de bulunan Pablo Martinez Gila, "Havası harika, Akdeniz’in tüm özelliklerine sahip, insanları harika" diye nitelendiriyor İstanbul yaşamını. Türkçe öğrenmeye çalışıyor çünkü İstanbul’u evi gibi görüyor.
İstanbul’a ilk geldiğinde gittiği bir düğmeci dükkanından çok etkilendiğini anlatıyor Gila. Kepenkleri indirirken, sadece bir düğme almak için gelen İspanyol müşterisini kırmayan dükkan sahipleri, Martinez’den para da almamış. "Dünyanın hiçbir yerinde böyle sıcakkanlı ve yardımsever insanlar görmedim" diyen Martinez, farklı kültürlerin bu kadar uyumlu bir şekilde bir araya gelmesini de İstanbul’un en büyük avantajı olarak değerlendiriyor.

Verem tedavisi görürken veremli bir Türk’e aşık oldu
İmge Bütün (Emekli)
İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesine bir yıl kala verem olup Almanya’dan İsviçre’ye tedavi için gönderilen İmge Bütün, Türkiye’den gelen başka bir verem hastasına aşık olacağını nerden bilecekti ki? Aslında aşk verem eder aşıkları, onlarsa hayata yeniden doğmuş gibi İstanbul’dan başladılar.
Rahatsızlığı nedeniyle psikoloji eğitimini yarıda bırakan Alman İmge ile heykeltıraş eşi Ali Bütün’ün aşkları, Mecidiyeköy’deki evlerinde 53’üncü yılına girdi. Beyoğlu’nun en pırıltılı olduğu yıllarda Ahmet Hamdi Tanpınar gibi edebiyat dünyasının önemli isimleriyle birlikte geçirdikleri yıllara ait anılar, yakın zamanda Ayşe Kulin’in "Füreya" ve Mine Söğüt’ün "Adalet Cimcoz Bir Yaşamöyküsü Denemesi" kitaplarında derlendi.
Yıllarca, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş’in babası Rıza Derviş’in Siemens’te özel sekreterliğini yapan İmge Bütün, "Bugün her şeye rağmen Türkiye’yi çok seviyorum, ben bir Türküm" diyor. Türklerin dostluğu ve İstanbul’un büyüsünden etkilenen Bütün, trafikten ve her gün çoğalan araçlardan şikayetçi. "Eskiden Ali ey’in atı vardı ama o zamanlar geçmişte kaldı."

"Gelen her yabancı İstanbul’a bayılır"
Fabio L. Grassi (Çevirmen-İtalyanca öğretmeni)
Türkiye’ye olan hayranlığı üniversitede tarih ve edebiyat öğrencisiyken başlayan Grassi, yurtdışında öğretmenlik sınavına katıldığında tek umudu İstanbul’a gelebilmekti. Araştırmaları dolayısıyla Türk tarih ve edebiyatı alanlarında geniş bilgiye sahip olan Grassi, İstanbul’u eşi olmayan bir kent olarak gördüğünü söylerken, Roma-Galatasaray maçı sonrası yaşananların etkisinden kurtulamadığını söylüyor.
Grassi bir Türk ve İstanbul aşığı. "Türkler sevilmediğini düşünmesin. Buraya gelen her yabancı Türkiye’ye aşık olarak ayrılıyor" diyen Grassi, herkesin son derece samimi ve hoşgörülü olduğunu düşünüyor. İstanbul’da çok rahat bir yaşama sahip olduğunu söyleyen Grassi, "Hiçbir zaman başıma bir şey gelir mi diye merak etmiyorum. Çünkü biliyorum ki, mutlaka yardım edecek birileri çıkar" diyor.

Ofisinden Topkapı Sarayı’na bakıyor
Eddie Eizo Kawasaki (İşadamı)
20 yılı aşkın bir süre Türkiye ile ticari ilişkilerde bulunduktan sonra çalıştığı şirketin Türkiye temsilciliği için teklif aldığında hiç düşünmeden kabul etti. Bugüne kadar dünyanın dört bir köşesinde değişik kentlerde çalışan Kawasaki’nin favori kenti İstanbul. "Çok egzotik bir şehir" olarak tanımladığı İstanbul’un atmosferinden çok etkilendiğini vurgulayan Japon işadamı, ofisinden Topkapı Sarayı’nı izleyebiliyor.
Kawasaki üç buçuk yıldır Türkiye’de ama sadece kendisi için gerekli olduğunu söylediği birkaç kelime öğrenmiş: "İnşallah, balık, şarap, bira, kırmızı soğan".
Japon ve Türkleri çok çalışmalarından dolayı benzer buluyor. Boş zamanlarında eşiyle birlikte İstanbul’u keşfe çıkıyorlar. Tabi ki şikayetleri de var: "Sistem bazen çok yavaş işliyor".

