Cumartesi “İşimi aşkla yapıyorum”

“İşimi aşkla yapıyorum”

26.03.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ayça Varlıer “Kehribar” dizisiyle ekranlarımıza konuk olmaya başladı. Dizinin ismini aldığı kehribar taşının içindekileri dondurup aynı formda saklaması gibi, dizide de Gürkan Uygun’la karakterlerinin birbirlerine olan aşkı 20 yıl içlerinde hiç değişmeden, aynı kalıyor. Varlıer de “Dondurulmuş 20 yılın çözülmesi aslında bu hikaye” diyor. Karakteri aynı zamanda bir anne. “Yıllardır anneyi oynuyordum ama ilk defa karakterimin 19 yaşında bir çocuğu var” diyor. Yıllar içinde çocuklarının yaşı büyümüş belli ki ama Varlıer hep aynı... Bu arada ilk bölümün müziklerini çok beğendiğimi anlatırken öğreniyorum ki dizide bir de şarkı sürprizi gelecekmiş Varlıer’den... Ayça Varlıer ile Cafe Zanzibar’da buluşup “Kehribar”ı, tiyatro oyunlarını ve gelecek projelerini konuştuk.

“İşimi aşkla yapıyorum”

- “Kehribar”a nasıl dahil oldunuz?

Haberin Devamı

Süreç Film’le, Ali ve İnci Gündoğdu ile yıllardır bir proje yapmak istiyorduk, kısmet bu projeyeymiş. Yönetmenimiz Hülya Bilban’la da “Gümüş”te çalışmıştık yedi-sekiz bölüm kadar, tekrar buluştuk. Yönetmen, yapım firması, kanal, senaryo; tüm bileşenlerin kuvvetli olması gerekiyor, bu projede böyle oldu, ben de göz ardı edemedim. Çok farklı bir proje. İlk defa dişil ve eril hikayelerin bu kadar dengeli harmanlandığı bir projede oluyorum. İki yıldır ara verdiğim televizyon sektörüne bu projeyle geri dönüyor olmamın bence bir anlamı var, güzel olacak diye hissediyorum.

“Hikayeleri kendi hayatlarıyla özdeşleştirecekler”

- Canlandırdığınız Leyla karakterini nasıl tanımlarsınız?

Leyla çok güçlü, omurgası çok sağlam bir kadın. Toprak kadını, zeytinliklerle uğraşıyor gençliğinden beri. Fakat kabuklarla örülü bir kadın: 20 yıl önce Orhan karakteriyle yaşadığı aşk yarım kalmış ve hep onun karşısına çıkmasını beklemiş. Geçen zamanda umut belki bir çaresizliğe, sevgi öfkeye dönmüş. O beklentiler onun dişil enerjisini kapatmış ama içinde o kıvılcım var bir gün Orhan gelirse diye... Mudanya’da hapsolmuş aslında ama hayata aşkla bağlı. Oğlu için yaşıyor. İçinde de daha görmediğimiz katmanları var.

Haberin Devamı

- Leyla’yı oynamak nasıl? İleride Leyla cephesinde sürprizler, ters köşeler var galiba...

Var. Beşinci bölümde var, üçüncü bölümde görmeye başlayacağız. Leyla’yı oynamak inanılmaz zevkli. Onunla empati kuruyorum, anlıyorum. Benim de çocuğum olsa, böyle bir ailede büyüsem belki aynı tip kararları verirdim. İlerleyen bölümlerde karakterlerin hangi sebeplerle bugünkü hallerine geldiklerini göreceğiz. Sebepler açıldıkça insanlar kendi hayatlarıyla özdeşleştirecek hikayeleri.

- Bir yanda da Orhan karakteriyle aşkları var...

20 yılın sessizliği, yaşanmamışlığı, umutları var. Leyla sonuçta evli bir kadın, kocası sırlarını bilse de yaşadığı toplum bilmiyor. Orhan’la nasıl aşk yaşayacak? Bir yanda da tabii ki âşık. Çok büyük çatışmaları var...

