Cumartesi Kar yağdı ve bana çok iyi geldi

Kar yağdı ve bana çok iyi geldi

10.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Jakuziye kar doldurtmaktan vazgeçtim... Bülent Eczacıbaşı, Nişantaşında resim alışverişinde... Burhan Ortaktan eğlenceli bir Mustafa Kandıralı hatırası...

Kar yağdı ve bana çok iyi geldi

Sevgili Çido, kar nihayet yağdı, hâlâ da yağıyor ve ben de çocukluğumun sevinciyle uyandım bu sabah. Nezahat de şaşırdı, benim duşta çığlık çığlığa şarkılar söylediğimi duyunca, üzerimde bornoz salonun ortasında dans ettiğimi görünce. Bütün perdeleri ardına kadar açmıştım. Kar bahçeyi kaplamış, yerdeki kardan, ağaçlardan yansıyan ışık mahmur gözlerimi kamaştırıyordu.Elbette Nezahat bu kez de ileri gitmeyi, haddini aşmayı başardı. Gitmiş, arka bahçeden iki avuç kar almış. Ensemden içeri dolduruverdi hepsini.Kızdım tabii ama kızmakla birlikte yemek masasının etrafında bir kovalamacaya girişmekten de imtina etmedim. Kahkahalar atarak.İşte bu da bizim yaşımızdaki kadınların depresyonundan bir başka enstantane.Sonra benimki aradı. Gelemeyecekmiş, "Gelemeyeceğim" dedi. Karısı bir operasyon geçirecekmiş. "Anladım" dedim. Nezahate jakuziyi karla doldurma talimatımı iptal ettiğimi haykırdım holden. Ve giyinmeye başladım.Önce Nişantaşına bir uğradım. Bülent Eczacıbaşı ile karşılaştım tam Teşvikiye Camiinin önünde. Karşıdan karşıya geçiyordu, bir galeride son seçimini yapıp birkaç resim alacakmış. Söylemedi hangileri olduğunu. Bayılıyorum Bülente, bu ailenin sanat zevkine. Başka işadamları o saatte para peşindeyken o gelmiş galeri geziyor öğle üzeri.Nişantaşında birkaç parça giyecek aldıktan sonra atladım taksiye, Çukurcumaya gittim. Caffe della Sudada bir salata yedim. Oradan Halide D.ye geçtim. Kürşat diye bir öğretim görevlisi çocukla tanıştım. Bizim sosyetenin kızlarına İstanbul turlarında rehberlik de yaparmış meğer. Yavuz diye Amerikada yaşayan bir de tasarımcıyla tanıştırdı beni Halide. Benim eve de bir şeyler yapacak. Neyse kahvemi içip sokağa çıktım tekrar.Oradan The Marmaraya geçtim. İstanbul gecelerinin şık erkeklerinden Burhan Ortak oradaydı. Spor salonundan inmiş biraz önce. Eskilerden konuştuk biraz. Taksimin, Maksimin şaşaalı günlerine geldik nasıl olduysa. "Dur sana bir hatıramı anlatayım da, Çiğdeme yaz" dedi. Yıllar önce Mustafa Kandıralı, Taksim Maksimdeki kadınlar matinesinden çıkmış, Burhanın o zaman adı Intercontinental olan The Marmaradaki dükkanına ziyarete gelmiş. Burhan da saunaya çıkacak tam. "Şuna bir oyun yapayım" demiş. "Mustafa, seni dünyanın en ünlü cazcılarıyla karşılaştıran bir Amerikan müzik dergisi buldum bir yerde, ister misin?" diye girmiş olaya. Kandıralı, "Tabii" deyince de "50 dolar" demiş. Kandıralı para vermeye yanaşmayınca başka bir öneride bulunmuş. "Ben şimdi saunaya çıkıyorum, gel orada bana bir şeyler çal, ben de sana dergiyi vereyim" demiş. Tabii Kandıralı koşuyor Maksime, alıyor klarneti, çıkıyor otelin saunasına. Burhan boylu boyunca hamamın göbek taşına yatmış, terliyor, Kandıralı smokinle, sıcakta klarneti üflüyor.Ancak ikinci parçaya geçerken anlamış, bir oyunla Burhanın oryantalist hamam tablosuna dahil edildiğini.Burhan ilginç, hoş adamdır, biliyorsun, ona başka hatıralarını da anlattıracağım ve sana da yazacağım. n