Hem İstanbul hem Bodrum hayranı
Nikos Varveris (İşadamı)
İstanbul’a aşık olan bir Yunanlı işadamının öyküsü bir turistlik geziyle başladı. İstanbul’la tanıştığı ilk gün büyülenen Varveris, aradan geçen zaman içerisinde İstanbul’da yaşamaya ve çalışmaya karar vermiş. Şu an İstanbul’un en ünlü Yunan işadamlarından olan Varveris, aynı zamanda bir Bodrum hayranı. Türkiye’de kendisini çok rahat hissettiğini söylüyor ve ekliyor: "Bence burası dünyanın en sihirli kenti."
Türkiye’de gece hayatıyla birlikte sanatsal aktivitelerinin yoğunluğunun kendisini etkilediğini belirten Varveris, Yunan arkadaşlarını da Türkiye’ye gelmeleri için ikna etmeye çalışıyor.

İmam nikahını Yaşar Nuri Öztürk kıydı
Françoise Akman (Kütüphane görevlisi)
İstanbul’daki 25’inci yılını dolduran Fransız Françoise Akman, Türkiye’ye turist olarak geldi. İstanbul’u gezerken bir bakkalın Fransızca öğrenen oğluyla tanıştı ve mektup arkadaşı olmaya karar verdiler. İki yıllık bu yazışma serüveni evlilikle noktalandı. Akman evlilik teklifine bir yıllık deneme süresi şartı getirince, eşinin ailesi de "Konu komşu ve imam nikahı" sözü istedi. İmam nikahını kıyan ise o dönemde Hoca Mustafa Paşa Camisi’nde görev yapan, şimdinin İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Yaşar Nuri Öztürk olmuş.
15 yıldan fazla eşiyle esnaflık yapan ve yaklaşık 10 yıldır Fransız Kültür Merkezi’nin kütüphanesinde çalışan Akman, Türk mutfağına da hayli meraklı. Kendini Fransa’da yabancı hisseden Akman, İstanbul’a gelmekten pişman olmadığını söylüyor.

Hayali Türkiye’de yaşamaktı
Katsumi Makishi (Turizmci)
Japonya’da bir turizm şirketinde çalışırken önce kartpostallarıyla tanıştı Türkiye’nin. Ardından Türk-Japon Dostuk Derneği’ne üye olup Türkiye ile ilgili haber ve fotoğraf biriktirmeye, hayal kurmaya başladı: "Bir gün Türkiye’de yaşayabilir miyim?"
Japonya’da düzenlenen turizm kongresinde bir Türk turizmciyle tanıştı ve birlikte çalışmak için anlaştılar. İstanbul’a gelmeye karşı çıkmasına rağmen şu an Taksim’de bir Japon restoranı işleten eşi ise, Türkiye’den ayrılma fikrini aklına bile getirmiyor.

"İkinci Baharöda oynayacaktı, rolünü Tan Sağtürk’e kaptırdı
Barry Leach (Aktör-öğretmen)
İkinci Bahar" dizisi için seçmelere gittiğinde Türkçeye pek hakim olamamasını fazla önemsememişti aslında, tek sorunu karşısındakinin bir kamera olduğunu unutup fotoğraf makinesiymiş gibi poz vermeye çalışması oldu. Rolü de yakın arkadaşı Tan Sağtürk kaptı. Önemli değildi, çok severek yaptığı meslek öğretmenlikti. Ama o aktör de olmalıydı.
İskoçya’da edebiyat öğretmeniyken, yaşadığı kentten bunaldığı için Türkiye’ye gelmeye karar veren Barry Leach, 7 yıldır İstanbul’a aşık bir aktör-öğretmen. "İstanbul’la yaşadığımız karşılıklı bir aşk" diyen Leach, İngilizlerin ünlü "sesli pandomim" gösterilerini öğrencileriyle birlikte sahneye koyuyor, birçok reklam filminde rol aldı, tiyatro çalışmaları da sürüyor.
"Burası çok ilginç bir kent. Cebimden para düşerse arkamdan yetişip paramı veriyorlar" diyen Leach, Türk yemekleri konusunda da usta bir ahçı. İskoçya’yı hiç özlemiyor. Zorunlu değilse gitmiyor, gittiğinde ise annesi İstanbul’u kast ederek "Eve ne zaman döneceksin?" diye soruyor.




CUMARTESİ