- Çekimleriniz Mudanya’da yapılıyor. İstanbul’dan uzaklaşmak iyi geldi mi?

Haberin Devamı

İstanbul’dan uzaklaşmak iyi geldi, trafik sorunu yok bir kere. İnanılmaz güzel bir doğaya sahip Mudanya. Eski Rum evleri, ahşap evler, Arnavut kaldırımları... Havası muhteşem, bahar oraya çok erken geldi. O bana çok iyi geliyor açıkçası.

- Set ortamı keyifli mi? Gürkan Uygun’la partnersiniz, tanışıyor muydunuz öncesinde?

Çok uyumlu, çok güzel bir set ortamımız var. Şu an beşinci bölümü çekiyoruz, set ortamına alıştık, hikayeyi, Leyla’yı daha çok özümsedim. Gürkan’la “Kurtlar Vadisi”nde yedi-sekiz bölüm kadar birlikte oynamıştık. Oyunculuğa bakış açısı anlamında aynı kafa yapısına sahibiz bence. Çok iyi bir partner, uyumlu, gayet profesyonel. Ekip olarak öyleyiz. Özge Özder çok yakın arkadaşım zaten. “Ne zaman bir projede birlikte olacağız?” dedik; istiyorduk, evrene o mesajı gönderdik ve geldi.

- Ailenizden, çevrenizden nasıl yorumlar aldınız?

Yorumlar çok iyi. Yönetmenimiz, senaristlerimiz o dünyayı yaratmakta çok büyük bir iş başarmışlar. Anlatım diliyle, dünyasıyla çok kaliteli ve duygusu olan bir iş olmuş. Annemin de yorumu çok inandırıcı olduğu; öyle bir karakterin varlığının, gerçekliğinin hissini geçirebildiğimiz şeklinde oldu. Çok mutlu oldum.

Haberin Devamı

“Çok sevdiğim iki oyunda oynuyorum”

- Siz kendinizi izlerken eleştiriyor musunuz?

Tabii... Bu benim işim ve işimi aşkla yapıyorum. Kendimi izlemesem, yönetmenimin, yakın dostlarımın, menajerimin, özellikle annemin, ailemin eleştirilerini dinlemesem bugünlere gelemezdim. Kendini tanımak başka bir gözden bakmakla, objektif olmakla başlar.

- Tiyatro oyunlarınız da devam ediyor bir yandan...

Bu sene tüm bu olumsuzluklara rağmen üretebildiğim bir sene oldu. Çok sevdiğim iki tiyatro oyununda oynuyorum. “Leyla’nın Evi” ve “Fosforlu” müzikali devam ediyor ve çok iyi gidiyor.

“Amacımız duyarlılığı ortaya çıkarmak”

- Müzikle ilgili projeleriniz var mı yakın zamanda?

Mayıs itibariyle konserlerim başlayacak. Dijital ortamda olacak bir single yapmayı düşünüyorum yaza, bir cover olacak. Bir de seslenenkitap.com için “Fosforlu Cevriye”nin kitabını seslendireceğim. Sadece görme engelliler için değil, trafikte uzun saatler geçiren, toplu taşıma kullananlar gibi herkesin işini kolaylaştıracak. İnternet sitesinden, uygulamadan indirebilecekler, yazın hazır olacak.

Haberin Devamı

- Sosyal sorumluluk projelerinde de aktifsiniz...

Özge Özder’in önderliğinde kurmuş olduğumuz Bana Göz Kulak Ol derneği var. “Satın alma sahiplen” diye bir kampanya yaptık bu sene. 23 ünlüyle fotoğraf çektirdik. Pet shop’lardan ticari amaçla hayvanların satın alınmaması gerektiğine, sokak hayvanlarını sahiplenmeye, barınaklardan almaya dayanan bir kampanya. İnsanlarımız zaten duyarlı, bu farkındalığı artırmak, duyarlılığı ortaya çıkarmak amacımız.