Cumartesi "Kameramla Kampüste" iki gence TV yolunu açtı

"Kameramla Kampüste" iki gence TV yolunu açtı

23.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Kameramla Kampüste" adlı yarışmada Mehmet Kösemen ve Armağan Ergüney birinci oldu. Kösemen bir müzik grubunun klibini çekmek için teklif aldı, Ergüney ise CNN TÜRK'te staja başladı

Kameramla Kampüste iki gence TV yolunu açtı

oguven@milliyet.com.tr İki buçuk ay önce 20 üniversite öğrencisi CNN TÜRK'te yayınlanan "Kameramla Kampüste" adlı program için kamera arkasına geçti. Gençler dünyaya söylemek istedikleri sözleri görüntülerle anlattı. Her hafta yerleşkelerindeki günlük yaşamı, hikayeleri çekip televizyona gönderdiler. Her hafta jürinin beğenip seçtiği kısa filmler "Kameramla Kampüste"de yayınlandı. 10 haftanın en ilgi çekici çekimlerini yapan, yani en çok görüntüsü ekranda olan Mehmet Kösemen (22) ve Armağan Ergüney (22) birinciliği paylaştı. İkisi de 89 puan aldı ve kendilerine verilen kameraların sahipleri oldu.Mehmet Kösemen Sabancı Üniversitesi Grafik Tasarım, Armağan Ergüney ise Yeditepe Üniversitesi Sistem Mühendisliği bölümlerinde okuyor. İki yönetmen 10 haftanın nasıl geçtiğini ve başlarından geçenleri anlattı. Armağan Ergüney: Benim için bir hayli yorucuydu ama diğer yandan öğreticiydi. Beşer dakikalık çekimler yapıyorduk ama sonuçta her hafta bir konu yetiştirmek zorundaydık. İlk filmim tam bir panik filmiydi. Çekiyoruz ama içinde küfür ettik mi, sigara görüntüye girdi mi diye endişelerimiz oldu. İlk zamanlar arkadaşlarımın sesleri titriyordu konuşurken. Bir karede çok doğal olması gereken bir arkadaşım robot gibiydi. Sonra ne olduysa hep beraber açılmaya başladık. Bir zaman geldi artık benim gözüme baktıklarında ne istediğimi anlar oldular. Mehmet Kösemen: İlk dört hafta düzgün bir konu bulma, bunu oturtma konusunda zorlandım. İlk hafta ikinci başladım, dördüncülüğe kadar düştüm, sonra birinciliğe yükseldim. Armağan ile hem arkadaştım hem rakip. Yarışma bayağı çekişmeli geçti. Ama hiçbir zaman aramızda vahşi bir rekabet olmadı. 10 hafta nasıl geçti? "Bir filmde göbek kamerası kullandım" Armağan E.: Elbette oldu. Ama öyle bir noktaya geldi ki bir film için yaklaşık 100 kişiye ihtiyaç duyduğum oldu. "Matrix" filminde ajanların Neo'ya saldırdığı kareyi çekecektim. Üç gün boyunca okuldaki herkesle konuştum. Ve gerçekten bu kadar adamı buldum. Ertesi gün kimsecikler gelmedi. Ben öyle bir şartlandım ki bu kez yemekhaneye daldım, seri şekilde "Uzaylı olacaksın, beyaz tişört giyeceksin ve figüran olacaksın" diye masaları dolaştım. 40 kişiden söz aldım. Ertesi gün beyaz tişörtlü 28 kişi geldi. Bir arkadaşım o gün bizim okulu ziyaret eden çok sayıda ilkokul öğrenciden çok iyi ajan olacağını söyledi. Onu dinlemedim tabii. Eldekilerle çekimleri yaparak durumu kurtardım. Çekimlerde sizlere yardım eden arkadaşlarınız oldu, değil mi? Mehmet K.: Yönetmenlik daha zor. Yaptığınız büyük bir prodüksiyon işi değil. Arkadaşlarınızı kırmamak zorundasınız.Armağan E.: Yönetmenlikte zor durumda pratik çözümler üretmelisiniz. Mesela ben göbek kamerası diye bir şey keşfettim. Yerleşkede bir gün nasıl yaşanacağını gösteren bir film yapacaktım. 10 kişinin üzerine kamera bağladım. Kameranın tripodunu açtım. Tripodların iki ayağını insanların koltukaltlarından geçirdim. Üçüncü ayağı ise göbeğine denk geliyordu. Kemerle sıkarak kamerayı tutturduk. Göbek kamerası böyle oluştu. Yönetmenlik mi zordu, oyunculuk mu? Armağan E.: Elbette değişti. Şimdi CNN TÜRK'te staj yapmaya başladım. Sokakta insanlar beni tanıyor artık. Ama kızlar bana karşı ilgisiz.Mehmet K.: İnsanlar iki ay sonra bu programı unutacak, unutmaları da normal. Lübnanlı bir sevgilim var. Gelip geçici bir program için "Kızlar kızlar gelem mi" moduna girseydim zararlı çıkardım. Çünkü her ağacın meyvesini ısırıp attıktan sonra etrafın çürük dolar ve kokusu sana gelmeye başlar. Programdan sonra bana teklifler geldi. Önümüzdeki günlerde bir müzik grubunun klibini çekeceğim. Bu programdan sonra hayatınız değişti mi? "Kampüs kamerası! Ben seni tanıyorum" Mehmet K.: Bir vitrin mankeniyle çekim yapıyorduk. Film gereği mankeni havaya uçurmak gerekiyordu. Bunu yaparken gerçekten büyük bir patlama oldu. Kolumdan ve omzumdan yaralandım. Bir de bir filmde punk'çıların kendi içlerinde yaşadıkları tutarsızlıkları anlatacaktık. Arkadaşlarla yırtık pırtık elbiseler giyip kendimizi Kadıköy'deki bir rock bara attık. Barın terasında "anarşi" diye bağırırken aşağıda arkadaşım beni görüntülüyordu. Çekimden sonra gerçek punk'çılar bize "Abi çok anarşistsiniz" diye bize iltifatlarda bulundu. Armağan E.: Çekimler boyunca okuldaki güvenlik görevlilerinden kaçıp durduk. Yanlış anlamayın, korkudan değildi. Güvenlik görevlileri her çekimde "Bizi de filmde oynatın" veya "Bizi bir çekin 10 puan kafadan garanti" gibi şeyler söylüyordu. Bir de program bittikten sonra İzmir'de yolda giderken karşıdan kalabalık bir erkek grubu geliyordu. Büyük bir ihtimalle içkiyi fazla kaçırmışlardı. İçlerinden biri beni fark etti ve sokağın ortasında "Kampüs kamerası! Ben seni tanıyorum" dedi. 10 haftalık çekimlerde ilginç olaylarla karşılaştınız mı?