Cumartesi "Karaoğlan"ın ev hali...

"Karaoğlan"ın ev hali...

27.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Karaoğlanın ev hali...

Diziyi Ahmet Yurdakul, Selçuk Akman ve "eski koca statüsündeki adam" Arda, el ele verip yazıyorlar. Olay şu şekilde cereyan ediyor; bendeniz halının ortasında, hamur tahtasının başında bağdaş kurmuş puf böreği hazırlıyorum, yesinler de zihinleri açılsın diye. Onlar da çay ve kola tüketimi için mutfağa taşınıyorlar biteviye. Bu işi tepemden atlayarak yaptıklarından her seferinde kıçlarına oklava ile vuruyorum. Ellerinde puflar bir yandan atıştırıp diğer yandan fikir yarıştırıyorlar. Yok bilmem ne beyi şöyle mi yapsaymış yok böyle mi? Camoka bölümlerini Arda yazıyor, bence huyu suyu benzediği için münasiptir. Zenkayı da bana bakıp bakıp yazıyormuş öyle diyor. Karaoğlanın aşna fişnelerini, genç olduğu için Selçuk kaleme alıyor. Diğer ikisi artık bu işleri unuttuklarından (yaş, kemal durumu) Selçukun fantezi önerilerini hayretler içinde dinliyorlar. Ayrıca tüm senaristler gibi biraz septik olduklarını düşünüyorum; ellerinde Larousse, açıp açıp Harzemşahlara filan bakıyorlar doğru mu diye. Suat Yalaz ağabeyimin yıllar önce bütün bunları zaten didik didik ettiğini görünce de "Breh, breh" diye hayret ve takdir nidaları çıkarıyorlar. Bu arada ustadan gizli bir yerlerden ufak tefek "araklarına" da şahidim, bunu da burada ifşa edeyim. Niye ise bir de çok eğleniyorlar yazarken, özellikle de Sümer Tilmaçın diyaloglarında. Anladığım kadarıyla Ahmet denge unsuru, o engellemese diğer ikisi Bayborayı yataktan hiç çıkarmayacaklar mesela... Arda uçuğu da iyice havaya girmiş, kıl çadırda yaşamayı düşlüyor. Bana da sürekli "Hay canını albızlar alsın kadın, kımızım nerede?" diye soruyor. Bilmiyor ki bir sahne sonra Zenka, Camokanın kafasını oklavayla ikiye ayıracak. (Laf aramızda böyle bir sahne gözünüze çarparsa dizide şaşırmayın, bilin ki gizliden o bölüm tarafımdan yazılmıştır, bir tür ihtar mahiyetinde...)Bir ara "Yeni Karaoğlanı çok sevdim" diye ağız arıyorum, "Eceviti mi?" diye soruyorlar koro halinde. Ay ben bunları zehirlesem mi acaba? Halbuki genç oyuncu hakkında bilgi edinmeye çalışıyorum. Yeni Karaoğlanımızın Suat Yalazın çizdiği tipe çok benzediğini düşünüyorum, Kartal Tibetle kıyasladığımda da çocuk kalıyor. Bunu dile getirdiğimde yazı ordusu diyor ki: "Özellikle kanlı kavga sahnelerinden ve hard seksten uzak tutuyoruz, hem kahramanımızı hem de diziyi." Öyle bilgiç bilgiç laflar da ettirmiyorlarmış genç oyuncuya, ahkam kesme işini genellikle eski kuşak aktörlerimize yaptırıyorlarmış. Bana da sorsanız, bu Karaoğlanın "çok bi kahraman" olmasına gerek yok. Şu durumda bizim evin büyük oğlu gibi bir şey zaten. Yalnız biraz dövüşken! Megastarımız Tarkan örneğinden sonra kadınlarımız "erkek gibi erkek" motifinden vazgeçmişlerdi. Artık gözyaşlarına dokunabilecekleri, duygulu, sevecen, heyecanını belli edebilen "yeni erkek modeli" istiyorlardı ya alsınlar işte bağırlarına bassınlar bir duygu yüklü yakışıklıyı daha. Üstelik de bizzat Altaydan geliyor; "Asmalı Konak" yerine kıl çadırı, Jeep yerine atı Yağmuru tercih ediyor. Laf aramızda dizi, tarihimizi gerçek renkleriyle anlatarak damağımızda yeni tatlar bırakıyor. Bu da pek hoş. Tam tarihimizi yansıtıyor derken "Biz ne başbuğlar gördük!" şeklinde tanıdık bir cümle geliyor kulağıma senaryo grubundan. Meğerse "bugünlere gönderme yapıyorlarmış". Örneğin Bayırgülü de günümüz genç kızları gibi konuşuyormuş vs. Siz şu "günümüze uyarlama" konusunu abartmaya aynen devam edin arkadaşlar. Karaoğlan bir ara Akmerkeze takılsın mesela. Hatta Bayborayı ikinci sıradan aday gösterin. Çayırgülünü de BBGye sokun ki sonuçta Suat Yalaz hocam hepinizi tez elden Zenkaya havale ediversin. Yazara e-mail Geçenlerde Kartal Tibeti aradım. Amacım Kanal Ddeki "Karaoğlan"la ilgili görüşlerini almak. O kadife sesiyle "Diziyi çok beğenerek izliyorum" dedi. Yıllar önce çevirdiği Karaoğlan filmleriyle kıyaslamasını istediğimde de "Bunu yapması gereken seyircidir ama lütfen o günün koşulları içinde değerlendirsinler" diye de bir ricada bulundu. Bir izleyici olarak hemen belirtiyorum; Karaoğlan rolünde büyük ustadan başka bir isim düşünemiyorum. Diziyle ilişkimin nedeni, Suat Yalazın çizgi romanını bu kez yakın dostlarımın az ötemde yeniden senaryo haline getiriyor olmaları. Bu durumda taraf tutup yeni çocuk için "Aa! İyi tip şekerim!" demem gerekiyor. Belki de derim, durun bakalım daha yazının başı, ilerleyen satırlarda vaziyet ne gösterecek.