Irkçı tavır moda dünyasını çalkaladı

İlkbahar-yaz 2006 koleksiyonunun defilesinde podyuma ikişerli çıkardığı aşırı zayıf, aşırı şişman, aşırı uzun, aşırı kısa insanlara modellik yaptırdı. Her birine giydirdiği elbiselerle değişik karakterler yükleyerek, belki de dış görünüşlerine göre yargıladığımız insanlar hakkında iki kere düşünmemiz gerektiği mesajını verdi. Üstelik bunu moda gibi, estetik sınırları çoğu zaman belli olan bir platformda yaptı.
Aynı adam, ayrımcılığın en uç noktası olan ırkçılıkla adından söz ettirince, insanların üzerinde şok etkisi yarattı elbette.
John Galliano için “Modanın Picasso’su” da deniyor, “modayla dalga geçen anarşist” de... Heyecan verici koleksiyonlarının yanı sıra, kendisi de her defilede modellerinden rol çalarak kılıktan kılığa giren bir tasarımcı. Korsan da, astronot da, sirk cambazı da oldu bugüne kadar...
Hikayesi 1960’ta Cebelitarık’ta başlayan Galliano’nun çocukluğu İspanya’da geçti. 1984 senesinde Londra’daki meşhur sanat ve tasarım okulu Central Saint Martins’den mezun oldu. Mezuniyet koleksiyonunda Fransız Devrimi’nden ve yarı zamanlı kostümcü olarak çalıştığı National Theatre’da sergilenen “Danton” adlı oyundan ilham alan tasarımcı tersyüz edilerek giyilebilen ceketleri, paramparça edilmiş camlar ve rengarenk kurdelelerle süsledi. Ve bu ilk koleksiyonuyla, moda otoritelerini o yıllarda henüz yabancı oldukları ‘’dekonstrüksiyon’’ kavramıyla tanıştırdı. Koleksiyonun tamamı ünlü Browns mağazasının vitrininde sergilendi.

Paris’te kendini kabul ettirmeyi başardı
Bu başarı tasarımcıya 1984’te kendi markasını yaratması için cesaret verdi. Romantik ve klasik moda temalarını yeniden yorumladığı koleksiyonları, kusursuz terzilikle yapılan kıyafetleri moda eleştirmenlerinden büyük övgü alıyordu. 1987 yılında aldığı Yılın İngiliz Moda Tasarımcısı ödülü de bu başarıyı perçinledi. Daha sonra bu ödüle üç kez daha layık görülerek İngiliz modasında bir ilke daha imza atacaktı.
Fakat tasarım konusundaki başarısı ona ticari kazanç getirmedi. Bunun üzerine 1992’de Londra’yı terk edip moda endüstrisinin en büyük merkezlerinden biri olan Paris’e yerleşti. Paris’teki ilk moda şovunda tamamı siyah,
17 kıyafetten oluşan koleksiyonuyla büyük başarı kazandı.
Onun dehasına ticari destek veren ilk kurum ise Givenchy ve Louis Vuitton gibi pek çok lüks tüketim markasını bünyesinde barındıran LVMH Holding oldu. Tasarımcı önce Givenchy, ardından da Christian Dior’un kreatif direktörü oldu ve modanın kibirli başkenti Paris’te adından bu kadar söz ettirebilen yegane İngiliz tasarımcı haline geldi. Hatta Fransız devleti tarafından verilen en yüksek rütbeli nişan olan Legion d’honneur’e layık görüldü. Tasarımcı, Dior’un yanı sıra kendi adıyla yarattığı markasıyla da koleksiyonlar yapmaya devam ediyordu.

Kate Moss ne yapacak?
Peki ama bu kadar başarılı bir kariyerin ardından geçtiğimiz hafta Yahudi bir çifte hakaret ettiği ve antisemit söylemlerde bulunduğu iddiasıyla Paris’te tutuklanan John Galliano’nun yaptığı gerçekten kendisinden beklenmeyecek bir tavır mı?
Ünlü moda tasarımcısının ödediği kefalet ve hemen ardından dilediği özür, yıllardır baş tasarımcısı olduğu Dior’da geçerli sayılmadı. Önce işlerinin askıya alındığı, hemen ardından ise Dior ile ilişiğinin kesildiği açıklandı. Bir bakıma, asıl büyük haber bu oldu. Çünkü 1997 yılından beri Dior’da büyük bir sadakatle çalışarak, tutucu ve hantallaşan yapısıyla çöküşün eşiğine gelen modaevini, fantastik yaratıcılığı sayesinde kurtaran isim oydu. Hatta bu yüzden “Christian Dior’un manevi oğlu” olarak da anılıyordu.
Yine de, Dior’un uzun süredir çeşitli sebeplerden ötürü Galliano ile ipleri koparmak istediği ve eline fırsat geçmişken de bunu değerlendirdiğini iddia ediliyor.
Asıl darbeyi, hem müşterisi hem dostu olan ünlülerden de yiyebilir Galliano. Natalie Portman bir daha asla Galliano’nun tasarladığı bir şey giymeyeceğini hemen açıkladı. Birkaç hafta önce Galliano’ya gelinlik diktireceğini açıklayan Kate Moss’tan ise henüz bir şey duymadık.

Yerine kim gelebilir?
Tabii bu arada moda dünyasında kaynayan dedikodu kazananlarının yeni konusu Dior’un kreatif direktörülüğüne kimin geleceği. Adı geçen isimler arasında; Givenchy’nin yaratıcı yönetmeni Riccardo Tisci, Celine’in tasarımcısı Phoebe Philo, hatta Louis Vuitton’un başındaki Marc Jacobs bile var. Lanvin’in tasarımcısı Alber Elbaz da konuşulan bir diğer isim. Bakalım bu “tuhaf” tasarımcının ağzından çıkan cümleler moda dünyasında başka hangi taşları yerinden oynatacak?