Cumartesi İyi kötü bir örnek

İyi kötü bir örnek

05.05.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

İyi kötü bir örnek

İyi kötü bir örnek

İyi kötü bir örnek

Serdar Devrim

Türkiye, Fransa’nın yakın tarihini incelememekle, Fransa’yı takip etmemekle hata ediyor. Nilgün Cerrahoğlu’ndan İtalya’yı okurdum. Serdar Turgut’tan Amerika’yı izliyorum.
Tanzimat’tan başlayarak, Osmanlı’nın reform çalışmalarında, sonra da Cumhuriyet’in kuruluş safhasında "Fransız modeli" ağır bastığı için zahir, Türkiye’nin sosyal, siyasi ve hukuki (hatta ekonomik) yapısı, Fransa ile büyük benzerlikler gösteriyor.
İşte bu yüzden "Türkiye, Fransa’yı incelemeli, olup bitenleri izlemeli" diyorum. Bakın size bir örnek. Fransa’nın önde gelen ekonomi gazetecilerinden (L’Expansion dergisinin başarısında büyük payı olan) Jean Boissonnat’nın, 31 Mayıs 1997 tarihli Le Figaro Magazine’e verdiği demeçten bazı alıntılar...

(1997 seçim kampanyası işsizlik konusunda yapıcı bir tartışma yarattı mı?) Maalesef hayır! Fransa’nın iki büyük siyasi gücü, son 16 sene boyunca, sırayla iktidara geldiler. Bu yüzden de, artık halka söyleyecekleri bir şey kalmadı, çünkü bu 16 yıl içinde işsizlik bir misline çıktı. Yani partilerin önerileri yeni bir unsur içermiyor; önemli bir bölümü daha önce denenmiş ama başarısız olmuş politikalar.
Bizde de bütün partiler, bütün siyasi eğilimler, farklı tarihlerde iktidar ya da iktidar ortağı olarak başarısız oldular; iktidarda da, muhalefette de yıprandılar. Seçmen partilerden umudunu yitirdi. Bu liderlerin, bu partilerin bir yenilik öneremeyeceğini, önerseler de bunu uygulayamayacaklarını biliyor.

(Ortak-yaşam adını verdikleri, zıt kutuplardan bir cumhurbaşkanı ile bir başbakanın birlikte iktidar olmasından bahisle) Bu iyi bir sistem değil. Cumhurbaşkanı ile başbakan ülkeyi birlikte yönetmiyorlar; yan yana durup, şahsi iktidarlarını muhafaza etmeye çalışıyorlar. Bize lazım olan geniş bir koalisyondur; yani sağ partilerle sol partilerin kuracağı geniş tabanlı bir hükümet. Bu da mümkün değil; Fransa’nın siyasi örfüne aykırı...
"Türkiye’de üç eğilim şu anda iktidarda" diyeceksiniz: merkez-sol, liberal sağ ve aşırı sağ. Yanlış. Şu anda iktidarda olan üç parti de "milliyetçi sağ"ın farklı fraksiyonlarıdır. MHP malum. DSP’nin "ulusal sol" dediği, 2. Dünya Savaşı öncesinin, devlet kapitalizmini, milliyetçi popülizmi, korporatizmi savunan kimi "ulusal solcu" partileri hatırlatıyor. Yani sosyal demokratlıkla ilgisi yok. Kaldı ANAP. ANAP’ta da hakim olan MHP kanadıdır.

Fransız milleti, Fransız devleti tarafından yaratılmıştır. Bu sebeple Fransa’da devlet, hak etmediği bir öneme, bir itibara sahiptir. Fransızlar, her konuda devleti kolayca suçlarlar çünkü devlete sonsuz bir güç atfederler. Her şeyi devletten beklerler...
Osmanlılar’da millet ve milliyet kavramı yoktu. "Milli devlet" fikri Fransa’dan ithal edildi ve Türkiye Cumhuriyeti böyle kuruldu. AB üyesi Fransa’nın hâlâ milli dilde (yerel dillerin eğitim programına alınması birkaç günlük bir gelişmedir), milli orduda, Brüksel’e karşı milli egemenlikte ısrar etmesi bundandır.

Fransa’nın bugünkü yöneticileri, Avrupa’yı gerçekten istemiyor, kerhen kabul ediyorlar!
No comment !

Fransa, bu kilitleri çözmeye çalışıyor. Önümüzde iyi (yahut kötü) bir örnek var. Niye değerlendirmiyoruz ?






CUMARTESİ